OTOBÜS DURAĞI
Filistinli bir kız çocuğuna gazeteci
sorular soruyor. O kadar olgun ki sekiz yaşında mı seksen yaşında mı
bilemedim.
Refah kampında bir çadırın önü:
-
Korkmuyor musun bombalardan?
-
Çok korkuyorum.
-
O halde bir an önce buradan gitmek istersin değil mi?
- Hayır,
gitmek istemem. Korkuyorum
ama yine de gitmek istemem,
burası benim vatanım.
-
Bu bombalardan ölebilirsin.
- Buradan başka yere gittiğimde bana sonsuza kadar yaşam verilmiyor
ki. Başka yerde de olsam mutlaka öleceğim. Öyleyse ben vatanımda ölmek isterim…
Konuşma böyle sürüp gidiyor. Yorgun,
aç ve üzgün olduğu her halinden belli. Tüm bunlara rağmen gözlerinin içinden
güç, sabır ve şükür fışkırıyor. Seksen yaşına gelmiş de çok görmüş geçirmiş,
her şeyin bedelini ödemiş gibi bir hali var. Rabbine sığınmanın defalarca
şahitliğini yaşamış gibi…
Sekiz yüzyıl da yaşasa geçici
olanın geçeceğini ve asıl sonsuz olanın yanında bunun hiç önemi olmadığını
biliyor.
Onu görünce neden insanların akın
akın Müslüman olmak istediğini daha iyi anladım. O gözlerde gördükleri her
neyse ondan istiyor insanlar; o
tatminkarlıktan, o kendinden eminlikten, o sabırdan...
O gazeteci de sekiz
yaşındaki bu çocuk
bombaların altında bunu bulabilmişse ben
de bulabilirim,
diye gözyaşı döküyor. Dünyayı kan gölüne çeviren, apaçık düşman olanın emrinde
var gücüyle çalışanların aksine karşı safta olmak
istiyor.
Yaşadığımız dünyada ne oluyor, nasıl oluyor da insan bu kadar geçici olana bu kadar çok bağlanma derdine girebiliyor? Çocuklarına miras bırakmaya, evler, arabalar biriktirmeye ve kusursuz konfor sağlamaya çalışıyor. Verilen her şey yetersiz kalıyor. Neye sahip olsa daha fazlasını istiyor. Bu istekleri uğruna ormanları, hayvanları, doğayı göz kırpmadan yok edebiliyor.
İnsan otobüs beklerken durağı süsler
mi? Bir süre bekleyip geçeceğini bilir. Halı sermez, daha rahat bir koltuk
koymaz, led lambalarla donatmaz. Biraz sonra otobüsün geleceğini, binip
gideceğini bilir. Dünya hayatı bu kadar kısa gibi gelmese de aslında hızlıca
geçip gider. Elbette ihtiyacımız olan eşyaları alır kullanırız. Sorun şu ki
bazen o eşyaları kullanmaktan çok hayat amacımız haline getirebiliyoruz. Geçici
olanı kalıcı yapma çabamız bizi ele geçirebiliyor.
Bazıları da sekiz yaşındaki masum bir
kızı yok ederek kalıcı olmaya çalışıyor, üstelik başını sonunu hiç düşünmeden.
Kısacası pek düşünmüyor insanoğlu, öğüt almıyor, nice medeniyetler gelmiş geçmiş onlardan deneyim transferi yapmıyor. Ne için bu hayatta olduğunu, ne uğruna yaşadığını sormayı unutabiliyor. Ancak kendisini yaratana ve nimet verene şükür edenler bunun dışında. O sekiz yaşındakinin güvendiğine güvenmek isteyenler, kucağında bebeğinin naaşını taşıyanların iman ettiğine iman etmek isteyenler bunun dışında…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: Hayatta
her şey geçicidir.
Mesele,
bu geçicilikte doğru tepkiler ortaya koyabilmek…
Sen en iyisi olmayabilirsin. Unutma
ki adalet oluşturacak bir fark ortaya koyabilirsin. Ancak adaletli algılama ve
hassas irdeleme ile çok yol alabilirsin. Düşünenlerden ve zor zamanlarda güçlü
durabilenlerden olmak zannettiğin kadar zor değil. Gerçekten sabredenler,
umutlarını kaybetmeyenler için kurtulmak istediği her neyse o çok uzakta
değildir.
Düşünenlerden ve zor zamanlarda güçlü
durabilenlerden olmak dileğiyle…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Bedel ödeyen olgunlaşır . 🌹
İnsan unutabiliyor
Kaleminize sağlık:)
İnsan unutabiliyor
Kaleminize sağlık:)