Üfürükten Tayyare Selam Söyle O Yare


Üfürükten Tayyare Selam Söyle O Yare 

“Merhaba sevgilim, Adım Jonathan, Morocco’dan. Burada hapis kaldım, banka hesabımdaki 140.000 $’ı acil aktarmak için bana banka hesap bilgilerini yollar mısın? Seni çok seven aşkın”

“İnsanların bu tip e-maillere kanmaları tuhaf iş doğrusu” diye düşündü Zehra… Kim kime durduk yere parasını hibe eder? Bir de “Acil!” yani. Hem bana iyilik yapacak hem de acil yapmak isteyecek… Üstelik hiç çıkarı yokken(!) Sırf bunun için bir de gidip Türkçe öğrenecek elin Jonathan’ı. Bak bak, bir de “Seni çok seven” demiş. Çok sevdiği için paraya boğup rahat ettirmek istiyor beni herhalde (!)

Hadi canım sen de… Öyle kolay mı çok sevmek... “Kuru kuru medhiyyat, bol keseden savur at, nasılsa bedava” derdi rahmetli anneannesi, ne zaman birisi lafla göz boyamaya çalışsa. “İnsan şunları biraz düşünse, dolandırıldığını anlamaz mı?” diyecekti ki… Gözleri doldu Zehra’nın. Ne garip; Faruk’la olan ilişkilerinde şu e-mailde “Şıp” diye gördüğünü görememişti. Oysa ki, yaşanılanlar tam da burada fark ettiklerini andırıyordu. 

İyi ama ilişkide neden görememişti?

Deneyimsel Öğreti der ki, duygusal yoğunluk olduğunda kişinin bilinci kapanır. Doğru-yanlış ayırt edemez, bütünü göremez. Olayın içine girdikçe, kendisinin dahi bir süre sonra şaşıracağı şeyler yapar insan.

 Zehra nasıl olmuştu da kendini tanıyamaz hale gelmişti?

Arkadaşlarıyla hep birlikte eğlendikleri bir akşam Faruk, yan masadan bir not yollamıştı Zehra’ya: “MaşALLAH güzelliğine... Görüyorum ki ALLAH sana her şeyi vermiş; Numaram hariç… 053Xxxxxxx Ben Faruk...”

“Bu ne cüret ya!..” diyerek Faruk’a çıkışıp sinirinden küplere binmişti Zehra. Sırf tatsızlık uzamasın diye arkadaşlarıyla erkenden ayrılmışlardı kafeden.  Derken, Faruk yılmamış, sosyal medya hesaplarından Zehra’nın çalıştığı yeri öğrenmişti. Hırs yapmıştı Zehra ile ilgili. Başta çiçekler yollarken, yanıt alamayınca pahalı hediyeler yollamaya başlamıştı. “Niyetim ciddi” mesajı vermeye çalışmıştı ona.

Her ne kadar başlarda rahatsız olsa da bir süre sonra Zehra da Faruk’u düşünür hale gelmişti. Hele ki hediyelerin gelmesi biraz geciksin… İyice merak ediyordu.  Hatta öyle anlar yaşıyordu ki “Mesajlarına dönsem mi acaba? Çok mu kayıtsız kaldım?” diye düşündüğü oluyordu. “Sıkıldı mı acaba? Ee, tabii öyle olur, çok kötü davrandım çocuğa, sanki hoşlanmak suçmuş gibi” demeye başlamıştı. Başlarda “Hayatta yazmam” derken zamanla aklı karışmış, en sonunda da kendini yazışır halde bulmuştu...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "İnsan duygusal olarak çok yoğunsa ya çok kurtulmak istiyor ya da çok kavuşmak istiyordur."

Her ne kadar başlarda insan kendine “Bu doğru değil, yaparsam başıma bu gelir” dese de bir süre sonra isteği baskın gelebilir. Ve isteklerini elde ettikçe, bir süre sonra bu durum kaybetme korkusuna dönüşür. Tıpkı şu e-maildeki gibi..

“Keşke o anda görebilseydim” dedi Zehra kendi kendine. “Adam durduk yere neden bana böylesi pahalı hediyeler yollasın? Neden, yeni tanıştığı birine, iyi ki varsın, desin?”

Nerede o ilk Zehra’yla şimdiki? İki bambaşka tepki. Ne oluyordu sahi? Sanki bir tür kanca yemişti zihnine...

Çok hızlı inanmıştı bu ilginin “gerçek” olduğuna. Öyle ya, ne de olsa hem çok güzel hem çok hanım hem çok biraz şundan biraz bundan... Hak ettiğini düşünüyordu. Bu yüzden de bu tip hızlı ilgileri çok normalleştirmişti zihninde.

