Çeviri

Sayfalar

Kolay Kıymetin Düşmanıdır






Sene 1960’lar...

Rize - Çamlıhemşin


Ev ev üstüne. Kaynata, oğul, torun... 

Bu haneye gelin gelenin vay haline, a dostlar. Hele bir de bekar görümce de evdeyse, etti sana iki kaynana. Sabah ezanıyla kalk, e işler ancak yetişir. Pişir, yedir, yıka, kaldır bir de bakmışsın ki öğle olmuş al baştan bir daha. Yer demir, gök bakır kesile olmaya ki yardım ara. Bir nasiptir elti de o evde. ALLAH vere fesat çıkmaya, oldu mu sana üç kaynana! 

Ev işi biter bitmez doğru kapıya çamaşıra. Suyu tenekeyle pilitaya (guzine) taşı, çamaşırlar leğende yığılı. Ne yorgan yüzleri, ne pazen elbiseler... Vardır en az yüz yaması ihtiyarların sıralı. Sade yıkaması mı? Dokuması da var bu işin!

O dönemlerde tekstil sanayi ne gezer? 

Kendir yetiştirilir, lifleri iplik haline getirilip ketan dokunur. Bu ketan kumaşından iç çamaşırı, çarşaf yapılır ev halkının ihtiyacı giderilirdi. Koyunun yünü kırkılır, yün tarağıyla tel tel edilip eğirilirdi. Kök boyayla renklendirilir, bundan da kuşağın üzerine bağlanan kalın ipler yapılırdı. Bu iplerle sırtta çayır taşınır, bebek kucağa bağlanır, salıncak yapılır her türlü iş görülürdü. 

Her türlü iş demişken... 

Kadınlar ev işleri yanı sıra, çocuk, koyun, inek eş zamanlı bakar, çayır biçer, bahçe çapalardı. Erkekler de tırpan vurur, öküzleri sürer, balcılık yapardı. Okul çağı gelenler bulduysa bezden, bulamadıysa naylondan çantalarıyla bir saatlik patika yolu yürüyüp okula gider, 1.2.3. sınıflar bir arada, 4. ve 5. sınıflar bir arada ders görürlerdi. 



Yokluk vardı... 

Evin içinde su tesisatı ne gezsin, kanalizasyon desen o da yok. Tuvaletler evin dışında mesafede olurdu. Bir de geceleri domuz iner aşağıya tarlaya, genelde patatese gelirdi. O sırada denk geldi mi çocuk domuza bir feryat bir figan, al başına dert. 

Şimdi, geriye dönüp bakınca bu insanlar da çocuk yetiştirdi ve o çocuk da değerliydi ama annesi peşine hizmetçi değildi. Ve insan düşünmeden edemiyor: Bu şartlarda nasıl yaşamışlar? Hem ev işi hem dışarı işi hem aileyi çek çevir... Bugünkü gibi de değil bu işler, elektrikli süpürgeyi tutarken bir yandan çamaşır, bulaşık yıkanmıyor. Her şey seni bekliyor. 

Şimdiki kadınlarımızı, kızlarımızı hayal edebiliyor muyuz? 

İpi eğirip boyayıp kıyafetini kendi dokurken... 

Ya erkekleri, oğullarımızı? 

Fiziksel güç gerektiren bir kaç işte birden çalışırken...


Neden bugün daha fazla imkanda daha doyumsuz daha gerginiz? 

Çünkü der DTÖ, ödediğimiz bedelden daha fazla imkan tüketiyoruz... 

Ve bedelleri tüketimlerini geçmemiş insan bu hayata hazır değildir...


Bizler X, Y, Z kuşağı olduğumuz için mi böyleyiz yoksa düştüğümüz bir tuzak mı var? Adı da imkanın getirdiği rahatlıkta bedeli külfet bilmek... 

Kolay kıymetin düşmanıdır, der Deneyimsel Öğreti.

Tabii o dönemde meşakkatli olan başka bir şey daha var. Gönül ilişkileri... 

