Bu Hale Nasıl Geldik?

Gözleri dalmış, öylece boşluğa bakıyordu. Kendini sıkışmış ve çaresiz hissettiği anlardan biri daha… Aslında bu son zamanlarda çok sık olmaya başlamıştı. “Nerede yanlış yaptım” dedi kısık bir sesle.  “Efendim anne” diye seslendi Demir. İrkildi; sanki hiç orada değilmiş gibiydi. “Sana demedim anneciğim, sen oyununa devam et” dedi. Oğlunun, kardeşini şikayet eden mızlanmalarını duymazdan gelerek mutfağa doğru yürüdü.

Hayatının büyük bir bölümü mutfakta geçiyordu. Önce çocukların yemeğini hazırlayıp yedirecek sonra da akşam yemeğini yapacaktı. Daha çok işi vardı çok…

Son günlerde hep geçmişi düşünüyor ve kendi kendine şu soruyu soruyordu: Ne zaman ve nasıl bu hale geldik?

İnsanın bazen durup kendine sorduğu bir sorudur bu. Her şey çok güzelken dengeler değişir ve problemlerin, sıkıntıların içinde buluruz kendimizi. Çıkmaz sokağa girdiğimizde kafalar karışır ve sorular sormaya başlarız.

“Daha dün beni mutlu etmek, dikkatimi çekmek için şapkadan tavşan çıkarmaya hazır insan bugün beni aldatıyor.”

“Daha dün işimde çok başarılıyken, bir anda iflas bayrağını çeker hale geliyorum.”

“Çocuğum dün bana çok saygılıyken bugün beni dinlemiyor. Üstüne bir de hiçbir şeyi beğenmiyor, bağırıyor çağırıyor.”

Bunlar Gerçekten Bir Anda mı Olmuştu?

Her şey bu kadar güzel başlamışken bir anda mı aldatmaya başlamıştı eşi? Oysa nikahta eşinin ayağına basmayı da ihmal etmemişti.

Bir evlilikte aşk mı olmalıydı yoksa sevgi mi? Ya dengeler… Peki denge nasıl korunurdu?

Gerçekten çocuğunu okuldaki kötü arkadaşları mı bozmuştu? Onun seçimlerinin bir etkisi yok muydu? Neden o kadar çocuğun arasından o arkadaşları seçmişti kendine?

İş yerinde her şey güzel giderken bir anda neden bozulmuştu patronla arası?

Sahi, bir şeyler biranda mı oluyordu? Olaylar bir anda mı bu kadar karmaşık hale gelmişti?

Peki, nasıldı hayatı bir yıl önce?

Demir anaokuluna başlamıştı. Beş yaşında, kurallara uyan, mutlu, öğrenmeyi seven bir çocuktu. Sakin, arabaları ile saatlerce tek başına kendini oyalayabilen bir çocuktu. Hatta teyzesine ve babasına uzun uzun hikaye anlattırır, hiç sıkılmadan dinlerdi.

-        Demir biraz mola verelim, söz yine anlatacağım.

-        Ama baba biraz daha anlat. Lütfen, lütfen lütfeeeen…

Kardeşini çok severdi. “Anne, ne güzel kokuyor değil mi?” deyip öper, ona bir zarar gelecek diye korkar, koruyup kollardı. Abi olmayı sevmiş ve kabullenmiş bir çocuktu Demir. Kıskanmıyor değildi… Ama bu kıskançlık kardeşine zarar verecek boyutlarda değildi.


Demir okula başlayacağı zaman kardeşi Deren altı aylıktı. Aslında ilk sıkıntılar tam da orada filizlenmeye başlamıştı. Demir okula başlamış, ilk kez anneden ayrılmıştı. Yeniliklere pek açık değildi. Alışması için biraz zaman gerekecekti.

Annesi bir süre, kucağında Deren ile okulda bekledi. Teneffüslerde Demir”i görüyor, Demir’in de içi rahat ediyordu. İki hafta sonra, artık okula gelemeyeceğini ifade etmeye çalıştı. Tabii Demir’in bunu kabul etmesi kolay olmadı. Uzun bir süre sabahları gitmemek için ağladı. “Evden ayrılmak istemiyorum, oyuncaklarımla oynamak istiyorum” diyordu. Bir süre sonra kabullendi ama hiç de mutlu değildi.

Okula gittiğinden beri çok hareketli olmaya, atlayıp zıplamaya başlamıştı. Eskiden uyarıları dikkate alan çocuk, artık annesinin gözünün içine baka baka yaramazlık yapıyordu. Önce dağıttıklarını söylene söylene toplamaya, ardından da hiç toplamamaya başladı.

Olumsuz şeyler yaparak dikkat çekmek çok hoşuna gidiyordu. Kardeşini öperken çok sıkıyor, uyarmalarına rağmen bırakmıyordu. Ta ki ağlatana kadar. O zaman gülerek bırakıyor, zafer kazanmış gibi anne babasının yüzüne bakıyordu. Artık onlarla da bağırarak konuşmaya başlamıştı.

