Çeviri

Sayfalar

CANIM KENDİM

 



CANIM KENDİM

Sevgili günlük;

Bugün günlerden Pazartesi… Haftada bir de olsa bir şeyler yazmak iyi geliyor bana. Hayattan aldığım dersleri, deneyimleri kendimle paylaşmayı seviyorum.

Şimdilerde farkındalığım arttı. Aldığım her nefese, yürümeme, konuşmama, görmeme şükrediyorum. Aslında bana verilen her şeye şükrediyorum. Eskiden hiç farkında bile olmadığım pek çok nimeti düşünmeye başladım. Sanırım 40’lı yaşların olgunluğuyla, eskiden tahammül edemediğim şeylere artık sabredebiliyorum. Örneğin yüzümdeki çizgilerden utanmıyorum. Aynada gördüğüm kişiyi içten bir bağlılıkla seviyorum. Çünkü her bir çizginin anlamı çok derin. Yalnızca benim bildiğim duyguları taşıyor. Onlar bana yaşadığım hayattan kalan birer emanet ve kıymetli birer hatıra diye bakıyorum. Yaşlanmaktan korkan arkadaşlarım olmasına rağmen, yaş almaktan ve yalnız kalmaktan korkmuyorum. Çünkü bu hayatta tek kalsam bile yalnız olmadığımı biliyorum.

20’li yaşlarımda ne de tepkiseldim. En ufak bir olumsuzlukta hemen bulanan sığ su gibiydim. Kimseye tahammülüm yoktu, bazen kendime bile… Oysa şimdi geriye dönüp baktığımda, ne de gereksiz şeylere üzülüp kahrolmuşum. Boş yere ne kadar kendimi yıpratmışım. Olan biten her şeyi ne çok şahsileştirip üzerime alınmışım. İnsan hatalarıyla yüzleştikçe mahcubiyeti artıyor ama bir o kadar da olgunlaşıyor.

Peki şimdi öyle mi? Olumsuzluk karşısında hemen öfkelenemiyorum artık. Sanki ruhumun taşları yerine oturmuş gibi bir his var. “Nasıl bu kadar sabırlısın?” diyenler oluyor. Aslında sabretmeyi yıllar geçtikçe öğrendim. “Eski ben” olsam eleştirilere karşı hep haklı çıkmaya çalışırdım. Kin tutar, bilenir, kızdığım kişinin hayaliyle kavga ederdim. Gecenin bir yarısı tak diye uyanır, aklımı kurcalayan sorunu yaşamaya devam ederdim. Şimdi durup düşünüyorum da neler neler yapmışım? Peki, aynı şeyler bugün olsa tepkiselleşir miydim? Elbette hayır.

“Bugünkü aklım olsa…” diye başlayan buruk kelimelerim var.

“Söylemeden önce iyice düşünseydim keşke…” diyenleri duyunca geçmişimi anımsayarak gülümsüyorum.

“Biraz daha bekleseydim, sabretseydim…” cümleleri canımı acıtıyor.

“Zaman her şeyin ilacı” derler. Peki insanı olgunlaştıran şey sadece zaman mıdır? Aslında değil. Çünkü zaman, elma ve armutları olgunlaştırır. Peki ya insanı olgunlaştıran şey nedir? Zamanın gelip geçmesi mi yoksa yaşadıklarımızdan çıkardığımız dersler mi? Çünkü bu hayatta her şeyi yaşayarak öğrenemeyiz. Bu şekilde öğrenmeye ne ömrümüz yeter ne de sabrımız. Hayat bu kadar basit ve kıymetsiz mi? Bir yanlışı yaptıktan sonra hata tekrarı yapmamak için neye ihtiyacımız var?

Geçmişte, “Bu benim hayatım, her şeyi kendim yaşayıp öğreneceğim.” dediğim zamanlar oldu. “Yüreğimin götürdüğü yere gideceğim” dediğim konular. Peki ne oldu? Sonuçları maalesef çok acı ve yıpratıcı oldu. Yanlış ilişkiler, yanlış arkadaşlar, yanlış insanlar… Ne zaman küllerimden yeniden doğdum biliyor musun günlük? Kendi yanlışlarımdan ders çıkarabildiğim an.  



Peki, yaşamadıklarımız için de ders çıkarabilir miyiz?

Ee zaten her şeyi yaşamamıza gerek yok ki! Adı üstünde; Deneme! Yanılma! Denenmiş olanı almak daha üst bir akıl değil midir? Bizden önce de insanoğlu bu hayata geldi. Büyüdü, okudu, evlendi, iş kurdu, çocuk sahibi oldu, sevdi, sevildi, üzüldü. Peki ne oldu da birileri mutlu ve başarılı olurken birileri olamadı? Kim hangi etkiye hangi tepkiyi verdi? Sonuç değerlendirmesi yapabilmek ve başkalarının deneyimlerini hayatımıza alabilmek ne büyük bir nimetmiş meğer. İnsan bunu sonra sonra anlıyor.

Düşünüyorum da, ya insan dışında bulunun canlılar? Onların deneyimleri yok mu? Hayat bizim bir kuşa, bir ağaca, bir kelebeğe neden şahitlik etmemizi istiyor olabilir? Bu hayatı insan neslinden daha uyumlu olan diğer canlılardan öğrenebilir miyiz? O halde doğadan, bitkilerden, hayvanlardan bir deneyim çıkarabilir insan. Bir karıncadan birlik beraberliği, bir kumrudan analığı, bir ağaçtan esneyebilmeyi…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Der ki; bu hayatta öğrenme yadeneme-yanılma yoluyla olur ya da deneyim transferi ile. Önemli olan insanın kendinden, çevresinden ve doğadan deneyim transferi  yaparak bir ömürde bin ömürlük hayat yaşayabilmesidir.

Şimdi bahçemde yeni açmış mimozalara bakarken, geçmişime güzel bir yolculuk yaptım. Hayat ne garip, insan öğretirken öğrenen bir canlı. Kimlere neler öğrettim, kimlerden neler neler öğrendim. Çiçeklerim kadar değerliydi düşüncelerim.

 ===   

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.


===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 


Yahya Hamurcu




You May Also Like

3 comments

  1. Deneyim transferi yapıyor olmak ne kadar kıymetli ve insanoğlu için çok konforlu.
    Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  2. Aslı27/4/24

    Her yaşanılan değerli, eğer bir ders çıkartabilirsek...emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Emeğinize sağlık
    Çok güzel bir yazı olmuş 💐

    YanıtlaSil