Az Çoktan Fazla Olabilir Mi?

 

Bereketli Bir Hayat Nasıl Tasarlanır?


Ahmet, babası öldükten sonra, onun en yakın arkadaşının yanında çırak olarak işe başladı. Arif Usta, marangozlukta işin ehliydi. Ahşabın dilinden anlar, çıkardığı mobilyalarla da ahşabı konuştururdu. İç mimarlar randevuyla bu küçük atölyeye gelir, Arif Usta ile çalışmak için adeta bin türlü takla atardı. Arif Usta titiz, dakik ve sağlamcıydı. Onun yaptığı işi kontrol etmek gerekmezdi; iş, programa uygun şekilde tamamlanır, montajı yapılırdı.

Ahmet için bu atölye apayrı bir dünya olmuştu. Arif Usta’nın çırağı olmak bir ayrıcalıktı ama zordu da aynı zamanda… Bunun farkında olarak, ustasının yaptığı işlerden deneyim transferi çıkarıyordu Ahmet. Babasının acısını dindirirken, öğrendikleri ona özgüven kazandırmaya başlamıştı. Dahası artık para kazanıyordu. Eve ekmek getiriyordu. Annesinin ona bakışı, davranışları da değişmişti, kardeşlerinin de… Omuzlarına bir yük yüklenmişti. Ama her geçen gün bu durum gücüne güç katıyordu.

Şu sıralar Ahmet’in gündeminde, antrasit renkli eskitmeli gümüşlük vardı… Hafta sonu mesailerine ve baş parmağının yaralanmasına sebep olan gümüşlük… Ahmet rüyalarında bile bu gümüşlüğü görüyordu. Teslim zamanına çok az kalmıştı. Bugün mimarlar başka bir iş için atölyeye geleceklerdi. Muhtemelen de gümüşlüğe bakarlardı. Ahmet çok heyecanlıydı. Ya beğenmezlerse! Nasıl bakardı ustasının yüzüne?  Annesine, kardeşlerine ne derdi?

Gidip gelip gümüşlüğün karşına geçerek bazasına, kapaklarına, raflarına bakıyordu; yamukluk var mı, simetrik mi, dengede mi…

Sonunda beklenen an geldi; mimarlar, son model arabalarını atölyenin önüne park edip içeri girdiler. İki ortak olarak çalışıyorlardı ve her zamanki gibi hediye ile gelmişlerdi. Arif Usta ile çalışan mimarların çoğu ziyaretlerinde ellerinde hediye ile gelirlerdi. Bu zaman zaman bir paket tatlı, zaman zaman Arif Usta’ya dair kişisel bir hediye olurdu. Arif Usta o gün bir iş için geç gelecekti ve mimarlar o taraflarda işleri olduğundan, sözleştikleri zamandan erken gelmişlerdi. Misafirleri Ahmet karşıladı. Hep gözünün önüne ustası geliyordu; o olsa nasıl yapardı? Deneyim transferi yaptı ve hemen çay söyledi. Mimarlar, Arif Usta’ya telefonda o gelene kadar atölyede takılabileceklerini söylediler.

Ahmet merakla mimarları takip ediyordu. Arif Usta’yı bekleyeceklerine göre gümüşlüğe o gelmeden bakmazlardı. Bu sırada hararetli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Konu, dünyanın da gündemindeki ekonomiydi. Alacaklarından ve ödemelerdeki gecikmelerden bahsediyorlardı ki zikrettikleri bu rakamlar Ahmet’in yıllık maaşının çok üstündeydi. Bu rakamları denk getirmek, bu kadar borcu ödemek çok zor olmalı, diye düşündü Ahmet… Borçları alacaklarına denkti neredeyse… Piyasanın en çok iş yapan mimarlarıydı ama bir türlü dengeye gelememişlerdi… Hep ekside kalıyorlardı. Bu nasıl mümkün olabiliyordu? Birinin diğerine şunu sorduğuna şahit oldu:

“Biz butik işler almıyoruz, lüks sitelerin işlerini alıyoruz ve fiyatlarımız piyasanın çok üstünde, hala nasıl amaçladığımız kâr marjına ulaşamıyoruz? Biz böyleysek diğerleri ne yapıyor? Nasıl ayakta kalabiliyorlar?”

