Çeviri

Sayfalar

Hayatın Yasası

 


Her sabah olduğu gibi alarmının çalmasıyla uyandı Ayla. Ama hiç iyi hissetmiyordu. Birkaç aydır evliliği çok kötü gidiyordu. Yastığının ıslak olduğunu fark etti. Bütün gece ağlamıştı. Sabaha karşı dalmış olmalıydı. Tarık ile tanıştığı günü hatırladı. Onu ilk gördüğünde pek de etkilenmemişti aslında. Hatta Tarık onu fark etmişti. Aynı arkadaş ortamında olmamalarına rağmen, Tarık onunla yakınlaşabilmek için Ayla'nın arkadaşlarıyla samimi olmuştu.

Ayla çok fazla insanla görüşmeyi sevmezdi. Üniversitede 2-3 tane arkadaşı vardı. Yıllar geçmişti ama hala onlarla görüşüyordu. Soğuk görünürdü, sessizdi ama albenisi vardı. Tarık onun peşinden az koşmamıştı. Nihayet Ayla ile Tarık görüşmeye başlamış ve Ayla başta ısınmadığı halde sonradan çok alışmıştı. Birlikte sinemaya, alışverişe gidiyorlardı. İlişkileri çok güzel ilerliyordu. Tarık’ın evlenme teklifini kabul eden Ayla, yeni bir hayata adım atıyordu.

Her şey rüya gibiydi; onların ki çok büyük bir aşktı. Ayla eşi ve ailesini mutlu etmek için çok çaba sarf ediyor, kendini ikinci plana atıyordu. Bir de mükemmeliyetçiliği eklenince her şey dört dörtlük olsun istiyordu. İş hayatında çok başarılı bir kadın, evde harika bir eş... Evde eskilerin tabiriyle eşine saçını süpürge ediyordu. Yaptığı şeylerde aldığı beğeniler onun mutluluk kaynağıydı... Bu yarışta eşinin alanına girip, onun yapması gerekenleri de yaptığının farkına varmadı. Eşi o kadar normalleştirmişti ki her şeyi Ayla'nın yapmasını, biraz gecikse, şikayet ediyordu.

Peki Ayla’nın güzelliğini yok eden ve her şeyi bu kadar normalleştiren neydi?

İnsan çoğu zaman bilmez hayatta her şeyin bir yasaya göre işlediğini…

İşte bu yüzden de saçını süpürge ettiğin adamın bir gün ona neden bu kadar nankörce davrandığını hiç anlayamaz…

Ona hayran olan bir insanın gün gelip bu kadar ilgisiz olmasına anlam veremez…

Ayla’ya göre insan sevdiği için tabi ki her şeyi yapardı, yapmalıydı. En çok övündüğü özelliği de buydu zaten. “Ben sevdiklerim için varım” diyordu. Peki onlar ne yapıyordu? Gözlerinin içine bakıp “Gerçekten iyi misin?” diye sormuyorlardı bile... Tarık ilgisiz davrandıkça Ayla panikle onu kazanmaya çalışıyordu. Ne yapsa bir şeyler eksik görülüyor, yapmadıkları göze batıyordu.

Ayla’nın az insanla ilişkisi vardı ama bu kişilerle de durumu aynıydı. Karşısındaki insan kendisinden sıkılıp uzaklaşmak isteyinceye kadar tüm gücüyle emek harcıyor ama bir türlü onlara yaranamıyordu. Kadrini kıymetini bilecek bir kişi de insanın karşısına çıkmaz mıydı? Peki karşılaştığı bütün insanlar neden aynı davranıyordu? Dünyada vefalı bir insan kalmamış mıydı, yoksa var da O’na mı denk gelmiyordu?

Bu düşüncelerin arasında kaybolmadan yatağından kalktı ve aynaya baktı. Yorgun gözleri ve donuk bakışları onu sanki bambaşka biriymiş gibi gösteriyordu. Tarık çoktan gitmişti veya hiç gelmemişti… Etrafında onun üzgün olduğunu fark eden kimse kalmıştı. Bunu değiştirmekte kararlıydı.  ”İyi de nereden başlayacağım ki?” diye düşündü. Böyle zamanlarda annesinin sözleri içinde yankılanırdı. Susturmak, yok saymak onları dikkate almaktan daha kolay olduğu için hep bastırmıştı. Ama şimdi cılız bir ses gibi duyuyordu o sözleri. “Sen kendinden taviz verdikçe kimseyi mutlu edemezsin yavrum, onlar hep daha fazlasını ister” Keşke yanımda olsa da konuşabilsem, diye düşündü Ayla, yıllar önce görüşmeyi bıçak gibi kestiği annesiyle.

Aceleyle çekmecesini karıştırmaya başladı. Aylar önce özensizce yazdığı bir numarayı arıyordu. Kaydetmeyi bile düşünmemişti. Numarayı telefonuna girerken elleri titriyordu. İki kere çaldı, kapatsam mı acaba saat de daha erkenmiş, diye düşünürken...  Neşeli bir ses telefonun öbür ucunda “Alo” dedi...

“Alo, anne!...Nasılsın? Seni çok özledim” diyebildi ağlamaklı…

Geçen zamanda annesine ne kadar haksızlık yaptığını anlamıştı ve ona karşı mahcuptu. Annesi ona hayatın gerçeklerinden bahsederdi hep. Ama Ayla duymaya hazır olmadığı için annesini reddetmeyi tercih etmişti. Şimdi ise durum çok başkaydı. Yaşadığı olaylarla hayat onu köşeye sıkıştırmıştı adeta. Artık gerçeklerle yüzleşmenin zamanı gelmişti. Ayla artık kararlıydı. Hayatını toparlamak için canı acısa da gerçeğin peşinden gidecekti…

 

===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu

 

You May Also Like

6 comments

  1. Adsız26/3/23

    Herçekten hep yanıldığımız bir nokta çok güzel örneklemdirilmiş. ALLAH razı olsun...

    YanıtlaSil
  2. İnsan hayatı dengede yaşayınca aşırılıklarından kurtuluyor. Bir yerde denge bozulunca öbür tarafta da bozuluyor. Düşkünleştiğimiz aşırıya gittiğimiz Bir ilişkide karşı taraf genelde nankörleşiyor . Bu kadar iyiliğin karşılığı bu mu? anlayamadığımız bir şekilde bu bana neden böyle davranıyor . Tamam O insan nankörleşiyor da benim hangi davranışım onu nankörleşmeye itti?

    YanıtlaSil
  3. Adsız27/3/23

    Emeğinize sağlık. Klasik bir hikaye olmasına rağmen pek çok insanın düştüğü tuzak.

    YanıtlaSil
  4. Adsız28/3/23

    Maalesef ilişkilerde fark edemediğimiz kör olduğumuz yer ve hep gol yediğimiz yer .

    YanıtlaSil
  5. Adsız30/3/23

    Elinize sağlık ☺ Birçok insanın yaşadıgı nankörlüğün sebebini anlaması için hatırlatıcı bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  6. Adsız9/12/23

    İnsan işine gelmediği için gerçeği reddetmeyi tercih ediyor. Oysa gerçek dönüp dolaşıp insanı buluyor. Gerçeği kabullenmek bile insanı çok rahatlatan bir şey. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil