Algılamak Neden Önemli?

 



Düşünsenize!

Fırından çıkan taze ekmek kokusunu alamadığımızı…

Yeni açılmış kahve paketinden yayılan o kahve kokusunu,

Bir bebeğin gıdısından, saçlarından gelen o tatlı kokuyu algılayamadığımızı…

Sevdiğimiz insanın elini tutmanın verdiği güven hissini hiç tadamadığımızı…

Gençlik yıllarımızda arkadaşlarımızla olan sonu gelmeyen o sohbetleri yapamadığımızı…

Yapılan esprileri işitemediğimizi…

Annemizin “Kahvaltıda pişi var!” seslenişini duyamadığımızı…

Bize sarıldığında her yerimizi kaplayan o yumuşaklığı,

Ocakta demlenen taze çayın eve yayılan sıcaklığını hissedemediğimizi…

Güneşin doğuşunu, batışını, denizin mavisini göremediğimizi…

Dalgaların sesini, rüzgarın uğultusunu duyamadığımızı…

Ağaçların yeşilini, çeşit çeşit çiçeklerin güzelliğini göremediğimizi ya da kokularını alamadığımızı…

Nilüfer çiçeğinin suda salınırken ki o görüntüsünü fark edemediğimizi…

Yasemin, lavanta ve daha nice hoş kokuyu hiç bilemediğimizi…

Bizi içine alan bir kitabı okuyamadığımızı,

Zihnimizde karakterleri, mekânları canlandıramadığımızı…

Hayal gücünün verdiği o tadı alamadığımızı…

Güzel bir müziğin tınısının, duygularımızda oluşturduğu o neşeyi veya hüznü yaşayamadığımızı…

Tüm bu imkânlar bize verilmeyebilirdi…




Düşünsenize!

Göremeseydik, işitemeseydik, tadamasak, hissedemeseydik?

O zaman denizin mavisini nasıl resmedebilirdik?

Güzel bir manzarayı nasıl betimleyebilirdik?

Bir müzik aletini nasıl çalabilirdik?

Çalamasak da en azından nasıl eşlik edebilirdik şarkılara, türkülere?

Düşünelim… Düşünelim ki iyi ki diyelim, iyi ki algılayabiliyoruz aktarabiliyoruz…

Gerçekten algılama olmasaydı nasıl anlatabilirdik kendimizi?

Bir resmi çizmek için parmaklarımız yeter miydi mesela?

Bir müzik oluşturabilir miydik duyamadan?

Bunun için enstrümana mı gerek var gerçekten yoksa iyi duyan bir kulağa mı?

 


Ya da iyi bir yazar…  Sadece kelimeleri iyi kullanabildiği için mi okuyucuyu etkileyebilir?

Kitabın içine alıp anbean yaşatabilir o manzarayı…

Veya hissettirebilir o duyguları?

Yoksa iyi bir algılaması mıdır bunu ona yaptıran?

Dilimiz midir konuşmamızı sağlayan yoksa duyabildiğimiz için mi konuşabiliyoruz?

Deneyimsel Öğreti der ki: insan neyi algılarsa onu aktarır. İnsanın bir şeyi aktarabilmesi için önce onu algılamış olması gerekir.

Eğer iyi görebilirsek bazen tuvale bile gerek kalmaz belki. İnsan anlatarak da çizebilir bir resmi. Böylece bir kitapta anlatılan bir sahnede buluverebilir insan kendisini. Sanki o konuşmalar yanı başındaymış gibi duyuverir. O aşkı, özlemi, mutluluğu yaşayan kendisi oluverir. Hiç gitmediği bir yerde tanımadığı insanlarla bir araya gelebilir.

Bir yemeğin tadını alabilir arkadaşının ona anlattığı bir konuşmadan.

Bir sıcaklığı, bir samimiyeti hissedebilir evdeki poğaça kokusundan veya bir huzuru demlenmiş bir çayın eve yayılan ferahlığından…

Bunun için algılaması gerekir insanın…

Oysa insan aktarımlarına odaklanır.

 

“Nasıl görünüyorum?”

“Nasıl konuşuyorum?”

“Verdiğim enerji nasıl?”

“Elimi nereye koymalıyım?”

“Nasıl dursam güçlü görünürüm?”

İnsan davranışlarını kontrol edebileceğini zanneder. Oysa insanın aktarımını belirleyen şey neyi, nasıl algıladığıdır!

Mutluluğu hissedemeyen birisi ne kadar zorlayabilir kendisini hayata gülümsemek için?

Üzülen biri ne kadar engelleyebilir gözünden akmak için bekleyen yaşı?

Ya da şikayet ettiğinde bir insan…

İçindeki memnuniyet değildir herhâlde ona bunu yaptıran…

Sonuçları değiştirmek istiyorsak sebeplere yönelmemiz gerekir.

Kilidi açacak olan anahtar; algılamak, iyi bir algılayıcı olmaktır…

  

 


 

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu

 

 

 

 


Yorumlar

Zeynep dedi ki…
Kilidi açacak olan anahtar; algılamak, iyi bir algılayıcı olmaktır…
Adsız dedi ki…
Çok güzel farkındalık meydana getiren bir yazı olmuş. Bize verilen nimetleri nasıl sıradanlaştırdığımızı fark ettiren bir yazı emeğinize sağlık :))
Adsız dedi ki…
M.A.Çakır
Rabbim bize verdiği onca sistemi kullanmayida nasip eylesin o idraki versinki derin algıyalim elinize sağlik çok güzel bir yazi olmuş.
Adsız dedi ki…
Düşünelim… Düşünelim ki iyi ki diyelim, iyi ki algılayabiliyoruz aktarabiliyoruz…💫💫💫
Adsız dedi ki…
Kilidi açacak olan anahtar; algılamak, iyi bir algılayıcı olmaktır…

✨✨ Kaleminize sağlık 💫
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık hocam
Adsız dedi ki…
Yüreğinize sağlık...
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
🤍
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık
Ebru Karaoğlan dedi ki…
Gerçeği güzel algılayan ve güzel aktaran olmayı nasip etsin Rabbim. Çok güzel bir yazı olmuş. Hem bir sürü şükür sebebini hatırlatan hemde güzel dersler çıkarılacak bir yazı olmuş 🤲🏻🤲🏻
Elif Altun dedi ki…
Algılamak ve aktarmak… Hayatımızdaki en çok önemi olan 2 şey…
Işıl Sezer dedi ki…
Mutluluğu hissedemeyen birisi ne kadar zorlayabilir kendisini hayata gülümsemek için?
Ezgi dedi ki…
Anahtar algılamaksa bize verilen bu algıları iyi kullanmak dilegiyle...
Meryem M. dedi ki…
Neyi algıladığımızı düşündürten bir yazı kaleminize sağlık. İnsan ne ile uğraşıyorsa hayatında konuştuğu şeyler onunla ilgili oluyor demek ki bu yüzden insan algıladığını aktardığı için bu oluyor.