Diğeri şöyle cevap verdi:

“Bir yerde yanlış yaptığımız kesin. Artık ister istemez bu durum eve de yansıyor. Evin masraflarına bakıyorum hepsi gerekli… Market alışverişleri, eve gelen yardımcı masrafları, bakıcı masrafı, kızın okulu, piyano, balo kursları, kızımın ve eşimin harçlıkları, eşimin ve benim spor salonu masrafımız… Ne yani spor da mı yapmayalım?..”

Ahmet kendi hayatını düşündü; ay sonunda yapması gereken ödemeleri, evin masraflarını, kardeşlerinin ve annesinin harçlıklarını… Tüm bunlarla baş etmeyi öğrenmişti. Zaman zaman umulmadık ödemelerden dolayı çıkmaza da girdiği oluyordu ama bu boyutta ciddi maddi problemleri hiç olmamıştı. Hatta alışkanlık haline getirdiği üzere her ay az da olsa kenara para koyardı.

  


Sonunda Arif Usta geldi, mimarlarla ilgilenirken çaktırmadan Ahmet’e göz kırptı. Bu, durumu iyi idare ettiğinin işaretiydi ama Ahmet gümüşlüğe bakılana kadar rahat etmeyecekti. Mimarların yeni mobilya ile ilgili görüşmeleri bitmişti. Tam çıkacakken gümüşlüğe bakmalarını teklif etti Arif Usta. İşte o büyük an gelmişti. Gümüşlüğün yanına toplandılar; mimarlar, Arif Usta, arkasında da Ahmet… Mimarların aklı ödemelerde olduğundan çok odaklanamadılar; zaten Arif Usta’dan kötü iş çıkmazdı.

“Gayet iyi olmuş, ellerinize sağlık” deyip çıktılar. Ahmet çok rahatladı. Maddi değeri kendi maaşının dört katı olan gümüşlüğe gülümseyerek baktı … Annesi onunla onur duyacaktı…




Arif Usta, akşam çıkarken mimarların getirdiği şehrin en ünlü tatlıcısından alınan baklavayı Ahmet’e verdi ve ekledi:

“Ahmet’im şu paketi al, ayrıca bu da işinin ikramiyesi. Kendi başına yapılan işlerden ikramiye veriyoruz. Bundan sonra sorunsuz yaptığın her işten ikramiye alacaksın inşallah,” dedi ve bir zarf uzattı.

Ahmet teşekkür edip çıktı. İlginç deneyimler yaşamıştı bugün. Koşar adımlarla markete gitti; bu kutlanmalıydı evde. Annesinin en sevdiği yemek için alışveriş yaptı. Evin önüne geldiğinde şaşkındı tüm ışıklar yanıyordu. Kapının önüne geldiğindeyse şaşkınlığı iyice artmıştı; kapının önü ayakkabı doluydu. Anahtarı çevirdi ama kapının zinciri takılıydı. Şaşkınlığı artarak zili çaldı. Küçük kardeşinin sesini duydu:

“Çabuk çabuk abim geldi.”

Ahmet içinden, “neler oluyor yahu?” diye geçirirken zile basmaya devam ediyordu.

Sonunda kapı açıldı. Kapının diğer tarafında kuzenleri ve teyzeleri de vardı.

“Sürpriz” diye bağırdılar. Ahmet’in şaşkınlığı devam etti, ta ki küçük kardeşi “doğum günün kutlu olsun abi” deyinceye kadar.

