O gün her zamanki gibi işe giderken kendi kendine düşünmeye
başlamıştı Neslihan.
Bu sefer düşündüğü şey öyle yüzleşmesi kolay bir konu
değildi üstelik. Kim yalan söylediğini kabul etmek isterdi ki? Bu durumdan hep
kaçmıştı. Ama kaçarken öyle büyümüştü ki problemi, çoğu zaman farkına bile
varmadan yalan söyler hale gelmişti. Ve her defasında örtbas etmeye çalışıyordu.
Yine örtbas etmesi gereken bir konu vardı. Müdürüne proje ile ilgili
imzalarının tamamlandığına dair yalan söylemişti ama bunu kabul ederse,
karşılaşacağı sonuçları tahmin bile etmek istemiyordu.
“Hayır kızım hatalı
olan sen değilsin, seni yalan söylemek zorunda bırakanların suçu bu. Ne var
yani bir kerecik yalan söylediysen… Tamaaam belki bir kerecik değil ama yalan
söylemeyen mi var bu zamanda! Hem beyaz, masum bir yalan, yalan bile denemez
hatta. Nasılsa bugün tüm imzalar tamamlanacak. Ha bir gün önce ha bir gün sonra
ne fark eder! “ diye düşünerek, huzursuzluğunu bastırmak istiyordu.
Bu düşünceler kafasını kurcalarken, ofise varmıştı bile. İçeri
girdiğinde, onu bekleyen arkadaşlarının şaşkın bakışlarıyla karşılaştı.
“Ne oldu? Niye öyle bakıyorsunuz?”
“2017 senesinden kalma bir dosyada yanlışlık olmuş, süreci
senin yürüttüğün dosya...”
“Bir bu eksikti” diye geçirdi içinden.
Nerden çıktı şimdi bu, geçmiş bitmiş bir dosya kim
kurcalamış ki diye söylenirken, o dönemde kendi firması zarar etmesin diye, karşı firmayı yalanlarla kandırdığı aklına geldi.
Hep böyle mi olurdu? Sahte sözler hep anlık süreçlerde mi
kurtarırdı insanı?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki "İnsanın içinde iki ses vardır. Biri gerçeği söyleyen, doğruya yönlendiren. Diğeri ise sahteye çağıran, anlık olarak rahatlatan."
İki ses, ikisi de benim sesim gibi ama ikisi de bana ait
olmayan.
İki ses ve hangisini duyacağıma yapıp ettiklerimle sebep
olduğum.
İki ses; yaptığım doğrularla artan telkin ve yine yaptığım hatalarla artan vesvese.
İki yol...
Gerçeğe yaklaştıran; başı zor ama sonu ferahlık olan
Ve başı süslü, sonu acı, yanlış olan
Ve her yanlış yaptığımda susturmamam gereken o ses; vicdan.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki insan yanlış yapar. Yeter ki yanlışını savunmasın.
İnsan yanılır ama gerçek bu, demesin. Demesin ki onu kurtaracak olan dönüş ipiyle bağını kesmesin.
İçindeki vicdanın sesini susturmasın ki onun için ümit olsun.
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Kaleminize sağlık