HAKLI MIYIM, GERÇEKTEN Mİ?
Mutlu
Çiftin Bayram Sabahı
Güneşli bir
bayram sabahıydı. Sabahın seherinde kuşlar, ağaçlardan ağaçlara uçuşuyordu. Çocuklar
da tıpkı kuşlar gibi neşeliydi. Ev ev gezip el öperek şeker ve harçlık alma
derdindeydiler. Sadece çocuklar mı? Elbette, büyükler de heyecanlıydı.
Arda ve Selen
mutlu ve yeni evli bir çiftti. Anne babalarının ellerinden öpüp dualarını almak
için bayramlaşma yolunu tutmuşlardı.
Selen’in
babası Ahmet Bey, çayını yudumlarken evlatlarını gördüğüne memnundu. Ancak
biraz da canı sıkılmıştı. Selen bu durumu fark ettiğinde,
-Babacığım hayırdır canın neye sıkıldı yine?
-Aman ne olacak hayırsız amcan! Yine yaptı yapacağını. Valla bu
sefer çok kırıldım. Ne olursa olsun artık. Biz bu bayram görüşmeyeceğiz yavrum,
tavsiyem siz de gitmeyin.
Selen:
-Ne oldu da
bu kadar üzüldün babacığım?
-Hatırlıyor musun kızım? Amcan emekli
olacağında onun için para topladım. Kızının düğününde destek oldum, zor
zamanlarında hep ben yanlarındaydım. Onlar ne yaptılar? Oğulları okulu bitirir
bitirmez, çalışmaya başlayınca, en yakınlarına mesafe koydular. Esasında
bakılacak yüzleri yok. Hâlbuki biz onların kızını dünürleriyle ne de güzel
ağırlamıştık. Bu hayatta şunu anladım; insanlar iyiliği hak etmiyor. Ben oğluna
bir şey demedim ki... Bir tek oğlunun 4 yıllık okulu 8 yılda bitiremediğini söyledim.
Yalan mı canım? Bu yaştan sonra iş bulsa ne olur bulmasa ne olur? Canını
sıkmışım beyimizin(!) Hahay!.. Onlar da benim canımı sıktı. Hiç muhatap olmam
artık.
Ahmet Bey esasında
çok yufka yürekli bir insandı. Zorda kalana yardım eder, sıkıntıda olana el
uzatırdı. İnsanları çok sever, mesafe koyamazdı. Sonrasında en ufak bir problemde,
hayal kırıklığına uğrayıp onları yok sayardı.
Babası hararetli
bir şekilde konuşurken Selen bir an çocukluğuna gitmişti. Aslında amcası
Muhittin Bey’i çok severdi. Ne zaman memlekete gitseler onların evinde
kalırlardı. Muhittin Bey de misafirlerini elinden geldiğince güzel ağırlamaya
çalışırdı. Hatta bayramda yeğenlerinin bir dediğini iki etmezdi. Onları kendi
yavruları gibi korur kollardı. Selen’in çocukluğu kuzenleriyle birlikte neşe
dolu geçmişti. Şimdi ne olmuştu da iki iyi kardeşin kalpleri böyle
parçalanmıştı?
O sırada
Selen’in annesi de aynı şeyi düşünmüş olmalı ki Ahmet Bey’e şunu söyleyiverdi:
- Abin bizi senelerce o yoklukta evinde ağırladı, senin getirdiğin
misafirleri de ağırladı
- Kim olsa ağırlardı canım! Ben onun neyiyim? Kardeş kardeşe bu
zamanda gerek. Sen de hanım kimin tarafındasın?
Şenel Hanım ise:
-Ben kimsenin tarafında değilim, adaletten yanayım. Neden kendi
yaptığın iyilikleri anlatırken ağabeyinin yaptıklarını siliverdin?
Oysa Ahmet Bey
sadece abisinin yaptığı hatalara odaklanmıştı. Sürekli kendi iyiliklerini
tekrar tekrar düşünüp gaza geliyordu. Ağabeyinin iyilikleri söylendiğinde bir
anda parlayıp;
-Tamam, tamam ben kötüyüm zaten, hepiniz onun
tarafını tutun, bir siz iyisiniz, diyerek olayı farklı boyuta taşıyordu.
