Ne güzel bir
sabahtı, yine gün ağarmaya, rüzgâr hafiften esmeye başlamıştı. Sabahın insana
iyi gelen o serinliği vardı. Gökyüzünün maviliği gözle görülür bir hal almaya
başlamıştı. Nedense Feride için son zamanlarda sabahlar böyle keyifli değildi.
O sabah da diğer sabahlar gibi zorlanarak uyanmıştı. Uykudan önce yine
düşüncelere dalmış, bu düşünceleri bir nihayete varamamıştı.
O günün yoğun
bir gün olacağını hatırladı. Bitirmesi gereken işleri vardı ama bir süredir
erteliyordu. Hepsini hafta sonuna kadar teslim etmeliydi. Feride’nin bitmeyen
işleri vardı. Bir an önce hazırlanması gerektiğini fark etti. Camdan dışarı
bakarken yağmurun başladığını gördü. Yine trafikte kalacak, dakikalar geçmek
bilmeyecekti. Bir de çocukları okula bırakması gerekiyordu. Çocuklarla beraber
hazırlanıp evden dışarı çıkmak hiç de kolay değildi. Kendisine gelebilmek için bir kahve yapmak
istedi. Aksilik bu ya kahve de bitmişti.
Eşine kaç kere tembih etmişti. Zaten dünyanın en unutkan insanıyla evliydi!
Henüz sabahın ilk saatleriydi ama sanki tüm enerjisi bitmişti. Aslında tüm bu
düşüncelerin arkasında Feride’nin fark edemediği bir problemi vardı. Sık sık
şikayet ediyor, neredeyse günün tamamını söylenerek geçiriyordu.
Şikayet etmek Feride’nin
bütün enerjisini bitiren, onu hareketsiz bırakan bir problemdi. Her yaşadığı
olayda bir dezavantaj arıyor, sanki tüm bunları sadece kendisi yaşıyormuş gibi
hissediyordu. Söylendikçe söyleniyor, kendisini o çıkmaza hapsediyordu.
- Sabah sabah
yine trafikte kaldık. Zaten çocuklarla yola çıkmak çok yorucu oluyor. Bir de dünyanın
en unutkan insanıyla evliyim sanki! Alt tarafı kahve alacaktı, onu da unutmuş.
- Biraz
abartmıyor musun Feride? Hepimizin ayrı ayrı sorumlulukları oluyor. Eşin de
yoğunluktan unutmuş olabilir. İnsan olumsuza odaklanınca daha da işin içinden
çıkamıyor sanki. Yaşadıklarımıza biraz da iyi tarafından bakmamız lazım. Öyle
değil mi?
Feride
şikayetlerinin peşi sıra geldiğinin farkında bile değildi. Artık bu durum onun
normali olmuştu. Eskiden büyüklerimiz bir şeyi kırk kere söylersen olur derdi. İnsan
şikayet etmeye devam ettikçe başlangıçta ufak olan problemleri bir yığın haline
dönüşebilir. Oysa önemli olan gerçek
problemi fark edebilmektir. İnsan problemini fark ettiğinde çözüme de bir adım
yaklaşmış olur.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki; insan problemiyle yüzleşmediğinde hayat da ona çözüm hakkı vermez.
Şikayet etmekten
uzaklaştığında, onu bekleyen çözümü de fark etmiş olur. Çünkü çözüm problemin
tam dibinde gizlidir. Bulmak için ise biraz düşünmeli ve kendimize bazı sorular
sormalıyız.
-
Beni hareketsiz bırakan şey ne?
-
Neden bir şey yapmak içimden gelmiyor?
-
Küçücük bir problem neden beni çok
sinirlendiriyor?
İnsan bazen
yaşadıkları karşısında ne yapacağını bilemez. Yaşadığı problemleri sadece
kendisi yaşıyormuş ve hiç geçmeyecekmiş gibi düşünür. Oysa hayatta problem
varsa mutlaka çözüm de vardır. Tıpkı hayatımızda avantajlarımız ve
dezavantajlarımızın olması gibi… Yaşadıklarımız, karşılaştığımız olaylar da
böyledir. İnsan zorlandığı problemlerden kaçmak ister. Problemlerden kaçtıkça da
çözüm marifeti gelişmez. Çözüm aramak yerine şikayet etmeye başladığında onu
dibe çeken bir girdabın içinde bulur kendini. Negatif düşüncelerin arasında oradan
oraya savrulur. Sadece sahip olmadıklarını görür, verilen imkanlarla da
ilgilenmez hale gelir. Bu durum zamanla çevresindeki tüm insanları da
etkilemeye başlar.
Farkında bile
olmadan işimizden, ailemizden, eşimizden, çocuklarımızdan, evimizden ve daha
nicesinden şikayet ederiz. Halbuki neye bilinç verirsek kalbimizde
onu yeşertiriz. Düşüncelerimiz o yönde olur, ona göre tepkiler veririz.
-
Kime çekti bu çocuk!
-
Çocuğum benden nasıl bu kadar farklı
olabiliyor?
-
İş yerinde daha çok çalışmama rağmen
karşılığını alamıyorum!
-
Herkes ne kadar mutlu, sen hiç benimle
ilgilenmiyorsun!
Ve söylenmeye
devam ederiz… Ne zamana kadar? Bir duvara toslayana kadar. Bu
duvar bazen iş yerinde bir patron olur, bazen büyük bir kayıp yaşamak…
Şikayet etmek mi?
Yoksa sahip olduklarımıza, yapabileceklerimize bilinç verip kalbimizdekileri yeşertmek
mi? Karar bizim…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Kaleminize sağlık…