Gün Tabağı

 

11 ayın sultanı Ramazan ise bizim evde 11 ayın veziri de “Gün haftası”dır. Kendisi bir gündür ama etkisi o ayı kapsar ve günler öncesinden hazırlıklar başlar. Dip köşe bir temizlik hazırlıkların malum en haslarındandır ama öyle iki kelime ile tarif etmek büyük haksızlık olur. Buzdolabından balkon demirlerine, halıdan koltuğa, dolap üstlerinden baza altlarına seyreden bir süreçten bahsediyoruz. Ev o gün gelecek misafirler için eskilerin tabiriyle ‘kırklanır’ 

‘’Sanki gelen misafirler benim dolabımın içine bakacak anne’’ serzenişleri bir yandan,

‘’Biz istersen 1 hafta otelde kalalım bi kovmadığın kaldı hanım’’ sitemleri öbür yandan,

‘’Valla pasta gördüm mü affetmem’’ şakaları da cilası olan, hummalı bir hafta…

Evin annesin gerginlik sebepleri ile geri kalan aile üyelerinin gerginlik sebepleri birbirinden farklı olsa da evde genel bir gerginlik hâkimdir. Aile üyeleri için, bu günler süren acıya dayanmanın tek sebebi ise o meşhur günün akşamında çekilecek olan ziyafettir. Anne için ise alacağı “güzel övgüler”, “ellerine sağlık” lar ve senede bir gün denk gelen bu günün ağırlığını atlatmış olmanın verdiği eşsiz hafiflik hissidir.

Hayatımızda da böyle değil midir?

Anlık olarak bazı durumlara sabrederiz, neden? Sonrasında, toplamda elde edeceğimiz kazancımızı düşünürüz.  Üniversiteye hazırlanırken çözülen sorular, sonrasında bir meslek edinebilmek için değil midir? Yapılan sporlar, diyetler daha sağlıklı olabilmek daha iyi görünebilmek için yapılmaz mı?

İnsanın toplamdaki faydasını, hazzını düşünmesi onun anlık acılara katlanmasını kolaylaştırmaz mı? Günü kurtaralım, “Dünya bugündür o da bugündür” felsefesi ile günümüzü gün etmek başta lezzetli ama sonra tadı kaçan, insanın da tadını kaçıran bir durum değil midir?

Neyse, günün anlam ve önemine “Gün’ ümüze” geri dönelim…

Geleneksel, yöresel lezzetlerimiz olan turşu kavurması, su böreği, kısır, Çerkez tavuğu olduğu kadar evrensel lezzetlerden olan Çin böreği, Rus salatası, Alman pastası da çaya eşlik etmek üzere masa da yerini almıştır.

Masadaki bu çeşitlilik, farklılık aynı insanlardaki farklılıklar gibidir. Bazısı biraz tuzlu, ekşi, bazısı tatlı ya da fazla şekerli… Tatlı güzeldir ama besleyici olana ihtiyacımız var. Faydalı beslendik ama üzerine lezzet almaya da ihtiyacımız var. Günlerimizi güzel yapan da bu farklılıklardaki zenginliklerimiz değil midir? Hatta ülkemizi dünyayı yaşanabilir kılan şey, bizdeki aşırılıkları alan karşımızdaki insanın da farklı olması değil midir? Biri çok hızlıdır diğeri çok yavaş, biri hiç susmaz diğeri hiç konuşmaz. Böyle böyle birbirimize uyumlanıp marifetlenmez miyiz? Hepimiz kısırız ya da Alman pastayız mesela düşünsenize! Sınırlarımızı ne kadar daraltmış olurduk. İnsan kendine benzeyen insanlarla olmak ister ama bizim sınırlarımızı genişletmemizi, gelişmemizi sağlayan bizim gibi olmayan insanlar değil midir?

Menü uluslararasıdır ama sohbet menüsü evrenler arasıdır. Şöyle ki; yıldızlar, burçlar, Satürn geri gitmiş ileri gitmiş yok halay çekmiş. Ki bunlar dahaca genç kızların ilgili alanındaki konuşmalarken, Dünya’nın düzeni, mevsimler, “Rabbim ne güzel yaratmış ölçüyü mizanı ne güzel koymuş” konuşmaları da daha ileri yaşların gündemi oluverir.

Herkes en güzel kıyafetlerini en şık takılarını takmıştır ama amaç kendini olduğundan üstün göstermek değil de o güne oradaki insanlara önem verildiğinin görsel bir aktarımıdır. Görsel şölen vardır da, işitsel aktarım eksik kalır mı? Çocukların eğitim hayatı, eşlerin çekiştirilmesi, verilen yemek tarifleri, örgü dantel tarifleri ile bütün bir öğleden sonra su gibi akar gider. Türk insanı olarak kapıda ayaküstü sohbetin devam etmesi alışkanlığımız aşikârdır ki, bu durum gün sakinleri olan hanımlar tarafından da icra edilir. Sanki evde iken konuşmaya süre yetmemişçesine kapıda diyaloglar devam eder.

Böreğin dibi tutmuştur, salatanın tuzu fazladır, servis gecikmiştir, biri diğerine ters bir şey söylemiştir, başka biri olmadık bir şeye alınmıştır… ama bu olumsuzluklar dile dökülmeden kimsenin gönlü kırılmadan var olan olumlu durumlar öne çıkarılır, karşılıklı övgüler düzülür. ‘’Bu ikiyüzlülük ama yaa’’ diye düşünen yeni neslin aksine mesele kimsenin ayıbının ortaya dökülmemesidir. İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler için kalpler kırılmaz, bir arada olunan insanlara hoşgörü gösterilir. Böylece takılıp kalınmaz bir insanın bir sözünde, davranışında günler, haftalar, aylar, ömrümüz su gibi akar gider.

Gün sonunda ev sahibesi ve misafirler olmak üzere herkes görsel, işitsel, dokunsal olarak tatmin olmuştur. Mutlu mesut artık evlere dağılır. Artık tatmin sırası ev ahalisindedir. Bir çay daha demlenir en tavşankanı olanından, tüm günün yorgunluğunun üstüne… O mis gibi çay gider kurulur yanına, hem göze hem gönüllere hitap eden porselen tabağın içinde 6 çeşit rengarenk, çeşit çeşit gün mezelerinin, aynı evrendeki bizler gibi…

https://deneyimseltasarimogretisisemineler4.blogspot.com/2022/12/blog-post.html

https://deneyimseltasarimogretisisemineler4.blogspot.com/2022/07/kim-kimdir-seminer-programnn.html

===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu


Yorumlar

Adsız dedi ki…
Acı olsada o günler geçecek
Adsız dedi ki…
Görsel işitsel dokunsal. Hepsi bir arada.
Adsız dedi ki…
Bir anda çocukluğuma gittim ne kadar gerçek ve samimiydi herşey 🙂