Kız ile oğlan aralarında anlaşmışlar, sevdalık ederler. Sevdalık dediğin de yalnızken denk geleceksin yolda o sırada iki çift söze bir bakış. Artık ayda bakarsın bir, bilemedin iki kez. E, şimdi böyle anları değerlendirmek çok önemli ama ya kızın yanında anası, halası, dayısı olur ya çocuğun yanı kalabalık. Laf çıkmasın, dikkat etmek lazım derken kızın çekinmekten içine kaçtığını gören delikanlı önü sıra söylenir...


Gelir geçer yanımdan sanarsın ellerin yâri,

O kadar utandı ki göremedi yollari.

Bu Ayder’in yolunda aksın pınarlar aksın,

Uşaklar yürüyün ki sevduğum bana baksın.


Baktı ki bu iş böyle olmayacak oğlan der evlenelim. Evlenelim ama kızın babası Nuh diyor peygamber demiyor, vermiyor kızını bizim oğlana... Bir evin bir kızı, istiyorlar ki amcasının oğluyla evlensin de mal yabancıya gitmesin. Kız da ailesine düşkün başladı mı yan çizmeye! Oğlan sıkıştırır kaçalım, kız der ille de düğün duvak isterim. Gel de çıldırma, “Sen bana varcan mı?” – “Kim? Ben mi?”,  “E n’olcak bu iş? –“Şu gün bakarız.” O gün olur, “Öbür gün bakarız.” Olmadı daha öbür gün bakarız derken derken oğlan herslenir (hırsını alamaz) bırakır köyü gider askere daha da gelmez...


Ayağunda çoraplar kırmızı ile sarı,

Sevduğumun gözleri çiçek toplayan arı.

Duman olsam otursam Tepeköy’ün başına,

ALLAH bilinmez dert versin kız babangun başına. 

Yolladuğun çiçeği mendilimda soldurdum,

Bana olmadık iş ettun düşmanları güldurdun.

Şimdi bakarsın oyani tanımazlığa vurursen,

Ben sana bişe demam bu günleri çok ararsen.

Taradı tel tel olur saçlarının karası, 

Benim kalbimde yoktur artık sevdanın alakası.


Gidip te gelmemek bazen başka türlü olur...

Kadınla erkek birbirini severek evlenmişler. Tabii yokluk dönemi, para lazım. Bir kaç ay durmuşlar yan yana, sonra oğlan gurbete çalışmaya gitmiş o arada da karısı hamile. Bir de duyuyorlar ki kocası ölmüş...


Elmayı aldım daldan daha vakti gelmeden,

Nazlı yâri kaybettim kınalarım solmaden,

Çıkma sevduğum çıkma bastığun dal kurudur,

Yaş ta olsa kırılır ikbal ki kör ikbaldur.


Her yeni eskir, der DTÖ. Yaratılmışın rutinidir bu: sonluluk... 


O kadın da bir eşti ve canı acımıştı. Psikoloğu da anti-depresanı da yoktu. Öyle ya da böyle kabullenme acısını yaşayıp hayatına dönmüştü. 


Nasıl oluyordu da o dönemlerde insanlar daha hızlı adapte oluyorlardı olumsuzluklara? Cimer de yoktu halbuki. O da istemez miydi yazsın: “Kocam öldü, kaynanam bana mobbing yapıyor, bunu alın.” 


Tüm bu imkansızlıklar beklentiyi de düşürüyordu, işin aslı. Birileri bizim gönlümüzü hoşnut eden bir şeyler söylemek zorunda değil, söylemiyor da. 

Peki, “şimdi ne yapacaksın?” İnsanlar bu kısma çok hızlı geçiyordu işte o dönemde: 

Acıyı kabullenip yeni bedelleri tasarlama… 

Çünkü, o kadar alışkın ki nefsinin vazgeçemediği bir şeye değil de nefsen hiç istemediği, sıkıcı bedelleri ödemeye. Ha bir eksik ha bir fazla. Yenisini de kabullenmesi, adapte olması zor gelmiyor haliyle. 


Yani, kilit inanç şu: Hiçbir şeyin olmasa da ki zaten yokluk sıkıntı değil, yeter ki akıbetini güzele vardıracak bedelleri yeniden dizayn et... 