Bir yandan çok heyecanlıydı görüşmeler, bir yandan da Zehra hep bir gergindi. Zihni durmuyordu; “Çok hızlı olmadı mı? Neyi güven verdi ki?” İster istemez yansıttığı gerginliğini Faruk hiç önemsemiyor, hemen şakaya vuruyordu:

“Kalp dediğin zaten atıyor Zehraam, marifet ritmi değiştirmekte! Seninle her anımız heyecan her an farklı macera!”

İnsanlar heyecanı güzel bir şey zanneder hâlbuki heyecanın yıpratıcıdır. İnsanlar çekilişten bir şey kazanacağı zaman veya bir daha bulamayacakları fırsatı yakaladıklarında çok heyecanlanır. Hiçbir insan, birilerine yardım ederken çok fazla heyecanlanmıyor. Yani, insan bir şey alacağı zaman heyecanlanır, vereceği zaman değil.

Faruk, keyifli vakit geçireceği bir fırsatı yakalamanın heyecanını, Zehra da beğendiği birinden böylesine ilgi görmenin verdiği heyecanı yaşıyordu.. İkisinde de karşıyı anlama isteği, karşıyı merak etme yoktu.

Zehra ilk başlarda “Acaba ciddi mi, seviyor mu beni?” diye düşünürken, sonraları Faruk’un sözlerinin ve davranışlarının abartılı efektine kanıp “Seviyor” yargısına varmıştı zihninde. Faruk yeterince iyi bir adaydı; ancak seven biri bunları yapardı... Halbuki, bu yargıyı ispatlayan “gerçek bir delil” ortada yoktu...

Gerçek sonuçlara gerçek sebepler lazım. Zihin tartacak, “Gerçek bir sebep oluşturuldu” diyecek: ahlak, güvenilirlik, vefa, fedakarlık, marifet... Hiç birine zihninin şahitliği yoktu, ama inanmıştı Zehra. İstiyor olmasını, yeterli bir sebep olarak görüyordu.

Böylece ilişkileri çok kısa zamanda yol almıştı.

“Seni rahat ettireceğim” diyordu. Şimdi düşününce, ne de gerçek dışı bir vaat değil mi? Ha banka hesabına dolarlarımı yollayacağım, ha seni rahat ettireceğim... İkisi de gerçek dışı değil mi? Dünyada rahatlık nerede görülmüş? Ne zaman insan “Artık oldu, rahata erdim” diyebilmiş ki?

İnsan hayatta hep bir yere varmaya çalışır. Bir sonun, varış noktasının olduğunu düşünür. O sona vardığında, evrensel mutluluğa ulaşacağını zanneder. Oysaki insan yanılır ama yanıldığını fark etmez.

“Şu işim olunca rahat edeceğim, şimdi şu olursa...” Bu döngü bitmez. Neden mi? Varmaya çalıştığın yere bak. Dünya yuvarlak. O döngüde insan varmaya çalıştığında, öbür taraftan tekrar geri çıkacak, tekrar ve tekrar... Yani, o iş bitince ki rahat etmenin ucu başka bir işin başlangıcına denk düşecek. Meğer, olmayan bir şeyi kovalıyormuşum.

Zehra’nın “Tamam oldu bu iş, artık beni hep sevecek biri var” diye emin olduğu vakit, Faruk’un tatmin olup, açlığının doymaya başladığı, yani artık sıkıldığı zamana denk düşmüştü. E sıkılan Faruk, boş durur mu? Yeni heyecan arayışlarına girmişti çoktan... Tayyare olup, başka konumlara yol almıştı. Zehra’nın aldatıldığını anlaması ise pek uzun sürmemişti.



İşte bu böyledir. İnsan, bazen isteğini haklı çıkarmak için, nefsine uyumlu olana destek olur ve sahteyi test etmeden kabul eder.

Halbuki, sürecin gerçekliğini test etmek için önce süre verse ve delil toplasa, ispata ulaşsa, o delillerin sonuca varmasıdır ispat. Hayatında kendini sevilmiş, ilgi görmüş hissedebilirsin, bununla ilgili örneğin de vardır. Pahalı hediyeler, isteklerine yönelik hoş konuşmalar. Peki, senin için kendine zor gelen hangi bedeli ödedi? Hangi hazzını senin için acıya feda etti veya erteledi? Seven sevdiğine benzer; kim kime benzedi? Sevgide merhamet vardır; hangi konuda sana kıyamadı? Sen ne yaptın; hangi albeniyle bunları yaptırabildin?

İlişki her ne kadar keyif ve heyecan vaat etse de fırsat gibi gözükse de... Ne kadar karşı tarafın inanarak konuştuğunu düşünse de "İnandığın şey gerçek olmayabilir." der Deneyimsel Öğreti. Duyguların çok yoğun olduğu yerde dikkat et; Fırsat zannettiğin, tuzak olabilir.


===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdir”İlişkide Ustalık“Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu




Yorumlar

Adsız dedi ki…
Fırsat zannedilen tuzakların başı hep çok süslü. O süsle gözümüz kör olmaması dileğiyle🌱 emeğinize sağlık…
Merve dedi ki…
Olayların icindeykende olayların dışından bakabilmeliyiz. Bir karar öncesi işaretleri anlamak ve gercege gore test ederek kararı vermek ve sonrasında da acabaya düşmemek önemli.
Bircan Ç. dedi ki…
Hem güldüren hem düşündüren trajikomik bir makale 🤔😂🤯🧐😳
Adsız dedi ki…
Heyecan kelimesi bile insanı heyecanlandırırken :)
Bu kadar duru ve güzel anlatmanız çok keyifli. Teşekkür ederiz
Ayşe Temelci dedi ki…
İnsan başta olumsuz bakarken, ne kadar da çabuk olayın içinde buluyor kendini.

Düşündürücü, öğretici bir makale emeklerinize sağlık 🕊
Belgin dedi ki…
İnsanoğlu gerçek ve sahteyi ayırt ettiği zaman herşey çok daha başka oluyor. Teşekkürler DTÖ
Adsız dedi ki…
İnsanların içine çokça düştüğü,çokça üzüldüğü bir konu ne kadar sade ,ne güzel aktarilmis,elinize sağlık ...
Ayşe dedi ki…
"Sevgide merhamet vardır. Hangi konuda sana kıyamadı? Sen hangi albeniyle bunları yaptırabildin?" Ne güzel anlatmış ...
Adsız dedi ki…
🪷 İnsan kandırılıyor çoğu zaman razı olarak. Emeğinize sağlık, aynı hatalara düşmemek dileğiyle 🤗
Fatma Nur Bayraktar dedi ki…
"Duyguların çok yoğun olduğu yerde dikkat et; Fırsat zannettiğin, tuzak olabilir…."

