İnsan, isteklerinin
onu hep iyiye götüreceğini zanneder. Oysa ki her istek iyiye çıkmaz. Bir şeyi
çok istemek ise o isteğimizin bize fayda mı, zarar mı vereceğini fark etmeye
engeldir.
Yaptığımız
seçimler hayatımızı dizayn eder. Seçimlerimiz bizi olumlu sonuçlara ulaştırırsa
doğru karar verdiğimizi düşünür, seviniriz. Sonuç olumsuz olduğunda ise
suçlayacak insan ararız.
Efsun ve Ahmet’in
evlilik tarihine çok az bir zaman kalmıştı. Ama iki aile arasında bitmeyen bir
gerginlik vardı. Efsun ise buna bir anlam veremiyordu. Kendi annesine kızıyor;
“En güzel günlerimde küçük problemleri büyütüyorsun, abartıyorsun” diyordu.
Oysa yaşanan
problemler boşuna değildi. Hayat tam da bu süreçte bir sürü işaret gösteriyordu
ama isteği o işaretleri görmesine engel oluyordu. Yine de Ahmet’in eve alınan
eşyaların parasını annesinden istemesine ya da düğün salonunun ücretinin kayınpederinin
cebinden çıkmasına hiç kulak asmıyordu Efsun. O sadece isteğinin olup
olmamasıyla ilgileniyordu. Aslında ona da normal gelmeyen şeylere ses
çıkarmıyordu. "Bu zamanlarda olabilir ne olacak ki!" diyordu.
Peki, hayat bize
görmezden geldiklerimizi bir gün göstermeyecek miydi?
Bir gün annesi
karşısına dikilip, “Bak kızım, onların bize hiç uymayan tuhaf davranışları var,
bunlar sonradan daha büyük sorunlara yol açabilir. Sen bunların hiçbirini
önemsemiyorsun. Evlendikten sonra pişman olmamak için iş işten geçmeden iyi
düşün!“ dedi.
Olaylar bir anda
olmaz. Öncesinde bize ufak ufak gösterilir aslında. Efsun'a hayat mesaj veriyordu.
Ancak insanın
istekleri arttığı zaman çoğu şeyi göremez, anlayamaz olur.
İşte böyle bir
durumdaydı Efsun.
Derdi tasası bir
an önce anne olmaktı. Doktorlar anne olamayacağını söylemişlerdi ama o aksine
çocuğu olacağına inanıyordu. Bir gün mutlaka anne olacağı umuduyla yaşıyordu.
Bu yüzden hiç
kimseyi dinlemiyor, söylenenlere kulak asmıyordu.
Evlenme isteği o
kadar ağır basıyordu ki her şey alenen görünse de yine de tek isteği, o sonuca
ulaşmak, anne olmaktı.
Ve nihayetinde
nikah kıyıldı.
Evlilik sonrası beklediğinden
farklı olaylar gelişmeye başladı…
İlk zamanlar evin
giderlerini kendisinin ödemesini dert etmedi. Faturaları da ben öderim, yeter
ki evliliğim sürsün niyetiyle çok çalıştı. Efsun iş hayatında giderek
güçlenmeye başladı. Gün içinde ev işlerine ayıracak vakti fazla
kalmıyordu. Evi artık kendisi değil temizlikçi
temizliyordu. Artık mutfakta pek de yemek pişirmiyordu.
Ahmet ise çok az
çalışıyor, işten çıkınca spora gidiyordu. Aile apartmanında yaşadıkları için,
çok sık annesinde vakit geçiriyordu. Bu her gün olmaya devam ederken, Efsunun
iş saatleri de uzuyor, kariyer basamaklarını hızla tırmanıyordu. “Madem Ahmet
bir şey yapamıyor, o halde ben daha çok para kazanmalıyım ki rahat bir
hayatımız olsun” diyordu.
Hiç anlamadığı
bir şey vardı... Çok çalışıyor, tüm kazancını eve harcıyor, eşine sürekli
alışveriş yapıyor fakat bir türlü yaranamıyordu. Ahmet tarafından sevilmiyordu.
Evliliklerinin
üzerinden çok kısa bir zaman geçmesine rağmen, aralarında geri dönülmez bir
mesafe açılmaya başlamıştı. Efsun güçlendikçe, Ahmet güç kaybediyordu.
Üstelik Ahmet,
Efsun’un yaptıklarını küçümsüyor; “Bunda ne var ki senin yaptığını her kadın
yapıyor” diyordu. Şikayetleri ise hiç bitmiyordu.
Bazen, iyilik diye
yaptığımız şeyler, aksine karşımızdakinin kötülüğüne sebep olabilir. Ve biz
olması gerekenden fazlasını yaptıkça, artık o sanki vazifemizmiş gibi görünür
ve bu yüzden de yaptıklarımız küçümsenir. “Sen ne yaptın ki” gibi cümleleri sık
sık duymaya başlarız.
En başta
gerçekleri görebilseydi Efsun; çok farklı bir evliliği, çok daha mutlu bir
hayatı olacaktı belki.
Hayat başından
beri işaretlerini verir her şeyin. Ama insan, imkan olarak gördüğü neyse, onun
kaynağının istekleri olduğunu anlayamaz çoğu zaman. İnsan isteğinde
aşırılaştığında, gerçekleri nasıl da göremez hale gelir. Hayatındaki çoğu
kararı o aşırılaştığı isteğe göre verdiğinin farkına bile varmaz.
İsteği onu başka
birine çevirmişti. O artık evin yükünü alan olmuştu. Nasıl da anlamadan
geçmişti günler.
Arkadaşının
ısrarıyla gittiği bir seminerde duyduğu bir cümle, içine koca bir bomba
düşürmüştü Efsun’un. İçinden çığlık atmak geliyordu. Konuşan eğitmene, “Sus
neler söylüyorsun, bunların hepsi saçmalık!” demek istiyordu.
Hiç tanımadığı
bir eğitmen nasıl olur da evinin içinde yaşadıklarını sanki oradaymış gibi
anlatabilirdi?
İşte tam o an
içine düşen bomba patlayıverdi. Evliliğinde yanlış giden birçok şeyin aslında
en başından beri kendinden kaynaklandığı gerçeğiyle yüz yüze gelmişti. “Eyvah”
dedi. ”Eyvah… Ben ne yaptım!..”
Neler yaptığını
uzun uzadıya düşündü. Bunları yapmamış olsaydı bambaşka bir hayatı olacağını
da.
Pişmanlık
hissediyordu. Keşke olaylar bu kadar ilerlemeden fark edebilseydi Efsun… Ama evlenmek,
çocuk sahibi olmakla ilgili isteği o kadar fazlaydı ki hataları, yanlış
kararları fark edemeden bu noktaya gelmişti.
İnsan fark
etmediği, anlayamadığı durumdan nasıl çıkabilir?
Her şeyin bir
çözümü ve dönüşü vardı bu hayatta. O en zor kısmını başarmıştı; hayatındaki
düğümü fark etmek.
Ve bu düğümü fark
etmek, çözümlerin ve nihayetinde mutluluğun kapısı oldu Efsun için…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar