“Hiiiç, iyidir, senden
ne haber?”
“Bildiğin gibi işte, yuvarlanıp gidiyoruz…”
Yine sıradan bir gündü...
Ofisin girişindeki
görevliyle sıradan, güne başlama
konuşması yapıp içeriye girdi.
Az sonra daha yakın (!) iş arkadaşlarıyla da benzer sohbetlere imza atacaktı. Her zamanki gibi, ne kadar da mükemmel (!) bir gün diye düşündü.
Uyanması gerekiyordu uyandı, giyinmesi gerekiyordu giyindi. İşe gitmeliydi, çünkü çalışması gerekiyordu. Çalışıyordu çünkü faturaları ve kirayı ödemesi gerekiyordu...
İyi bir işte çalışabilmek için iyi bir üniversiteyi bitirmesi, bunun için de çok çalışması gerekmişti.
Herkes gibi evlenmesi gerekmişti belli yaşa gelince ve sonra aile olabilmek için çocuğu olması da gerekmişti.
Hayatta yapılması gerekenler vardı, o da ne gerekiyorsa yapmıştı ve yapmaya devam ediyordu işte.
Her gün sokakta, metroda, işte; yapması gerekenleri yapan bir sürü insan görüyordu. Tıpkı kendi gibi insanlar. Bir yerden bir yere koşturuyorlardı. Demek ki buydu hayat…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki insanoğlunun hayatını anlamlı yapan şey amacıdır. Yeryüzündeki tüm canlılar bir amaç için yaratılmıştır. İnsan ise amacını kendi seçebilen tek canlıdır.
Eskiden farklıydı diye
düşündü. Annesi onu “gözlerinin içi gülen kuzum” diye severdi. Yine yapması
gerekenler vardı ama yaparken böyle gocunmazdı.
Sahi, ne zaman solmuştu gülen yüzü bu kadar? Ne zaman böyle boş bakar olmuştu gözleri? Ne zaman hayatın içi bu denli boşalmıştı?
Peki neydi bir hayatı anlamlı ya da anlamsız yapan şey?
Hayat amacını bulamayan insan bir süre sonra ulaşmak istediği somut imkanları amacı zannedip o hedeften bu hedefe koşar durur.
Evlilik mi?
Evlenenler…
Evlenmeyenler ya da
evlenemeyenler…
Boşananlar…
Boşanıp tekrar
evlenenler…
Hangisi daha anlamlı bir hayat?
Çocuk sahibi olmak mı?
Çocuğu olanlar…
Çocuğu olmayanlar…
İkinci üçüncü …. Bir
sürü çocuğu olanlar…
Hangisi daha anlamlı bir hayat?
Peki ya mal mülk?
Öyle ya…
Ev kendinin mi? Kira
mı?
Araban ne marka? Kaç
model?
Malı mülkü olan var
olmayan var…
Hangisi daha anlamlı bir hayat?
Kariyer mi?
İşyerinde yöneticilik
mi?
Kendi işinin patronu
olmak mı?
Hangisi daha anlamlı bir hayat?
Neden insan elindeki hangisiyse, diğeri daha anlamlı bir hayatmış diye düşünür?
Neden bir sonraki
sonucu ya da kendinde olmayan neyse onu ister insan?
Gün gelir o sonuçlar da yetmez olur. Yine daha fazlasını isterken bulur kendini...
Ve bir de bakar ki ;somut hayattaki hiçbir sonuç, ulaştığı hiçbir yeni imkan yetmez içindeki boşluğu doldurmaya.
İçi boşalan hayat
değildir aslında.
İçi boş olan hayat değildir…
İnsanoğlu doymaya çalıştıkça daha çok acıkır. Her seferinde açlığı daha da büyür. Mutlu ya da başarılı hissedemez bir türlü kendini…Hep bir şeyler eksik kalır.
“Onca koşturmaca, o başarılar boşunaymış; hayat bomboşmuş!” der ve yanılır…
Anlamsız olan şey hayatın kendisi değil, peşinden koştuklarımızmış meğer...
Meğer insanın hayatı, amacı kadar anlamlıymış.
“Dün neredeydim? Bugün
dünüme göre neredeyim?”
“Ne kadar yol aldım? İleri mi gittim? Geriye mi düştüm?”
İşte tüm bunlara doğru cevap verebilmenin yolu, amacı bilmekte.
Deneyimsel Öğreti der ki, her şey de bir ölçü, bir kıvam vardır.
Tüm başıboş çabalar, bir hedefle anlamlı hale gelip, nihai amaçla da taçlanır... İnsan ölçüsünü, kıvamını amaca uygun dizayn ederse başarılı olur.
Hayatına anlam katacak
bir amaç belirlemeye ne dersin?
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Çok anlam yüklü bir makale, insanın varoluş amacını tekrar “hatırlatıcı” olmuş.
Kaleminize bereket olsun 🫀
Bazen yaratıcıyı unutup yaratılanların peşine koşuyoruz. O yaratılanlar bizi yaratıcıya yaklaştırmak için var. Yaratılanlara kapılıp yaratılanlar için yaratıcıyı unutmak yaratılanlara ulaşmak için yaratıcının reddettiği şeylere evet demek işte bu en kötüsü. Bu bilinçle hep uyanık olmak yaptığımız davranışları insanlar için değil de yaratılanlar için değil de yaratıcıya oynamak. Hayat bir oyun ve seyircimiz o. Bir de bakmışsın ki bir sen varsın bir de seni yaratan var.
Anlam dolu bir yazı ellerinize sağlık...
Meğer insanın hayatı, amacı kadar anlamlıymış.
Yıllarca oyalanmışız meğerse fark ettirdiğiniz için teşekkürler
Kaleminize sağlık 🌺
Kişinin yaşamı boş ve anlamsız olunca, hayatı da öyle zannetmeye başlıyor maalesef, kaleminize sağlık
Tek bir amaç ...
Ellerinize sağlık
Meğer insanın hayatı, amacı kadar anlamlıymış.
Ben cümle karşısında dakikalarca beynim uyuşmuş bir şekilde kaldım sahi neydi benim amacım
Meğer insanın hayatı, amacı kadar anlamlıymış… Kaleminize sağlık 🎈