Zira doğum gününü çoktan unutmuştu Ahmet. Ardından kocaman, dopdolu sofraya oturdular. Kuzeni Ahmet’e “elindeki paketlere bakılırsa hiç de unutmuş gibi değilsin” dedi. Ahmet gülümsedi. Hep beraber sofraya oturdular neşe içinde. Sofrada Ahmet’in aklına atölyedeki mimarlar geldi ve düşündü:

Bir paket tatlı nasıl bu kadar insana yetmişti ve artmıştı, nasıl oluyor da ustasına iş verenler, ay sonunu getiremezken, kendisi kenara para koyabiliyordu?

Bu matematik hesabıyla yapılacak bir şey değildir.

Kendini çok zengin hissetti Ahmet…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki “çok şeye sahip olmak değil, az şeyle yetinebilmektir zenginlik!”

                                                                          ===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu

 

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Bereketin gerçek anlamını öğrenmek gerçek berekete bir adım daha yaklaştırıyor 🤩🙏🏻
Ovunc Ozge dedi ki…
gardrobun kiyafetle dolu iken acaba ne giysem hic birseyim kalmamis derdinden, hizla hazirladigin bavuldaki 3 5 parcayla gittigin yolculukta sabah ne giysem, aksam ne giysem bunun ustune bunu mu sunumu giysem derdin olmadan gunun her aninin tadina varmakdir bereket ..
Adsız dedi ki…
Hayatımızı imkanlarımızı ve bize olan temasını gözden geçirmemizi sağlıcak çok anlamlı bir yazı. Teşekkürler:)
Adsız dedi ki…
Kavramların gerçeğini öğrendikçe insanın yanılgılardan arınmasına vesile olan bir yazı daha...
"Az çoktan bereketlidir." İnsanın hayatına konfor sağlayan bir yasa daha... ALLAH razı olsun 😇
Adsız dedi ki…
İnsanın hayatında bir çok şeyi değiştirecek bir şey bereket. Bereket versin, bereketli olsun demişiz ama gerçekte aslında ne demek bereket diye hiç düşünmemişiz. Eskilerin çok dikkat ettiği bir konu.
Bir gün hamur yoğurdum. Minicik bir parçası tabağın kenarında kalmış. Annem hemen gösterdi onuda al yoksa bereketi gider diye. Nedenini sordum. "Eskiden annem bize bu tabakta kalan hamurun bereketidir. Onu tabakta küçümser bırakırsan kalanında bereketi gider demişti" dedi. Şimdi anlıyorum nedenini.
Adsız dedi ki…
Gerçek zenginlikle tanışmanın anahtarıymış demek bereket🗝
Adsız dedi ki…
Azın bereketi çoktur… neyin çoğalmasını istiyorsa insan ondan verebilsin ki bereket yerini bulsun…sayının değil bereketin kıymetini öğretenlere sevgilerle… şükürler olsun…
Adsız dedi ki…
Varlık içinde yokluk çeken, şükredicekken şikayet eden insanlar olduk. Oysa hayat andan ibaret. Her an her nimet için şükretsek yine de az gelir
Sümeyrak dedi ki…
Ne kadar önemli bir konu aslında ama öylesine bir ezber cümle olmuş dilimizde. Bereket versin. Bereketini arttırsın. Bereketi kaçmasın. Gerçekte neydi bereket düşünmemişiz. Birşeyin çokluğumu? Yoksa az olsada insana ne kadar temas ettiğimi?
Safiye dedi ki…
İnsan kendisine verilenle mutlu olabilir ama illa da kendisine verilmeyeni ister. “Onunkini çok beğendim bende de olsun” düşüncesi eğer erken fark edilip düZeltilmezse bir süre sonra “onda olmasın sadece bende olsun” a döner ki, bu da insanın iki dünyada da kaybetmesine neden olur. Onun için elimizdekine şükretmek bereketimizi arttırır.
