Çeviri

Sayfalar

Gözlerim Uzaklarda


Mutlu muyum gerçekten?

Son zamanlarda kendisine bu soruyu sormadan duramıyordu Sıla. Özellikle yalnız kaldığı zamanlarda zihnini meşgul ediyordu bu soru... Eve gitmek için kullandığı şu kısacık yolda bile...

Sokağın sonundaki hemzemin geçide varmıştı. Rayların dibindeki daracık yol, çakıl taşlarıyla kaplıydı. Yol, okul çıkışı evlerine dönen öğrencilerden geçilmiyordu. Her zamanki gibi incir ağaçlarının kapladığı evin önünde oturuyordu Selime Nine de... Başındaki yazmanın uçlarını boynuna dolamış, ellerini kenetleyerek oturduğu tabureden yoldan geçenleri süzüyordu.

Ne güzel bu yaşlarda olmak, diye geçirdi aklından Selime Nine... Her yaşın bir keyfi vardı ama o dönemler farklıydı sanki... Tazecik, masum mu masumdu bu gençler. Henüz hayatın yükü yoktu omuzlarında. Kazandıklarını kaybettikleri döneme epey vardı... Hayatta en değer verdikleri tarafından henüz incitilmemişlerdi...

Her zamanki basma çiçekli şalvarın üstüne giydiği yeleğin cebi yine kabarıktı. Genç kızı görünce kenetlediği elini yeleğin cebine götürüp çıkardığı şekerleri avucuna bıraktı. “Al çocuğum, bana da dua et he mi” derken, yüzündeki kırışıklıklar daha belirgin hale gelmişti.

Kim bilir ne çok yaşanmışlık vardı o kırışıklıklarda... Hangi kabullenişin üzüntüsü? Hangi beklenilmeyenin verdiği mutluluk?

Sıla, şekerleri almanın mutluluğuyla eve giderken, bir taraftan yemeye başlamıştı bile. Eve geldiğinde kardeşinin, kendisini kapı önünde heyecanla beklediğini gördü. “Hani, hani benim şekerim? Yine şeker getirdin değil mi” diye sorduğunda, yolda şekerleri bitirdiğini kardeşine söyleyemedi. Onu mutlu etmek için bir şeyler bulması gerekiyordu...

Okulda resim yarışmasında kazandığı boya kalemleri ve resim defteri geldi aklına. Evet onları verirsem, o boncuk gözleri ışıl ışıl olur, diye düşündü. Çantasından resim defteri ve boya kalemlerini çıkarıp uzattı: “Şeker yok ama sana, bugün bunları getirdim,” dedi. Küçük kızın bir anda o gülen yüzü solup gözleri doldu...

Şaşırmıştı Sıla.... Çünkü kardeşinin, verdiği hediyeye şekerden daha çok sevineceğini düşünmüştü.

“Ben şeker istiyordum, sana şeker getireceğim diye bana söz vermiştin,” diyerek ağlayınca, genç kız mutluluğun zannettiğinden çok başka bir şey olduğunu fark etti...

Sahi insan neden mutlu olmak için bu hayattan hep bir şeyler bekler?

Neyi?…Kimi?…

Olması gerekenleri ve olmalıydı diye düşünmenin mutsuzluğu ile var olanı nasıl görebilir ki?..

Oysa ki ne çok şeyi var insanın...

İşi, eşi, çocuğu ve daha bir dolu şeyi olmasına rağmen, neden sahip olamadıklarını düşünür?

Neden elinde olanlar varken daha fazlasını ister?

Bir görebilse…

Birileri ona destek olsa da olmasa da…

Bir şeyleri alsa da almasa da…

Aransa da aranmasa da…

Sevilse de sevilmese de…

İstedikleri olsa da olmasa da…

Bir anlayabilse…

Mutluluğun bir şeylere bağlı olmadığını…

Dolgun bir cüzdanın, lüks bir araba ya da bir evin onu mutlu edemeyeceğini…

Peki nedir mutluluk?

Sahi, nasıl mutlu olur insan?

Var olanı ve yok olanı kabul ederek mi?

Ya da çakıl taşlarının kapladığı yolda yürüyerek mi?

Yoksa bir şeker alırken mi? Verirken mi?

Mutlu olmak…

Bu kadar basit olabilir mi?

Mutluluk, sana senin kadar yakın, diyor Deneyimsel Tasarım Öğretisi..

===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu


 

You May Also Like

0 comments