===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

“Kim Kimdir”“İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu


You May Also Like

39 comments

  1. Adsız24/9/22

    Ey gidi Karadeniz ağlatirsun adami...
    Ama yazınız ağlatmadı, düşündürdü teşekkürler🦋

    YanıtlaSil
  2. Adsız24/9/22

    Eskinin tadı niye bugünde yok? ... kaleminize sağlık çok keyifliydi 😊

    YanıtlaSil
  3. Adsız24/9/22

    Elinize sağlık çok kıymetli bir yazı 🌸

    YanıtlaSil
  4. Adsız24/9/22

    Eskiden minimum imkanlardan ötürü marifetli olmak zorunda olan insanlar vardı . Uyumak İçin , acılarını dindirmek İçin anti depresana ihtiyaçları da yoktu , can sıkıntısı , mutsuzluk yoktu ... imkanlarımız bizi tembel , bedelsiz , marifetsiniz ve mutsuz kılmış onu görüyorum bu yazıda ... çok şey kaybetmişiz ... güzel bir anlatım teşekkürler 😊

    YanıtlaSil
  5. Ayşe Temelci24/9/22

    Tebessüm ettirirken düşündüren, bu günümüze uyarladığımızda, imkanın ne hallere soktuğunu görebiliyoruz.

    Farkındalık oluşturan, bedelin insanı nasıl pişirdiği çok güzel anlatılmış.

    Kaleminize kuvvet olsun 🕊

    YanıtlaSil
  6. Adsız24/9/22

    Yazılarınızı keyifle takip ediyorum. Çok samimi çok akıcı çok kalbe işleyici buluyorum. Elinize dilinize sağlık. Kelam’ı ve kalem’i yaratmakta ALLAH çok büyük.

    YanıtlaSil
  7. Adsız24/9/22

    Şiirleri bile bedelli :) emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Pınar Yenilmez25/9/22

    Yüreğinize güç, kaleminize sağlık dileriz, nasıl güzel bir farkındalık şu an ki günümüzde tüketimin, imkanın çok, emeğin az olduğu bu zamanlarda ne güzel düşündüren bir yazı olmuş, çoook teşekkürler...

    YanıtlaSil
  9. Sibel Basılgan25/9/22

    Manileri okumak çok keyifliydi. Hem güldüren, hem üzen, hem düşündüren bir yazı idi.
    Kaleminize sağlık ne güzel şeyler düşmüş aklınıza☺️

    YanıtlaSil
  10. Adsız25/9/22

    İmkansızlıktaki sıcaklığı yaşattı bize yazı, ne güzel anlatmış anlatan…Teşekkürler…

    YanıtlaSil
  11. Bir çok problemin kaynağını görmüş oldum. Ve tabii çözümümü de. Kaleminize sağlık!🌺

    YanıtlaSil
  12. Keyifle okudum. Çok istifade ettim. Bedellerimi i artıralım inşallah

    YanıtlaSil
  13. Adsız25/9/22

    Çok keyifli bir yazı. Elinize sağlık 😊

    YanıtlaSil
  14. Adsız25/9/22

    Kaleminize sağlık, çok güzel ifade edilmiş… derin düşüncelere daldım🌿

    YanıtlaSil
  15. Adsız25/9/22

    Ne kadar içten bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  16. Belgin25/9/22

    Yokluk sıkıntı değil, yeter ki akıbetini güzele vardıracak bedelleri yeniden dizayn et... neler var bu cümlede.

    YanıtlaSil
  17. Adsız25/9/22

    Bedel insanı toparlayan algısını açan, doğruya güzele sevk eden...

    YanıtlaSil
  18. Ah ah eskiler çok çekmişler. Yorulmuş, terlemiş, yokluk görmüşler.
    Yaşadıkları bu zorluklar onlarda
    kaybolmaz Eskimez Azalmaz
    Bayatlamaz
    Başkalarının alamayacağı
    Başkalarına da satılmayan
    Devredilemeyen
    İzler, bilgiler, Marifetler hünerler bırakmış. Kıymet biliyorlar, teşekkür ediyorlar, mutlu ve tatminkarlar. Şimdiler öyle mi...

    YanıtlaSil
  19. N.Yaman25/9/22

    Çok keyfli bir yazıydı. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  20. Adsız25/9/22

    Çok samimi, kıyas ayan beyan, gerçekler ayan beyan
    Kaleme sağlık..
    Deneyimsel Öğretiye sağlık..