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık ❤️ Bereketin tanımı ancak bu kadar güzel yapılabilrdi :) hayatımızın daha bereketli geçmesi dileğiyle.
Adsız dedi ki…
Bereket çok önemli bir konu. Teşekkürler
Fatıma dedi ki…
Çok güzel, teması yüksek bir yazı olmuş ellerinize sağlık😊
Adsız dedi ki…
İnsanoğlu somutluğu arttıkça daha iyi olacağını zannediyor. Oysa insanın somutlukları arttıkça soyutluklarını kaybediyor.
Adsız dedi ki…
Azla yetinip mutlu olmak hiç bu kadar güzel anlatilamazdi .
SKuzeyi dedi ki…
Olaya matematik olarak bakarsak 😊günümuzde hayatta olacak sey degil dedigimiz sey...Fakat bir de bereket diye bisey var...Hatırlatma icin tesekkurler🍀
Cml dedi ki…
Çok güzel bi yazı teşekkür ederim
Adsız dedi ki…
Bir insana bereket dilemek, aslında ne büyük duaymış.....
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık . Çok güzel bir yazı . Bereketli yaşamımız olsun İnşALLAH
Elif Ulutaş dedi ki…
Elimizdeki imkanlarla nasıl yetinebiliriz demek yerine daha fazla imkana göz diktik. Başkasının imkanlarına heves ettik… Derken elimizdekinin bereketini kaybettik. “Allah bereket versin” ne güzel bir dilekmiş meğer. Çok güzel yalın bir anlatım olmuş, elinize emeğinize sağlık 🌺
Adsiz dedi ki…
Demek ki neymiş,kazandığınla geçinebilmek matematik hesaplar yapmakla olmuyormuş.
Bircan Ç. dedi ki…
Somutta ve Soyutta bereketli süreçlerimiz olsun inşALLAH...
Belgin dedi ki…
Mallarının çokluğuyla övünen insanların mutsuzlukları, az ile yetinen insanların mutlu yaşantısı berektin sırrı...
Adsız dedi ki…
Biz hep miktara sayıya bakıyoruz. Fakat bereketin miktarla ilgili olmadığını anladık. Yazı için teşekkür ederiz.
Adsız dedi ki…
İşte mutluluk ,bereket ,yetimin bereketi ve imkan sahipi çok iyi ayrıştımak lazım. İyiki deneyimsel tasarım öğretisi vardır ;)
Öznur dedi ki…
Sevgide, neşede, huzurda bereketli günlerimiz olsun 🦋
Adsız dedi ki…
Günümüzde o kadar çok miktara takılıyoruz ki bereketi kaybediyoruz. Mesele çok şeye sahip olmaktan ziyade azla yetinebilmek. Bu bilgiyi bilmek çok işimize yarıyor hayatta. Kaleminize sağlık, teşekkür ederiz bu güzel yazıda bize bunu hatırlattığınız için..
Sevtap B. dedi ki…
Demek ki neymiş? Az ve basit olanı küçümsemek, az olana şükürsüzlük ve hep çoğu istemek bizi bereketsizleştiriyormuş... Elhamdülillah tekrar hatırlatana🤗 Paylaşımınız için teşekkürler🌾🌺
Adsız dedi ki…
Aza kanaat etmeyen çoğu asla bulamaz . Demek ki bereket çoklukla alakalı bir şey değilmiş . Sahip olduğunun teması İle ilgili bir şeymiş
Adsız dedi ki…
faydalı bir yazı olmuş, kaleminize sağlık. insan aza hürmet gösterdikçe artıp çoğalıyor her şey 🤍 bereketlenen az çoktur. elimizdekinin kıymetini bilince daha fazlasıyla ikramlanıyoruz. yaşarken farkına varmalı insan bu güzel akışın… gerçeklere daha dikkatle bakmama vesile oldu, teşekkür ederim 🌹
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı olmuş. Elimize sağlık