-        Okulda bozuldu bu çocuk. Eskiden hiç böyle değildi.

-        Yok hanım. Bence kardeşini kıskanıyor.

-        Acaba spora mı yazdırsak? Belki de büyüme atağıdır. Enerjisini atarsa iyi gelebilir.

-        Olabilir…  Belki de artık kardeşiyle hiç ilgilenmiyormuş gibi yapıp Demirle daha çok ilgilenmeliyiz.

Bunlar gerçek sebepler ve sonuçlar mıdır? Bir çocuğu okul bozar ya da toparlar mı? Kardeşini kıskandığı için bir çocuk gerçekten bozulur mu? Kardeşini her kıskanan çocuk anne babasına sesini mi yükseltir?

Ve tüm bunlar bir anda mı olur?

Deneyimsel öğreti der ki “Hayatta yaşadığımız her şeyin bir oluşum süreci vardır…”

Tıpkı yağmurun yağması gibi… Yağmur bir anda yağmaz. Önce hava kapanır; bulutlar toplanır. Hafif bir rüzgâr çıkar. İlk damlalar düşmeye başlar ve sonra hızlanır.

Bir tohum bir anda domatese dönüşmez. Emekle adım adım filizlenir. Yavaş yavaş topraktan başını çıkarır, yeşillenir ve büyür.

Bir çocuğun anne rahmine düşmesi, orada 9 ay 10 günlük o süreyi tamamlaması gibi…  Bir zaman geçer.

Her Oluşumun Zamana İhtiyacı Vardır.

Problemler de zamanla büyür. Ama insan genelde, en karmaşık hale geldiğinde fark eder problemi. Ve o anda olduğunu zanneder.

Bir evlilik bir anda bozulmaz. Bir eş bir anda aldatmaz.

Bir çocuk bir anda anneye babaya bağırır hale gelmez.

Bir işletme bir anda iflas etmez.

Bir hastalık bir anda ortaya çıkmaz.

Yaşadığımız her şey, küçük küçük işaretlerle ön bilgi verir bize. “Yağmur yağacak, şemsiyeni al ki ıslanmayasın…” Bunun gibi; problemleri daha küçükken halletmek. Çocuk annesine ilk sesini yükselttiğinde mesajı algılamak… İlk odasını dağıttığında… İlk kez söylenilenin aksini yaptığında…

Deneyimsel Tasarım Öğretisine göre ilk işaretler, insana verilen ilk mesajlardır.

İlk işaretler problemin başladığı yerdir. En kolay çözülebilecek olan yerdir. Bir ip kör düğüm olabilir. Ama ona atılan ilk düğüm vardı... Kişi vazgeçmek istediğinde ilk düğümü çözmek kolaydır. Düğümler arttıkça, çözmek de zorlaşır. Önemli olan ilk mesajı, ilk işareti algılayabilmek.

===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

“Kim Kimdir”“İlişkide Ustalık”“Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu

Yorumlar

SKuzeyi dedi ki…
"İlk işaretler problemin başladığı yerdir. En kolay çözülebilecek olan yerdir. Bir ip kör düğüm olabilir. Ama ona atılan ilk düğüm vardı... Kişi vazgeçmek istediğinde ilk düğümü çözmek kolaydır. Düğümler arttıkça, çözmek de zorlaşır. Önemli olan ilk mesajı, ilk işareti algılayabilmek."Elinize saglık🌸
Adsız dedi ki…
Hayatımızdaki problemleri, kördüğüm olmadan...
İlk isaretlerde farkedebilicek bir ilme, bir farkındalığa sahip olabilseydik...
Ne kadar konforlu bir hayatımız olurdu...
Öğrenmek isteyenler için,
Deneyimsel Tasarım Öğretisi...

