Ümit Durağı

 



 

Bir pazar akşamı… Yoldayım. Evime gideceğim duraktan dünyaya doğru açılan bir kapıdayım.

Durakta yığılan kalabalık, iki takımın maçı olduğunu işaret ediyor. Takımlarını destekleyici alkışlar, sohbetler, gösteriler havada uçuşuyor. Büyük bir coşku, büyük bir heyecan… Karşılaşmaya dair bir beklenti, bir ümit var belli ki…

 

Duraklar ardı ardına ilerliyor. Her durakta bir anons yapılıyor. O ilerleyiş içinde düşüncelere dalıyorum. O güzergâhların her biri sanki hayatımın dönüm noktaları gibi…

 

“Acaba ben o güzergâhlarda ne yaptım?”

“Gelecek olan araçları bekledim mi?”

“Saniyeler kala, kapanan kapıya doğru koştum mu? Orada oyalandım mı?”

“Ya da hiç o yolun yolcusu olmadım mı?”

“Dünyaya doğru açılan o kapıda ben ne yaptım?”

 

Hani bazı sözler vardır, bir kulaktan girerken diğerinden çıkıverir. İşte o sözler kulağıma temas bile etmemiş sanki. Şimdi etrafımdaki abartılı konuşmaların içinde duyamadığım sözleri hatırlamaya çalışıyorum. Ümit dolu sözcüklerin arasından defalarca duyduğum cümleler diziliyor önüme.

 

“Ümit etmeyi bırakma!”

“Gün doğmadan neler doğar.”

“Yapabileceğine inan!”

“Başarmanın yarısı inanmaktır.”

“Moralini bozma!”

“Her gecenin bir sabahı vardır.”

 

Bu sözleri onlarca kere duymuştum belki. Oysa bana çarpan o cümlelerin hayatıma hiç teması olmamış. Bu kadar yakındayken aslında bana uzak olan cümleler silsilesi... Yalnız bana bırakılmış olsa ne zaman anlayacaktım bu cümleleri?

 

“Hayat sana seni şahit kılar.” O ana kadar anlayamamışım…


 




Elbette beni götürecek aracın geleceğine dair bir inancım vardı. Ya da hedefim olan güzergâhta ineceğimi biliyordum. Peki gerginliğimin, telaşımın sebebi neydi o zaman? Tam olmayacak dediğim yerlerde desteklendiğime defalarca şahit olmamış mıydım? Düştüğümde yanımda hep moral verecek birileri olmamış mıydı? Bir kere olanın tekrar olabileceğine dair inancım cılızmış meğer…

 

Nasıl görmemişim o şefkatli olanı?

Yağmuru beklerken aylar sonra düşen o damlayı,

Günlerce göçük altında kalan o insanın çektiği nefesi,

Sınava son dakika kala ders çalışan o öğrenciyi,

Çocuk isteğinden vazgeçmişken rahme düşen o damlayı,

Gemi batmak üzereyken keman çalan o adamı,

Maçta her şeyi değiştirecek olan o son çabayı,

Tüm hatalara rağmen affedilmeye dair olan ümidi,

 

Tüm bunları bir olduran yok mu? 

Demek ki “Ben O’nu tanımıyormuşum.” dedim gözlerimden düşen bir damla yaşla…

 

Ve hep insanı engelleyen o sözler geldi aklıma.

 

“Mümkün değil.”

“Nasıl olur!”

“Zor…”

“Kırmızı karlar yağarsa ancak o zaman olur.”

 

Deneyimsel Öğreti’ye göre; Yaşadığımız her olayın olumlu ve olumsuz tarafları vardır. Bir şeyin olma ihtimali ile olmama ihtimali başlangıçta aynıdır. İnsan bir tarafa doğru yaklaştığında istekleri, arzuları, hedefleri ve amacı o yöne doğru evrilir ve oluşan sebepler insanı bir sonuca ulaştırır. Bazen sonuç hemen gelirken bazen gecikir. İnsanın güneşin doğacağına dair inancı ne kadar varsa Hedeflerinin gerçekleşeceğine dair inancı da o oranda olmalıdır…

 

Duraktan dünyaya doğru açılan o kapı bambaşka kapılara açıldı. Durağa geldiğimizde o aydınlığı görmek de bunlardan biriydi. İnsan hep karanlıkta, hep tünelin içinde kalmıyordu. Köprünün üzerinden geçerken sular ışıl ışıldı. Bu eski şehir ne yaşanmışlıklara şahit ediyordu insanı. Eskimişliğiyle, yıpranmışlığıyla… Yaşadığı tüm zorluklara rağmen denizle bütünleşebilmişti. Herkes o muhteşem manzarayı izliyordu.

 

Nihayet bu yolculuk da son bulmuştu. Aklıma daha önce duyduğum şu sözler geliyordu: “Hayat seni elemeden sen kendini eleme!” Ne olursa olsun, şu anda kaybediyor görünsen de ve her şey aleyhine görünse de ümit etmeyi bırakma! Çünkü insanın her hamlesi bir sonraki hamlesini belirler. Tıpkı yarışı kaybetmesine rağmen hala varışa koşan bir sporcu gibi. Kötü geçen sınavdan sonra yaptığı yanlışı anlamaya çalışan öğrenci gibi…

 

Yokuşu çıktıktan sonra artık varacağım yerdeydim: ÜMİT DURAĞI…

Artık anlıyordum ki sadece “Ol!” dediğinde olduran var ve her şey O’na çok kolay…

 

O, bilen…

O, yanılmayan…

O, kıtlığın arkasında bolluğu saklayan…

 


Peki, sen O’ndan emin misin?

Bu durak ÜMİT DURAĞI …

Ümit eder misin?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 ===

 Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 Yahya Hamurcu


Yorumlar

Işıl Sezer dedi ki…
Hayat seni elemeden sen kendini eleme!” Ne olursa olsun, şu anda kaybediyor görünsen de ve her şey aleyhine görünse de ümit etmeyi bırakma!
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık ne güzel bir yazı ümit edenlerden olmak dileğiyle
Adsız dedi ki…
Ümit durağını kaçırmamak dileğiyle.. kaleminize sağlık.
Adsız dedi ki…
Tüm duraklarımız ümitlere çıksın 😊
Zeynep dedi ki…
“Hayat sana seni şahit kılar.” Kaleminize sağlık 🪻
Adsız dedi ki…
İmkansız diye bir şey yok yeter ki ümit et ve sebep oluştur.