Anıl Ü. dedi ki…
Bereketin imkanlarla değil, temasla olduğunu çok güzel anlatan bir yazı olmuş.
Teşekkürler...
Pınar Yenilmez dedi ki…
İmkanlar insanı tüketen, üretimden uzak, istekleri aşıralaşan yaparken, elindeki ile yetinen tam zıddında aza kibretmeyip biriktiren olabiliyor. Işte o azın bereketi, çoğunkinden daha temaslı ve lezzetli oluyor. Yüreğinize sağlık ne hoş bir hatırlatma oldu... Neşeniz daim olsun💌
Adsız dedi ki…
Azın bereketi, almadan doymayı öğrenebilmek nasip olsun
Büşra Karataş dedi ki…
İnsan azla doymayı öğrendiğinde işler değişecek
AsumanB dedi ki…
Emeğinize sağlık...🌺 Unuttuğumuz değerler ne güzel anlatılmış. Herkesin “patron“ olmak istediği bir dönemde, işin hakkını vererek, bedelini ödeyerek, çıraklık, kalfalık, ustalık aşamalarını geçirmek. İşini “iyi” yapabilmenin kaygısını taşımak...Sorumluluk alabilmek...Çok kıymetli..
Fatmanur Doğan dedi ki…
İmkanın konfor olmadığını anlamadığımız da, konforun daha az çok şeye sahip olmak değil de daha az şeye ihtiyaç duymak olduğunu anladığımız da daha hayat keyif dolu olacak.
Çok anlamlı bir yazı Hayatı tekrardan değerlendirmemizi sağlayan
Handan dedi ki…
Eline geçen imkan ne kadar fazlaysa, ihtiyacın da o kadar artıyor.
İnsan para biriktirmek için daha fazla kazanmaya odaklanır.Oysa harcamalarını azaltmaya odaklanmak gerekiyor.
Günümüzde artık unuttuğumuz,bereket kavramını hatirlatan güzel bir yazı olmuş,teşekkürler...
Adsız dedi ki…
Bereket… matematik hesabıyla çözülemez. Ne güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık.
Adsız dedi ki…
Zannım o ki artık malesef yetinmek kelimesi kimsenin kelime dağarcığında yok artık...nasıl olduda unuttuk bilemiyorum...
Fatma Nur Bayraktar dedi ki…
Dünyaları yese yine doymayacak gibi zannedenler de var, bir simiti 2 kişi bölüşerek yiyip de en mükellef sofradan kalkmış gibi hissedenler de 🙂 Paranız çokken verilen sadaka ile, paranız azken verilen sadaka bile farklı birbirinizden...
Denklemlerin üzerinde bir hesap BEREKET 🌿
Adsız dedi ki…
Bereketin ne olduğunu unuttuğumuz, sayılara yenik düştüğümüz bu dönemde hatırlanması gereken özler, değerler ne de güzel anlatılmış, kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Bereket👏👏👏
Adsız dedi ki…
Zenginliğin sırrı gerçekten bereket... Hayatını bereketlendirenlerden olmayı nasip etsin RABBİM...
Ellerinize sağlık 🌿
Revan dedi ki…
Kimse oturup hayatının bereketli olup olmadığını sorgulamıyor... bu konuda bu yazı çok güzel olmuş bence, emeğinize sağlık ⚘
Adsız dedi ki…
İnsanın içini sıcacık yapan bir öykü emeği geçenlere teşekkürler ☺️
LS dedi ki…
Ne kadar samimi, tıpkı çocukluğumuz gibi🎈
Adsız dedi ki…
Az olmadan çok olmuyor nihayetinde 🌻
Fatma Nur Bayraktar dedi ki…
... birbirinden... 😉
Adsız dedi ki…
Temas etmeyen bir şey benim değildir.
Adsız dedi ki…
Emeğinize sağlık harika bir yazı olmuş...
Adsız dedi ki…
İmkanlarınız sizin konforunuz değildir. Der DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ
Ayşe Bulut dedi ki…
Kaleminize saglik🤍