Hak ettiği saygıyı, değeri, ilgiyi görmediğini düşünüyordu.
Selen baktı
babası yükseliyor, konuyu değiştirdi. Babasının daha çok üzülmesini istemiyor, ona
kıyamıyordu da. Keşke acı çekmeseydi.
-Tansiyonun çıkacak babacığım, diyerek onu sakinleştirmeye
çalıştı.
O arada
annesinin aklına parlak bir fikir geldi. “Haydi
hep birlikte bağ evine gidelim! Hem kafamız dağılır hem de biraz temiz hava
alırız. Ne dersiniz?” Herkes bu fikri benimsedi. Selen, annesi hazırlanırken
bahçeye doğru indi.
Bahçedeki
çiçeklere hayran hayran bakarken düşüncelere daldı. İnsanların davranışlarını
gözlemlemeyi severdi. Aslında ne demek istiyorlardı? Kime sorsan öyküsünde kendisi
haklıydı. “İnsan zihni hep kendinden yana
eksiltmeler, silmeler yapmaya meyilli” diye düşündü. Farkına varmadan ne
çok kendimize yontuyoruz hayatı. Sevdiklerimiz her zaman bize iyi davransın
istiyoruz. Onları mükemmel görmekle ilgileniyoruz. Oysa unutuyoruz insanlar
mükemmel değil ki biz de değiliz. Dolayısıyla insanın bu hayatı anlarken,
ilişkileri anlamlandırırken çok daha adil olmaya ihtiyacı var.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki: Algıda adaleti olmayanın aktarımda da adaleti olmaz.
İş
arkadaşlarını, eşini, annesini, babasını, akrabalarını çevresindeki insanları
düşündü. Aklıma, buna uyumlu birçok cümle geldi; “Kayınvalidem vaktiyle bana çok karıştı, haksızlık yaptı. Benim
çocuğuma farklı davrandılar. Ona alıyorsa bize de alsın. Düğünde şu akrabam
destek olmadı, görüşmem artık. İş arkadaşım her işini bana yaptırır, arkamdan
dedikodumu yapar. Patronum bütün işi bana yaptırıyor, bu maaşa bu iş yapılır
mı? Annemin bu hayatta zaten bir oğlu/kızı var, geride kalan çocuklar çok
önemli değil.”
Bazen
insanlar tarafından üzülüp kırılabiliyoruz. Farkında olmadan onların iyi
yaptığı şeyleri de zihnimizden silebiliyoruz. Çünkü hep haklı olduğumuz
kısımları görmek isteriz. Oysa şifamız bunun tam zıddında saklıdır. Peki
insanları adil bir şekilde anlayabilmem için neleri düşünmeliyim? Bu kadar
haklı olmama rağmen benim de haksız olduğum minik bir nokta yok mu?
·
Bu kişinin hiç iyi bir özelliği yok mudur? Bu kişi hangi konularda
olumlu özelliklere sahip?
·
Peki, ben ilişkilerimde samimi miyim? Kıvamım ve sınırlarım doğru
ölçülerde mi?
Esasında hiç kimse mükemmel değildir. Reddettiğimiz şey kişinin şahsı değil canımızı yakan
davranışı olmalıdır. Biz insanın tamamını reddettikçe yalnızlaşırız. Güllerle
dolu bahçede olduğu gibi. Gülün güzelliğinin yanında dikeni de var. Yanı
başındaki kaktüs senede 1 gün çiçek açıyor ama harika bir görüntüye sahip.
Sonsuza kadar diken veya sonsuza kadar çiçek olmak mümkün değil. İnsanı
iyileştiren şey, insanı insan olarak kabul etmek. Hatalarıyla, günahlarıyla,
sevaplarıyla adil bir şekilde algılayıp kabul etmek.
Selen
annesinin sesiyle irkildi. Gül kokuları içinde ailesine doğru yürürken kendi
kendine şunu soruyordu:
-Bu hayatta önemli olan sürekli haklı olmaya çalışmak mı yoksa hak eden olmaya gayret etmek mi? İşte bütün mesele...
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar