Ailenin tek çocuğuydu, ilgi ve
sevginin bolca sunulduğu bir ortamda büyümüştü. Kendi yaramazlıklarından
kaynaklananlar dışında hayatında acıya yer olmamıştı. Canı yandığında da tüm
aile seferber olmuş, acısını dindirmeye çalışmıştı hep.
Şimdi ise kendini bir çıkmazın
içinde hissediyordu. Anneannesinin hastalığını öğrendiğinden beri ne bir şey
yapmak istiyor ne de yaptıklarından keyif alıyordu.
Anneannesi onun çocukluğuydu.
Annesi çalıştığı için ona anneannesi bakmıştı. Güler yüzlü, hayatın hep olumlu
tarafını gören neşe dolu bir kadındı anneannesi. Ne çok vakit geçirmiş ne kadar
eğlenmişlerdi birlikte. Şimdi onun olmayacağını düşünmek canını çok acıtıyordu.
Üstelik bu kolunun ya da dizinin ağrısına hiç benzemiyordu. Hiçbir ilaç fayda
vermeyeceği gibi annesinin ilgisini çekmek de istemiyordu. Sadece bu acı gitsin
istiyordu içinden. Yanağının yanındaki kıvrım yeniden kayboldu. Biraz önce
annesinin sildiği yaşların yerini yenileri aldı. İçi oyulmuştu, kocaman bir boşluğun
içinde yolunu kaybetmiş gibiydi. Onun aksine annesi ne kadar da güçlü
duruyordu. Kederli miydi? Şüphesiz. Kız, annesinin yüzündeki hüznü
okuyabiliyordu ama bu, onunkine benzer bir acı değildi. Kabullenişin verdiği
rahatlığı annesinin tüm davranışlarında açıkça görebiliyordu. "Nasıl bu
kadar rahatsın?" diye sordu.
“Sen de olacaksın.” dedi annesi usulca. “Hayatta
her şey geçicidir çünkü. Her acı ve her haz. Sen kendin bunun bizzat şahidi değil misin?
Hangi yıldız giden ayın arkasından yas tutuyor? Hangi mevsim geldiğinde bir
diğerinin gidişine sebep olmuyor? Bu hayatta her şey geçer ve her geçenin
yerini bir yenisi alır. Biz gidene bakarak yanılırız, ona bakıp hüzünleniriz.
Oysa giden gelenin işareti değil midir? Güzel anılarımızı bizden kimse alamayacağı
gibi yanına yenilerini eklememize de kimse mani olamaz. Mesele kabul edip ayağa
kalkabilmek. Acıların seni tüketmesine değil büyütmesine izin vermek..."
Annesinin sözleri kalbini
rahatlatıyordu ama bunu yapmak hiç de kolay olmayacaktı. Bunu öyle hemen yapamayacağının
farkındaydı. Annesi zihnine giren ama henüz kalbinde yeşermeyen bu inancı
kendinden tanıyordu. “Zaman…” dedi… “Hiçbir şey birdenbire olmaz.
Gidenlerin getirdiklerini görmeye çalış. İyice bak, adaletle irdele. Çok
yakında sen de hüznün öğrettiklerinden mutlu olmayı başaracaksın.”
* Hepimiz böyle değil miyiz hayatta?
* Bazen yaşadığımız acının hiç bitmeyeceğini zannedip hayata küsmez miyiz?
* Hayat küsülecek bir şey midir gerçekten?
* Yoksa yaşadıklarımızdan deneyim alarak yarınımızı daha iyi dizayn edeceğimiz bir süreç midir?
Her insan mutlaka
bu hayatta acılarla karşılaşır. Önemli olan bu değildir. Önemli olan insanın
yaşadıklarını nasıl algıladığı ve onlara nasıl tepki verdiğidir. Her
süreç kabullenmekle başlar. Bu kabul yanında çözümleri de taşır. Bu
muhteşem sahnede her şey insan içindir, insana özgüdür. Her bitiş canımızı
yaksa da geçicidir ve dahası yeni bir başlangıcın habercisidir. Bize kalan tek
şey ise verdiğimiz tepkidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Emeğinize sağlık her aci geçici ama insan geçmez zanneder ve o çocuğun kalbinde bir yaradır.
Hersey geçici gerçek olan tek.