Adsız dedi ki…
Denetimsiz ve dertsiz insan olma isteği kontrolü kaybeden hayatlara götürüyor insanı elinize sağlık
SKuzeyi dedi ki…
İnsan hayatta hep bir yere varmaya çalışır. Bir sonun, varış noktasının olduğunu düşünür. O sona vardığında, evrensel mutluluğa ulaşacağını zanneder. Oysaki…“İnsan yanılır ama yanıldığını fark etmez” Elinize saglık🌸
Safiye dedi ki…
gerçek ilginin ispatı için: sana somutta neler verdiğine değil, senin için nelerden vazgeçtiğine bak! İlişkiler için olmazsa olmaz! Teşekkürler 🤩
Fatma Okumuş dedi ki…
Zehra ilk başta kararlı ve net duruyordu. Zamanla duyguları aktifleşti istekleri çoğaldı artık gerçeği göremez hale geldi. Karşıdakinin söylediklerine ispat aramadı. Oysa işaretlerini vermişti... Zehra'nın durumuna düşmemek dileği ve duasıyla...
Adsız dedi ki…
Şuan ki ilişkilerimizi gözden geçirebileceğimiz bir ölçüt vermiş
Adsız dedi ki…
Zehra'nın düşüncelerini de Faruk'un konuşmalarını da bizzat yaşadım sanki, kaleminize sağlık. Bu kadar gerçekçi olunca insan kendi yaşadıklarını bi düşünmek zorunda kalıyor :)
ilknur dedi ki…
ALLAH insanı heyecanlandırmaz..
Oysa insan heyecanı iyi bir şey zannedip heyecan varsa koşuyor yoksa kaçıyor..ve ateşe doğru uçan kelebeklere dönüyor..
Adsız dedi ki…
İnsanın içten içe bile bile lades demesi... ALLAH aynı hatalara düşmekten korusun, emeğinize sağlık...
Adsız dedi ki…
Allah her işimizde denge nasip etsin bizlere… emeğinize sağlık 🪷
N.Yaman dedi ki…
Mesele hep isteklerimizi komtrol edebilmekte. Biraz ölçüyü kaçırsak hoop yanlışın içinde buluyoruz kendimizi.RABBİM bilinç açıklığı versin
Adsız dedi ki…
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki insanların duygularını aktifleştiren çok fazla şey var. Her an yanlış kararlar verebiliyoruz düşünmeden, irdelemeden hareket ettiğimizde. Bunu hatırlatan güzel yazı için teşekkürler, emeklerinize sağlık..
Adsız dedi ki…
İnsanın bu tuzağa düşmesi ‘aşk tuzağına’ çok acı.. denemeden yanılmadan farkına varabilmek ne kıymetli
Adsız dedi ki…
Hayatta insanın gerçek ile sahteyi ayırabilecek kadar bilincinin açık olması ne büyük konfor…teşekkürler.
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı… ibret alınması gereken çok şey var… teşekkürler…
Ayşe Kartal dedi ki…
Sahtenin başı süslü, keyifli. sonu acı : ( insan o baştaki süse aldanınca, duygular aktifleşince, gozler gercegi gormüyor, kulaklar gerçeği duymuyor, kalpler gerçeğe mühürleniyor..
Pınar Y. dedi ki…
Golü yediğimiz yer bizi heyecanlandıran o süreçlerde...
Yüreğinize emeğinize sağlık...
Adsiz dedi ki…
Kavramlarin gerçek anlamıni yani Epistomolojiyi bilmek hayat kurtarır.Bilinc acar neyin ne oldugunu ve ne olmadigini ortaya koyar..Sevginin epistomolojisini bilseydin Zehra, işler böyle olmazdi:)
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı olmuş. Hayatta rahatlık yok… Biri bitince diğeri başlıyor. Teşekkürler☺️
Adsız dedi ki…
"Zehra’nın  “Tamam oldu bu iş, artık beni hep sevecek biri var” diye emin olduğu vakit, Faruk’un tatmin olup, açlığının doymaya başladığı, yani artık sıkıldığı zamana denk düşmüştü." ... Bana göre yazıdaki en dikkat çekici kısım burası oldu. Eğlenceli ve öğretici bir hikaye ☺ teşekkürler
Adsız dedi ki…
Öyle ya, bir başkasında yadırgadığımız hatayı bizde başka yerde yapabiliyoruz. İstek aşırılaşınca heyecan olunca yaptığımız yanlışı görmüyoruz...
Adsız dedi ki…
D
İnsan bir şeyde çok Açlığı varsa fırset gibi gözukur ona ve bilinçi kapanır gerçekten sahayı ayrıştıramaz
Sümeyrak dedi ki…
Ne güzel anlatılmış isteğin insanı kontrol etmesi, bilincin kapanması ve akabinde irdeleyemez olması. Ne çok düştük bu tuzaklara ve sonlar hep hüsran. Hep mi aynı olur sonuç? Sebepler aynıysa sonuç ne yapsın? Tabiki aynı olacak. O zaman sebepleri değiştirmemiz lazım. İyiki varsın Deneyimsel Öğreti.
Adsız dedi ki…
İnsanın farkına varmasını sağlayan bir yazı. Aslında her şeyin başında heyecan vardır ama bu heyecan sürekli olursa işte o zaman bizim için verdiğimiz her kararın sonucuna katlanmak çok daha zor oluyor. yazı için teşekkürler 🦋🦋
Adsız dedi ki…
“Sevgide merhamet vardır.”
Ne kadar aç kaldık içinde merhameti barındıran sevgilere… Emeğinize sağlık…
Adsız dedi ki…
Peki, senin için kendine zor gelen hangi bedeli ödedi? Boş konuşma bedeli ödedi Faruk 🙈
Adsız dedi ki…
Sahte her zaman ne kadar süslü ne kadar efektli...
Ama iş sonuçlara gelince koskocaman bir hüsran...
Sonu hüsran olmayan öyküler yaşamayı nasip etsin RABBİM.
Ellerinize, emeklerinize sağlık 🌿
Adsız dedi ki…
Sıra bize geldiğinde doğru tepki verebilmek ve yazılan uyarıları hatırlamak duasıyla...elinize sağlık
Sevtap B. dedi ki…
Gerçek ve sahtenin işaretleri o kadar netki aslında bilinçli boyutta kalabilsek farkedebileceğiz...Süslü, abartılı, büyülü her olayda kısa yoldan kim kazanmış ki... Kaleminize sağlık, düşündürücü bir yazı olmuş😊🌺
Esengül Çakır dedi ki…
"Elin Jonathan'ı..." :) Anne sözüdür Hem güldüren hem düşündüren bir yazı olmuş. teşekkürler
Özge E. dedi ki…
her şey kontrolde gibi görünürken nasıl da olmak istemediği yerlerde ve duygularda bulabiliyor insan kendini. bu davranışları ben mi yapıyorum, neden engel olamıyorum kendime, nasıl da mantıklı geliyor bir süre sonra yapılan yanlışlar..emeğinize sağlık
Adsiz dedi ki…
Duygularinin yogun oldugu yere dikkat et.
Adsız dedi ki…
Bir insan isteklerini kontrol etmeyi öğrenirse duygularını kontrol edebilir. Seçimlerini daha doğru ve kaliteli yapar. Emeklerinize sağlık