    YanıtlaSil
  21. Adsız26/9/22

    Kim bilir bu yazı bile ne bedellerle yazıldı da biz bir çırpıda okuyup tüketiverdik… Emeğinize sağlık🌼

    YanıtlaSil
  22. Adsız26/9/22

    Gülümseyerek okudum

    YanıtlaSil
  23. Adsız27/9/22

    İnsanin marifetlenmesi çok kiymetli...
    İmkansizliğin marifetlendirdigini keşke bilebilse insan...
    O zaman belki günümüzder insanların amacı imkanları arttırmak olmazdı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız27/9/22

      Yaşanmışlık kokuyor her satır. Gerçeğin tadı var her anlatılmak istenen de bedelli kadını erkeği yüreğinize sağlık

      Sil
  24. Adsız27/9/22

    Bedel… pozitif yaşamın sırrı …

    YanıtlaSil
  25. Sümeyrak27/9/22

    Neden bugün daha fazla imkanda daha doyumsuz daha gerginiz?

    Düşünmemiz irdelememiz gereken soru bu aslında. İnsanların imkanları yokken daha güçlü, diri ve mutlu olması... şu anda imkanların fazla ama insanların daha bitkin, çok az şey yaparak yorgun, güçsüz, kolay vazgeçer olması... düşündürücü değil mi? Ben görmedim çocuğum görsün deyip döktüğümüz imkanlar aceba beklentilerimizin zıttını mı verdi?

    YanıtlaSil
  26. ..oysaki insan bilseydi kendi hayatını nasılda zorlaştırdığını

    YanıtlaSil
  27. Adsız27/9/22

    Şimdilerde vaktin bereketi yok diye şikayet eder dururuz.

    YanıtlaSil
  28. Ayşe27/9/22

    İşte şimdi her şeyimiz var ama hiç kıymeti yok...

    YanıtlaSil
  29. İpek28/9/22

    İmkanlar arttıkça İnsan daha da güçsüzleşiyor, bırak zor olanı kolay bile zorluyor. Emek olmayınca da mutluluk uzaklaşıyor. İnsan bedel ödemediğine değer vermiyor, kaybediyor, tükeniyor…

    YanıtlaSil
  30. Adsız28/9/22

    O zamana gittim.. iki zamanada şahidim... nasıl da güzel özetlemişsiniz... tebrikler 👏 yüreğinize sağlık. İşin başı sonu bedel

    YanıtlaSil
  31. Bu kadar güzel anlatılabilirdi ancak BEDEL in,, ÜRETİMİN tüketimini geçmemelidir in kıymeti.. Güzel yüreğinize sağlık .. Neler öğrendik sizlerden Allah razı olsun

    YanıtlaSil
  32. Kaleminize sağlık. Türküler öz psikoloğu olmuş insanların... Kolay kıymetin düşmanı... Gerçekten öyle

    YanıtlaSil
  33. Çok güzel bir yazıydı istifade olabilenlerden olalım inşallah ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  34. Konfor çürütür, zorluklar ne mi yapar?
    İradeni güçlendirir. İradenin kalitesi, hayatta vereceğin tüm tepkileri kontrol altına alır. Ve sen demir gibi sağlam olursun. Evet demir olursun ama paslanma durumunda var. Bunu ne mi kurtarır? Onu da üretim🐜🐝

    YanıtlaSil
  35. Derya29/9/22

    İnsanı her geçen gün çürüten şey bedelsizlik. Bedel ödeyen insan üretime geçtikçe güçlü oluyor. Şikayeti azaltıp şükrü arttırıyor.

    YanıtlaSil
  36. Çok keyifliydi :)
    Kaleminize saglik
    Imkanda cok bedele sahipse insan insan hayata hazırlanamıyor...

    YanıtlaSil
  37. Adsız4/10/22

    Çok güzel bir yazı olmuş. Çocukluğuma gittim. Genç yaşlı herkesin harıl harıl çalıştığı, tüketimin esiri olmadığımız günler.

    YanıtlaSil
  38. Adsız1/11/22

    Çooook keyifli bir yazıı 💕

    YanıtlaSil