Sermayesi Cesaret Olanın Kazancı Marifet Olur
Cesaret neydi?
Gökdelenlerin arasında ince çelik bir halat üzerinde
yürümek miydi?
Yoksa cesaret istediğin şey uğruna göze aldığın
mücadelede miydi?
Televizyondaki film gerçek bir hikayeden alınmıştı. Akıllara durgunluk veren bir hikaye… Gökdelenlerin arasına gerilmiş çelik bir halat ve üzerinde yürüme cesareti gösteren bir adam! Mehmet Bey gözbebekleri büyümüş halde filmi izliyordu.
Böylesine bir cesaret için kim
bilir ne kadar mücadele etmişti. Mesele sadece ipin üstünde yürümek değildi ki.
Aynı zamanda rüzgârla, gökyüzünde uçan kuşlarla mücadele etmek zorundaydı. Bir
de yanına bundan haberdar olan polisler eklenmişti. İpin üzerine çıkmıştı ama etrafında
dikkatini dağıtacak çok şey vardı. Tüm konsantrasyonu amacındaydı.
Gökdelenlerin arasında ince bir halatın üstünde yürüyebilmek! Zihnine, onu
amacından uzaklaştıracak tüm korkuları yenmeyi öğretmişti. Elbette bunlar o
ipin üstüne çıktığında olmamıştı. Öncesinde verilen büyük bir mücadele vardı.
Aşağıda bu durumdan haberdar olanlar hayretle yukarı doğru bakıyorlardı. Bir o
kadar da onun düşmesinden korkuyorlardı. Yürüyüşünü tamamladığında ise büyük
bir alkış koptu. O ana dek yaptığını saçma bulanlar bile alkışlıyorlardı.
Filmin sonunda bu olayın gerçekleştiği yıllardaki fotoğraflar yayınlanmıştı.
Zihninde bu gerçek olamaz sözü yankılansa da, gerçek olduğu ispatlanmıştı. Bu
bir cesaret öyküsüydü.
Kendi kendine ‘’cesaret mi yoksa gereksiz alınan riskler mi?’’ dedi. Televizyonun kumandasını alıp televizyonu kapattı. Düşünceli bir halde yatak odasına doğru yürümeye başladı. Eşi çoktan uykuya dalmıştı. Usulca yatağa uzandı. Uykusu da yoktu. Zihni karman çorman olmuştu. Gözlerini tavana dikti, düşünmeye başladı. Cesareti bunca zaman gereksiz alınan riskler olarak görmüştü. Kendini hep tedbirli bir insan olarak tanımlardı. Bu özelliği ile de ayrıca gurur duyardı. “Senin cesaretin yok” diyenler de olmuştu. O da öfkelenir ve bu tür insanlardan uzak durmaya çalışırdı. Fakat her ne hikmetse çevresinde çoğunlukla bu tür insanlar vardı. İlk defa cesarete bambaşka bir gözle bakmayı denedi. Hiç hoşlanmadığı hatta içten içe kızdığı bu tür insanları gözünün önüne getirdi. Tamam, her defasında onu şaşırtan, gereksiz bulduğu cesaretleri vardı. Fakat göremediği neydi? Gözlerini sıkıca kapattı, zihnini toparlamaya çalıştı. Neydi bu cesurların öyküsü? Birden farkına vardı, onlar marifetliydi. ‘’Demek ki cesaret ve marifet arasında bir ilişki var’’ diye düşündü. Sonra çevresindekileri tek tek gözünde canlandırmaya çalıştı.
İş yerindeki musluk bozulunca, arkadaşının onu hemen sökmesi…
Musluğu tamir edemese de kullanılmayan lavabodakini alarak problemi çözmesi…
Evde eşinin “ne gerek var” denilmesine rağmen farklı tarifleri denemesi…
Sonuç başarısız olsa da ‘’bir dahakine güzel olacak’’ diyerek ümidini kaybetmemesi...
Yıllar önce karşı çıkmasına rağmen oğlunun atıldığı ticaret serüveni…
Küçük bir işletmeyi yıllar içinde büyük bir marka haline getirebilmesi…
Şimdilerde oğlunun ticarette danışılan biri haline gelmesi…
Cesaretle başlanan yolculukların, marifet kazanarak devam ettiğini fark etti. Gerçeği fark ettikçe zihni rahatladı. Cesarete yüklediği yanlış anlam dağıldı. İçindeki tüm kavgalarla tek tek vedalaşmaya karar vermişti. Kızdığı, kırdığı insanlarla zihninde de olsa yüzleşme cesareti gösteriyordu. Ne de olsa sermayesi cesaret olanın, kazancı da marifetti. Düştüğü yanılgıdan kurtulurken yaptığı hataları nasıl telafi edeceğini düşünüyordu. Tabi ki insan yavaş yavaş marifetlenecekti. Hayat hangi konuda marifetlenmesi gerektiğinin işaretini vermişti. Neyden korkuyorsa, nerede geri duruyorsa, oralara bakması gerekiyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki, cesaret korkmamak değil, korkmana rağmen adım atmaktır.
İnsanın en büyük engellerinden biri korkularıdır. Peki insan neden korkar? Başarısız olmaktan, kaybetmekten ya da gülünç duruma düşmekten… Her insanın zaafı başka yerde olabilir. İnsan ancak korkularıyla yüzleşme cesareti gösterdiğinde, o konudaki düşünceleri değişir. Bazen umudunu kaybetmeden tekrar tekrar denemesi gerekir. Cesareti zamanla artar ve marifet kazanır.
Bir bebeğin yürüme marifeti ilk
adımı atma cesareti ile başlar. Düşer, emekler ve yine dener. Bir öğrencinin
başarısı hedef koyma cesareti ile başlar. Sosyal hayattan uzak bir dönem
geçirir ve azimle ders çalışmaya devam eder. Bir kadının anneye dönüşmesi,
kusmalara, vücudunun değişmesine, uykusuzluğa dayanmasıyla başlar. Her mücadele
insanı güçlü kılar. Güçlenen insan hayata karşı daha cesur olur. Cesareti
arttıkça daha da marifetleneceği olaylar karşısına çıkar. Böylelikle sermayesi
cesaret olanın, kazancı marifet olur.
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Bizimde tüm konsantrasyonumuzu amacımıza verebilmek umudu ile… Kaleminize sağlık