Teşekkürler...
Aynur dedi ki…
Çok güzel bir yazı, elinize sağlık. İşaretleri zamanında görebilmek için de o konuda algımızın açık oluyor olması lazım.
Adsız dedi ki…
Önemli olan ilk mesajı, ilk işareti algılayabilmek, kaleminize sağlık🌸
Adsız dedi ki…
İlk düğümü çözmek basitken, milyonlarca düğüm atan insanoğlu, düğümü atanın kendi olduğunu görememesi birde üstüne başkalarını suçlaması...
Garip... Yüreğinize kaleminize sağlık...
Safiye dedi ki…
İlk düğümün işareti var, umarız o düğümü daha atmadan önce gelen işaretleri de anlayacak kadar bilinç açıklığı içinde oluruz. ☺️
Adsız dedi ki…
Mesajları anlayabilmek ve doğru tepki verebilmek ne kadar kıymetli
Fatma Nur Bayraktar dedi ki…
"Kişi vazgeçmek istediğinde ilk düğümü çözmek kolaydır. Düğümler arttıkça, çözmek de zorlaşır. Önemli olan ilk mesajı, ilk işareti algılayabilmek..." 👍🏻🙂
Adsız dedi ki…
İlk bulut geldiğinde şemsiyeyi arabaya atmak gibi… elinize sağlık🌱
Adsız dedi ki…
👍🏻😊
Sümeyrak dedi ki…
İnsanoğlunun en çok yanıldığı Konu problemin birden ortaya çıktığını zannetmesidir. Oysa hiçbirşey birden bire olmuyor. İnsan ne zaman görmeye başlıyor? Olaydan uzaklaştığı duyguları pasifleştiği zaman. "Aslında o olaydan öncede şöyle şöyle yapmıştı, ben nasıl göremedim, anlayamadım" demeye başlar. İlk işaretleri görüp önlem almak ne kadar da kıymetli.
Delal dedi ki…
Hiiç bir şey birden bire olmaz dunku yaptığın büğunn sunuçudır ulumlu yada ulomsız
Adsız dedi ki…
Hayattaki mesajları okuyabilmek..
Özlem dedi ki…
Şu an kördüğüm ama bunun ilk düğümü vardı… Ne güzel bir benzetme olmuş. Problemlerini küçükken görebilenlerden oluruz umarım, elinize sağlık 🌸
Adsız dedi ki…
Ne kadar kıymetli işaretleri okuyup olaylara önceden tepki verebilmek.. Düğümler atılmadan, kör düğüm olmadan hayatta akışı saglayabilmek.. Deneyimsel öğreti insanın bu hayatta karşılaşacağı ve hep iyiki karşılaştım diyeceği çok kıymetli bir öğreti.. Hayatta düşmeden istikamet üzere yürümeyi öğreten bir öğreti..
Adsız dedi ki…
Biz problemlerden göz çektikçe telafi edebilelim diye açığa çıkıyor. Kördüğüm olmadan doğru tepkiyi verelim 🐣
Aydin Filiz dedi ki…
Sabah çok erken saatte yola çıkmıştım. Ama gideceğim yerle ilgili hep düşüncelerim vardı.. Bir anda etrafımı köpekler sardı ve yolumu kapatmalarına rağmen devam ettim yoluma. Meğersem gideceğim yol çokda hayırlı değilmiş.. Ama ne zaman anladım? Yaşadıktan sonra.. Meğersem köpeklerle işaret gelmiş ama anlamamışım.. Yazıyı okuyunca o an’a gittim..

İnşAllah bilinç açıklığımız hep olur da işaretleri görebilenlerden oluruz 🤲🏻☘️
Adsız dedi ki…
Bir anda değil yavaş yavaş…Aynen…
ayşe kahraman dedi ki…
İlk düğümleri fark edebilmek... Genelde anlamayız yada erteleriz... Çünkü o problemin sorumlusu biz değilizdir. Egomuza o kadar zor gelir ki kabullenmek.
Zeyneep dedi ki…
Bugün biz iyi öngörüde bulunabilenlerin hayatlarını konuşuyoruz, filmlerini yapıyoruz. Ya da tam tersi, iyi olmayıp kötüye gidenleri... Her şey olup bittiğinde üzerine herkes yorum yapar, apaçık ortada zaten. Kaleci golü yedikten sonra ‘’Şurayı kapatmalıydı’’ diyorlar da onu tahmin etse kral olacaktı. O zaman incelik olacakları önden iyi tahmin edilmek. Bir bölgenin değerleneceğini, bir ürünün tutacağını, para piyasalarını, kriz ve kıtlıkları, başa gelecek hainlikleri...
Adsız dedi ki…
Hayatın dili çok sade eğer anlayabilirsek, iz ve işaretleri algılayabilirsek... Peki ya o iz ve işaretleri insan ne yapsın da fark edebilme hak edişi oluştursun? :) Cevabı yine en bakmadığı yerde gizli...
Ellerinize sağlık 🌿
Adsız dedi ki…
İşaretleri yorumlayabildiğimizde aslında hayatımız kolaylaşıyor. Hayat bize sürekli mesaj gönderiyor doğru adım atalım diye. Bunun için de Deneyimsel Tasarım Öğretisi…
Özge dedi ki…
Çok hayatın içinden samimi bir yazı olmuş. Emeklerinize sağlık 🙂
Adsız dedi ki…
Ani dizayn ediyor olabilmek,olay olmadan işaretleri okuyabilmek
Kaleminize sağlık...
Betül Uras dedi ki…
Isaretleri okuyabilmek ve anda doğru tepki verebilmek dileğiyle
Kaleminize saglik
Adsız dedi ki…
Gerçekten ilk işaret ne kadar önemli…
Adsız dedi ki…
emeklerinize sağlık
Ayşe Budak dedi ki…
İlk düğüm gerçekten çok önemli, ilk kaçan ilmek gibi. Hemen müdahale edince büyümesinin de önüne geçilmiş oluyor.