Doğru yaptığını zannederken ilişkide neden aldanır insan?
Neden
çok ilgilendikçe, karşımızdaki bizden kaçmaya başlar?
İclal,
yoğun bir günün ardından, eve giderken yine düşüncelere dalmıştı. Bu son
yaşananlardan sonra artık hayata ve ilişkilerine farklı bir yön vermesi
gerektiğini düşünüyordu. Ne zamana kadar bu böyle devam edecekti? Bir anda
frene basıp arabayı sahile doğru sürdü.
“Yeter artık” diye bağırmak geliyordu
içinden. Sahile vardığında ahşaptan bir kafe gördü. Sakin ve kimse yoktu.
Masalar, sandalyeler her şey ahşaptan yapılmıştı. İçerisi de mis gibi ahşap
kokuyordu. Köşede denizi gören bir masaya yönelip oturdu. Deniz son derece
sakin; masmavi, dalgalar hafif hafif incitmeden kıyıya vuruyor… Martılar bir oraya bir buraya uçuşurken, küçük
çocuklar kıyıda kahkahalarla eğleniyorlardı.
İclal,
onları izlerken “keşke hep çocuk kalsaydım” diye geçirdi içinden. Biraz sonra
yandaki masaya yaşlı bir çift oturdu. Adam karısının sandalyesini kibarca çekip,
onu oturttuktan sonra yanındaki sandalyeye oturdu. “Nazmiye üşümedin değil
mi? Sana arabadan şalını getireyim
istersen. Sanki biraz esiyor gibi geldi bana, ne dersin” dedi. Kadın tebessümle,
“Ömer Efendi yorulma istersen böyle iyi” dedi. Garson gelince iki kahve
söylediler. Ömer Bey, “Nazmiye Hanım şekersiz içer. Ona sade bir kahve, bana da orta şekerli”
dedikten sonra, denizi seyrederek konuşmaya başladılar. Arada hafif
gülümsemeler, iltifatlar, şakalaşmalar ve tatlı bir muhabbet...
İclal
onlara bakıp “Neydi şu kadından benim eksiğim” diye düşündü. O yaşlanmış,
saçlarına ak düşmüş, yüzleri kırış kırış olmuş, yürümekte zorlanan bir kadın.
Kocası onun üzerine titriyor. İclal ise güzel,
imrenilen bir mevki, bilgi ve donanıma sahipken neden bir türlü bu yaşlı çiftin
ilişkisindeki dengeyi tutturamamıştı?
Neydi
o kadındaki sır?
Neydi
o adama hâlâ ilk günkü gibi bakabilmenin ve baktırabilmenin sırrı?
Neydi
kıymetli kılan?
İclal,
eşi kariyerini tamamlasın diye evin bütün işlerini üstlenmişti. Kendi çalışma
sistemi de çok yoğun olmasına rağmen, evin bütün eksiklerini tek başına
halletmeye çalışıyordu. Üstelik mesaiye
kalıp, eve katkıda bulunmaya çalışıyordu. Eve her gelişinde yorgunluktan bitkin
düşüyordu. Bu kadar çabasına rağmen, kocasının şikayetleri bitmiyordu. Hep bir
kavga, suratı asıklığı.
“Daha
ne kadar çabalayabilirim ki… Bizim sonumuz yok galiba” diye düşüncelere daldı…
Uzun
düşüncelerin içinde boğuştuğu bir anda “onu değiştiremedim bunca zaman ama acaba
kendimle ilgili birşeyleri değiştirebilir miyim” sorusunu kendine sorunca, zihninde
birden şimşekler çaktı…
İclal,
kendisine dönmeye başlamıştı. Bu, gerçekten problemini çözmesi için ilk
adımdı...
Nereden
başlamalıydı?
İclal,
normalde evin her ihtiyacını kendisi alırdı. Artık eşinden, evin küçük
ihtiyaçlarını eve gelirken getirmesini istemeye başladı. Kendine çok
yüklenmişti. Buradan başlayarak, eşine
işlerin onunla ilgili kısmını küçük küçük devretmeye başlamıştı. Problemin
çözümü için bu büyük bir adımdı. Karşıdakini değiştirmenin yolu aslında,
kendini değiştirmekti…
Çok
haklı olduğundan ne kadar da emin olabiliyor insan ilişkisinde…
Peki
o emin halini anlatabilmenin telaşı ile yapıp ettiği davranışların ya da
söylemlerin iticiliği, hangi meselesini halledebilecekti… Nihayetinde nereye
vardıracaktı ilişkini?...
Haklısın
ya da haksızsın…
Haklılığın
görülsün mü istiyorsun?
Ya
da hataların affedilsin mi istiyorsun?
İnsanın
çekicilikleri olması gerekmez mi bunun için?
Her
sorumluluğu almayı bırakınca İclal, artık eşinin hoşlandığı şeyleri yapacak
vakti olmaya başlamıştı. Üstelik o kadar yorulmadığı için gergin, sinirli ve
yorgun da olmuyordu. Eşini güzel bir gülüşle karşılıyordu. En sevdiği yemekleri
yapıyordu, evi temiz ve düzenli oluyordu. Artık şikayeti ve laf sokmayı da
bırakmıştı.
Artık eşi
tarafından da bu durum fark ediliyordu. Bu durumdan oldukça memnun olan eşi;
İclal ile daha çok ilgilenmeye başlamıştı.
İltifatlar, şakalar ve tatlı tatlı gülümsemeler… Aklına bir oraya bir
buraya uçuşan martılar, deniz kenarında
zıplayan çocuklar ve masaya oturan o yaşlı çift geldi… Hayat, çözümleri nasıl
da gözüne sokuyor insanın, diye geçirdi aklından… Derin bir iç çekti ve uzun
uzun şükretti…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar