Olgunluk Nasıl Kazanılır?
Yavrucuğum,
Mektubun
beni çok mutlu etti. Milyonlarca hatta milyarlarca online mesaj kalabalığının
içinde, bu gerçekliğe disipline olabilmen çok sevindirici… Binlerce samimiyetsizlik
ceplere, oradan zihinlere, oradan da davranışlara akarken… Gencecik yaşına
rağmen sahip olduğun olgunluk, ne büyük hazine… Sokakta yedi kişiden altısı çok
paranın zenginlik olduğunu zannederken, az imkanla çok şey yapabilme bilincine
varmış biri… Üstelik on yedi yaşında…
Düşünüyorum da Çanakkale Savaşı’nda on iki-on üç yaşında askerler vardı. Gönüllü olma, şehit olma soyutluğuna ulaşmış… Şimdi kıyas bu olunca, “On yedinin ne önemi var” der insan. Ama kıyaslarımız, yirmi üç yaşında karnını doyuramayanlar oldu ne yazık ki. Bir zamanlar on beşindeki genç kızlar kardeşlerini büyütüp, evi temizleyip, yemeği yapabilirken, şimdi prenseslerle doldu memleket. Sahi ne fark vardı?
Elli
altmış yıl önce doğanlarla, bundan sonra doğanlar arasında nasıl bir fark var?
Oluştukları rahim mi farklı? Anatomik olarak mı bir farklılık var? Düşün
lütfen! Neden dünkü on beş yaşındaki genç kız dokuz kişilik ailenin karnını
doyururken, bugün birçok on beş yaş kızımız yumurtayı kabuğundan nasıl
çıkaracağını bilmiyor?
Deden hep anlatır ya… Anlatırken her seferinde duygulanır: “İşte tam burada görmüşler
en son… Bu tepede; dedem on beş yaşındaki dayımı yanına almış… Minik bez bir
çanta… Ayaklarında ayakkabı yok; çarık… Biz savaşa gidiyoruz, deyip, şu tepeyi
aşıvermişler… Gidiş o gidiş… İkisinden de bir daha haber yok… İşte bütün bu topraklar
bize şehit hatırası… “
Öyle bir
şehit ki:
“Baba
ben gelmesem ya; arkadaşlarla maç var bugün” diyememiş. Zaten hayatında da hiç
top sektirmemiş. Ömründe ilk topu, cephede görmüş. Belki de o ve yaşıtlarının yüreği
hatırına olsa gerek, o toplar da pek sekmemiş….
Hatırlar
mısın, sen küçüktün, Çanakkale gezisinde rehber anlatmıştı:
Komutan önde, arkada askerler cepheye doğru giderken, birden komutan arkadaki askerlerin yok olduğunu fark eder. Bir anlık şaşkınlık… Sonra anlar ki herkes çamaşırını değiştiriyor çalı arkasında… Neden? Ölürken temiz olalım, diye… Bunların arasında on üç yaşında erkekler var… Hakikaten er olabilmişler, sözde değil.
1915 ve 2022… “Anneeee, ya benim kırmızı pantolonum yıkanmadı mı hala?..” Bilmem, anlatabiliyor muyum?.. Konuşulacak çok şey var. Ama hiçbir şey yok… İki kırmızı var… Ama ikisinin ana maddesi farklı.Neyse… Benim geçmişe olan özlemim depreşti yine. Milyarlarca insanın gelecek özlemine rağmen, geçmişin bekçiliğini yapmak…
Beyazda cesaret göstermekten bahseder Deneyimsel Tasarım Öğretisi… Mesele geçmişte veya gelecekte olmak değil. Hangi dönem olursa olsun, gerçeğin yanında olmak. Sahteye karşı gerçeğe sahip çıkmak önemli olan… Öyle ki bugün, gerçeğe sahip çıkmak demek, beyazda cesaret göstermek demek… Yani kısacası, bu günler gerçekten çook uzak günler. Yahya Hamurcu’nun dediği gibi: ”Körler ülkesinde görenin, gözünü oyarlar…” İnsan gerçeğin peşinde, gözünün oyulması pahasına mücadele ettiğinde cesur oluyor.Yaşın kaç olursa olsun…
Olgunluk,
insanın yaşadığı günlerin sayısı ile ilgili değil. Yaşadıklarından ne çıkardın,
diyor Deneyimsel Tasarım Öğretisi. Yaşamış olmak insanın marifeti değil ki… Yaşadıklarından çıkarım
yapabildin mi? Dünkü hatalarını bugün bırakabildin mi? Veya bırakmak için çaban
var mı?
Sen!
Hayatın çıraklığına doğru tepkiler verebilmiş kişi… Ne mutlu sana. Ne mutlu ki
cebini soyut hazinelerle doldurdun. Mektubunda sınavdaki hatalarından söz
ediyorsun. Canın sağ olsun. Sınavda olduğu gibi, yaşamın içinde de hatalarımız
olacak. Hatanın olmasında sorun yok. Asıl sorun hatasız olmaya çalışmakta.
Hatasız
olmak, üniversite sınavında işe yarayabilir belki ama hayat, yaşam sınavında
hatasız olmaya çalışanlardan yana kullanmıyor oyunu. Hiçbir başarı, hatasızlık
üzerine kurulmamıştır. Tüm zaferlerin başı dik, yüreği yumuşaktır. Ve tüm
bunlar, hatalarla dolu bir başlangıcın, sabırla varılmış sonucudur. İşte,
gerçek olgunluk da böyle kazanılır…
İyi
günlerin olsun anneciğim…
Annemden Mektup Var - 1
https://deneyimseltasarimogretisisemineler4.blogspot.com/2022/07/annemden-mektup-var.html
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Ellerinize sağlık🍀
Emeğinize sağlık güzel bir dokunuş yine🌷
İnsan yağmurdan şemsiye ile korunduğunda evet ıslanmıyor ama bunun bir hatırası da olmuyor. Ne zaman hata yaptın ve şemsiyeyi unuttun ıslanıyorsun ve onu da hiç unutmuyorsun, kardeşimle beraber o gün ne çok ıslanmıştık diye… yaptığımızda yani ortaya çıktığında utanmayacağımız hatalar yapmamız dileğiyle :)
Ne kadar güzel bir yazı olmuş. Emeklerinize sağlık 😊
Kaleminize sağlık...
Olgunluğu çok güzel özetleyen, ihtiyaç gideren bir paragraf olmuş, Gerçek olgunluğa erişebilmemiz dileğimle.. 🤍 Kaleminize sağlık 🌿
Böyle düşünen anneler var olduğu müddetçe öyle olgun bir nesil olacaktır insAllah...
İnsan hata yapmaktan korkarken neleri kaçırıyor bir bilse. Hatasız olmaya çalışırken öğrenmesi gerekenleri de kazanacaklarını da kaybedebiliyor.
Emeklerinize sağlık🌸
Teşekkürler.
Gerçek olan zihni rahatlatır, kalbi yumuşatır genişletir, tamda bu mektup gibi..
Kaybedilmemeli…
Gözleri sulandıran bir mektup, hatırlatıcı. Kaleminize kuvvet olsun 🕊🤍
Günümüzü ve insanlığın geçmişini ne güzel aktaran cümle...
Mükemmel ev mükemmel iş mükemmel eş mükemmel evlat mükemmel güzellik...
Mükemmel hataların yapıldığı ancak mükemmel bir yaşantının sahibi olduğu zannıyla oyalanan insanoğlu...
Acı ama gerçek yazılardan biri başkası daha...
Ellerinize sağlık 🌿