Çok sık dedik bunu: Sakın Ha! Ama neyi kimden sakınacağımızı, bir türlü
kestiremedik. Yakınımızdakileri uzak ettik. Uzaktakiler parmak uçlarımıza
geldi. Sonra başladık göstermeye...
Açtık, evimizi, arabamızı, çocuklarımızı, eşyamızı, ziynetlerimizi,
bedenimizi, işimizi…
Gaza geldik üstüne üstlük. ‘’Heyt be, yiğidin malı meydandaolur’’ dedik.
Şimdide iyice abarttık, bunlara ilave olarak tüm hayatımızı
dünyanın gözüne soktuk.
En azından kendimizi kandırmayalım; dünyanın gözüne, biz sokmaya
çalıştık. Çünkü, aslında kimsenin umurunda değiliz, farkındayız değil mi?
Ama yine de zorluyoruz kendimizi.
Zorluyoruz kendimizi iyi bir iletişim sağlıklı ilişkiler
kuralım diye. İletişim dediğimiz iletişim değil. İhtiyaç
dediğimiz ihtiyaç değil.
Ha gayret başarabiliriz. Kendimize ödeyeceğimiz bedelleri
gerçek olmayan bir dünyada ödeyelim. Hadi açalım değerli neyimiz
varsa. Malımız meydanda olsun, alem adam görsün, adam meydan görsün.
Övgüler alalım bol kandırmacalı. Biz mi onları kandırıyoruz,
onlar mı bizi belli olmasın. Amaaan üç günlük dünya, biz hiç mi eğlenmeyeceğiz,
değil mi? Yiğidin sadece malı kalmasın meydanda, kendi de çıksın, oynasın doya
doya. Mutlu ve başarılı nasıl olunurmuş sunalım medyaya.
Er meydanını sosyal meydana çevirelim, motorlar üzerinde,
arabalar içinde pozlar verelim. Bizim olanlar yetmesin, bizim olmayanlara da
göz dikelim. Bizim neyimiz eksik başkasının yiğidinden? Onlarda ne varsa bizde
de olsun, yok bizde olsun onlarda olmasın. Vazgeçtik, onlarda olmasın da bizde de
olmasa olur. Yeter ki onlarda olmasın.
Ayy bakalım her şeye, sakınmayalım gözümüzü kulağımızı.
Elleyemiyoruz arada binlerce kilometre var. Ama biz de dokunmatik telefonlarımızı
elleyelim. Baktığımıza sanki elliyormuş gibi bir de iki parmağımızla büyütüp
bakalım. En uzağı en yakınımıza alalım.
Bizi gösterdik, malımızı gösterdik, evladımızı gösterdik.
Yetmez ki bu kadar görüntü, ne yedik neler içtik açmayacak mıyız? Göster canım
görsünler. Kimler bizi izliyorsa, ne kadar zevkli, ne kadar zengin, ne kadar
iştahlı olduğumuzu görsünler. Baksınlar, özensinler. Hatta kıskançlıktan çatır
çatır çatlasınlar.
Ama bu da kesmedi. Nerelere gittiğimizi de açıp gösterelim. Fotoğraflar
çekinelim, üstüne konum paylaşalım. Yandaki çay bahçesinde oturup, üç liraya
beş çay içelim. Ama yan taraftaki lüx mekanın konumunu etiketleyelim. Azıcık
sahtekarlıktan zarar gelmez, diyelim. Çayımızı hüpletirken, üç kağıtçılığın
zevkine varalım.
Daha başka, daha fazla açmamız lazım. Aldık bir kere
beğenilerin tadını. Daha çok beğeni almamız lazım. Takla atıp videolar
çekelim, amuda kalkalım. Daha fazlası için her geçen gün daha da absürdleşelim.
Bugün neler yapacağımızı merak ettirelim.
Nihayetinde içimiz boşalsın, olmadığımız biri olarak
yaşanmamış bir hayatta tek başına kalalım. Acıdan buruş buruş olalım. Bizim
gördüklerimizin bizi görmediğini anlayalım. Dünya bizim varlığımızın bile
farkında değilken, biz gözümüzle dünyanın her yerine bakalım.
Sonra bir geçmişe bakalım, uzak değil yakın geçmişe. Açın
yanında tokluğumuzu örttüğümüz zamanlara. Sokakta sakız bile çiğneyemediğimiz,
mahallemizin ahalisinden gelirimiz fazla olsa bile tüketimimizin fazla olmadığı
zamanlara. Eve muz aldıysak kese kağıdına koydurduğumuz, kişisel
ihtiyaçlarımızı gazete kağıdına sararak poşete koyduğumuz zamanlara bakalım.
Yiğidin malını örttüğü, insanların elindeki her nimeti değerli görüp koruduğu
zamanlara. Azın kıymetli olduğu, çoktan sakınıldığı, ‘sakınan göze çöp batar’
sözünün anlamının çarpıtılmadığı zamanlara. Bakalım ama boş bakmayalım.
Adaletle bakalım.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Sakınmaların seni
güçlendirir, dirayetli kılar. Örtelim kıymet verdiklerimizin üzerini. Güzel
bakan, güzel bakılan olalım. Malımızı meydana çıkarmayalım, en ucuz şeyler
pazar meydanında satılır. Değerli olanı kuyumcu satar; hakkını veremeyecek
zaten içeri giremez, değil mi?
Sakınalım gözümüzü, kulağımızı, dilimizi... Pis olana bakmaktan, duymaktan, dokunmaktan,
tatmaktan sakınalım.
E tabi insanların çoğu hüsranda dediğine göre, biz öyle
yapalım dememizle olmayacak. Yiğidin malı meydanda olacak...
Zavallı yiğit, malı meydanda kaldı ama alemin gözü başka
diyarlara kaydı.
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Kaleminize kuvvet olsun.🪢
Çok güzel çok,
Emeklerinize sağlık 🍃
Acı somut olarak bu kadar güzel ifade edilebilirdi, geçmiş ve günümüz ahlak, beğeni farklılıkları bı kadar güzel anlatılabilid ellerinize sağlık...
👏Yüreğinize sağlık...
Ancak bu yazıyla fark etmeden sakınamadığım bir konu aklıma geldi
Teşekkürler kaleminize sağlık