YALNIZLIK SENFONİSİ
“Yalnızlık senfonisi
bu, hatırladım” dedi
heyecanla. Radyoda çalan şarkıyı hatırlamanın coşkusu bir anda içinde bir
boşluğa düştü sanki. “Yalnızlık, ah bu yalnızlık” diye iç geçirdi. Yine tek
başına oturuyordu. Müzik eşliğinde aynanın karşısına geçti, biraz geri çekildi
ve kendisine şöyle bir baktı. Biraz gevşemiş olan yanaklarına dokundu, geriye
doğru çekti. Ne kadar da çabuk geçmişti yıllar. Ne zaman bu kadar yaşlanmıştı?
Hani hep genç kalacaktı? Hani kalabalık bir çevresi, tanınmış bir mimar olarak eğlenceli
ve varlıklı bir yaşantısı olacaktı. Belki iyi bir mimar olmuştu ancak yalnızdı.
Uğruna her şeyden vazgeçtiği işi şimdi onu yalnız bırakmıştı. Hayatında sadece kedisi vardı. İstemediği yalnızlığı
ile baş başa kalmıştı. Oysa çocukluğundan beri ne kadar farklı hayalleri
vardı. Çok marifetliydi ama bu marifeti yalnız kalmasına engel olamadı…
Küçüklüğünden beri çizim
yapmayı severdi. Küçük yaşına rağmen mahallenin çocuklarına resim sergisi açar,
resimlerini sergilerdi. Üniversiteye gelince tereddüt etmeden mimarlık okumak
istemişti. Yeni bir şeyler tasarlamak, onu inşa etmek çok heyecan vericiydi.
Okuldaki projelerde gece gündüz demeden canla başla çalıştı. Her zaman fazla
fazla emek verdi.
Üniversiteyi bitirdikten
sonra yüksek lisans yapmak için İtalya’ya gitti. Okuldaki yoğunluğundan arkadaş
edinmeye pek vakti olmadı. Olduğu zamanda ortak noktada buluşamadığı için çok
uzun soluklu arkadaşlıklar edinemiyordu. “Tam bununla iyi anlaşırız”
dediğinde ise çok verici davranıyor ve karşı tarafla arasındaki dengeyi
bozuyordu. Bir süre sonra nankörlüğe uğruyordu ve arkadaşlıkları
bitiyordu. Artık yılmıştı ve kimseyle arkadaş olma derdine düşmek istemiyordu.
Mimarlıkta marifet kazanmak istiyordu. Zaten işini eline alınca, yeni çevresi, ona
doğru arkadaşları getirecek düşüncesindeydi.
Neye niyet neye kısmet…
Hiç de beklediği gibi
olmamıştı. İtalya’da ailesinden uzak, farklı bir kültürde yaşamakta
zorlanmıştı. Onları anlamakta zorlandığı kadar anlaşılmakta da çok zorlanmıştı.
Kendini bir türlü buraya ait hissedemedi. Oysaki ne hayaller ile gelmişti.
Başarılarını bile burası ile eşleştirmişti. Biraz daha sabır göstermeye
karar verdi ancak olmadı. İşten kaçmıyordu ancak alışmak, uyumlanmak çok
zordu. İnsanlar çoğunlukla kafelerde vakit geçiriyor akşamları ise eğlenmeye
gidiyordu. Onların kafeye gittiği saatlerde çalışmak, akşam da dinlenmek
istiyordu. Ortak bir noktada buluşamıyordu. Beklediğini bulamadı ve ilk
yılın sonunda ülkesine dönmeye karar verdi.
“Meğer ne kadar da çok
anlam yüklemişim” diye
geçirdi içinden. Okulda anlatılanlar istekleri ile karar vermenin
yeterli olmadığını anladı. İnsanın hayatındaki büyük değişiklikler ve kararlar
için deneyim transferi yapması gerekirdi. Hem deneyim transferi hem de önden
bir deneme süreci ile hareket etmeliydi.
Deneyimsel Tasarım
Öğretisi der ki; Her karar bir vazgeçiştir.
Yurtdışı sevdasından vazgeçti
ve İstanbul’da yeniden başlamaya karar verdi. Edindiği tecrübeye
güvenerek hemen kendi işini kurdu. Kimse onu tanımıyordu ve başlangıçta sektörde
tutunmakta çok zorlandı. İniş çıkışlar, kayıplar ve kazançlar ile yıllar geçti.
İşlerin yoğunluğu bitmiyor ve bitmeden yenisi ekleniyordu. Bu yoğunluğun içinde
evlendi, çocukları, arkadaşları oldu. Kendine hem bir aile hem de çevre
kurmuştu. Ancak ailesine vakit ayıramıyordu, bu nedenle sürekli şikâyet ediyorlardı.
Arkadaşlarıyla yoğunluktan dolayı daha seyrek görüşmeye başlamışlardı. Bu
durumu çok önemsemedi çünkü maddi güç için bir şeylerden vazgeçmek gerekiyordu.
Zaman çok önemliydi ve doğru kullanmak gerekiyordu. Bir süre sonra ihmal
edildiğini düşünen eşi terk etti. Çocuklar zaten artık üniversite çağına
gelmişlerdi ve onları da göremez olmuştu. Aralarında bir bağ oluşmamıştı ve
paylaşacak ortak bir konuları da yoktu. Zaten arkadaşlıkları yoğunluktan dolayı
çoktan dağılmıştı. En zor zamanlarında dahi yanında bir arkadaşı yoktu.
Şimdi tek başınaydı ve
camdan geçmiş yıllara bakıyordu. Az önce karşılaştığı yorgun yüzü şimdi yorgun
yıllara teslim olmuştu. Çok şey istemiş ve hiçbirine aslında sahip olamamıştı. Bunca
sene, bunca emek nereye gitmişti? Üstelik bir de tek başına kalmıştı. Cama
yansıyan görüntüsüne bakıp neler istediğini nelerden vazgeçtiğini düşündü.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Her karar bir seçim ve her seçim bir
vazgeçiştir. İnsan yaptığı seçimlerle birçok şeyden de vazgeçer aslında...
Mesele neyi seçtiğinden ziyade nelerden vazgeçtiğini bilmektir. İnsan doğru
vazgeçişlerle varmak istediği amaca ulaşır. Bazen maddi bir kayıp yaşanırken
aile olmakla ilgili bir kazanç sağlanır. Yolun sonunda insan anlar; her kazanç,
kazanç değildir, insan bazen kazanırken kaybeder. Her kayıp, kayıp değildir, insan
bazen kaybederken kazanır.
Doğru seçimleri
yapabilmek umuduyla...
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Yoksa hayat pişmanlıklarla dolar…