Sitenin
o muhteşem duvarlarını görünce; “Vay be,
burada oturmak vardı! Kim bilir hayatları ne eğlencelidir” diye düşündü.
Nermin, yaz boyu bahçıvan babasının yanında çalışır, ona yoldaşlık ederdi. Mehmet Efendi işinin hakkını verirdi. Şehrin tüm bahçelerini avucunun içi gibi bilirdi.
- Aman Mehmet Efendi bizim bahçeyi unutma! Gübrelerini, tohumlarını da alıver sana zahmet. Sen en iyisini seçersin.
- Mehmet Efendi, seni bugün bekliyorum bahçeyi anca sen adam edersin.
- Ne olur vakit bul da bizim bahçeye bir el atıver.
Bahar
kapıyı çalınca; ağaçlar, çiçekler, çimenler Mehmet Efendi’yi beklerdi. Nermin,
babasıyla evleri, otelleri, bahçeleri gezmeye bayılırdı. Bulduğu her fırsatta
babasına takılırdı. Baba kız birlikte hem sohbet eder hem de harika bahçelere
şahitlik ederlerdi.
Yine bir gün sabahın erken saatlerinde bir bahçeye bakım yapmak için yola düşmüşlerdi.
- Of be şu rezidansa bak! Şimdi bunun en üst katından güneşin batışını izlemek vardı. Babacığım, ben bu insanların yerinde olsaydım, neler yapardım biliyor musun?
- Neler yapardın?
- Bir kere her sabah erkenden kalkar şu güzelim bahçede yürüyüş yapardım. Yürüyüşten sonra kapalı havuzları vardı ya, kesin orada yüzerdim.
- Başka ne yapardın?
- Sabahları güneşin doğuşunu seyrederdim, ne güzel doğar buradan, değil mi baba?
- Güneş her yerden güzel doğar kızım haklısın, önemli olan buna şahitlik edebilmemiz. Ne
mutlu gözlerimiz görüyor ve güneşe baktıkça mutluluk duyabiliyoruz.
Lüks
villaların içinde neler olup bittiğinden habersiz, etrafa bakınarak
yürüyorlardı.
Bir
kaç dönüm arazisi olan siteye giriş yapmışlardı. Babasına biraz yardım eden
Nermin, sonrasında etrafı gezmeye, insanları izlemeye başladı.
Bu
devasa sitede;
Büyük
sosyal tesislerinin içinde her türlü aktivite,
Çeşit
çeşit ağaçlar, çiçekler, yürüyüş parkurları,
Dışarda
büyük çardaklar, gölet içinde balıklar,
Hafif
hafif yüzüne vuran esinti,
Çocuklar
için hazırlanmış oyun parkları vardı.
Nermin,
bazı insanların çok şanslı olduğunu düşünmeye başladı. “Biraz da bu şanslı insanların neler yaptığına bakalım” dedi kendi
kendine. Oyun parkında bulunan kişilere doğru yaklaştı. Biri telefonda
hararetli hararetli konuşuyordu. İş yerinde büyük bir sorunu vardı. Belli ki
nasıl çözeceğini de bilemiyordu. Gözü kimseyi görmüyordu sanki. Çocuğunun
salıncaktan düşmek üzere olduğunu fark edemedi. Ta ki Nermin koşup çocuğa
yetişene kadar.
Banklara
doğru yürürken oturan kişiyi gördü. “Oh
ne güzel manzaraya karşı oturmuş esintiyi hissediyor” diye düşünürken
birden tekerlekli sandalye de olduğunu fark etti. Nermin ayakta desteksiz
durabildiği için şükredip gezintisine devam etti.
- İki senedir burada oturuyoruz, daha bir akşam sosyal tesisine gidemedim arkadaş!
- Seninki bir şey mi? Ben buraya geldiğimde her sabah spor yaparım diye düşünüyordum. İnanır mısın bir hafta bile yürüyüş yapamadım. Açıkçası zamanım olmadı, hep bir koşturma, hep bir yerlere yetişme halinden çok yoruldum.
Nermin
duyduklarına inanamadı. Nasıl yani iki senedir hiç yüzmemiş mi bu adam? Diğeri
de toplasan bir hafta yürüyüş yapmış.
Yürüyüşten
bahsettiklerinde Nermin’in aklına annesi geldi. Mahalledeki küçük mütevazı
evlerini anımsadı. Bahçeleri yoktu ama yürüyüş parkları vardı. Her gün öğleden
sonra bir saat yürür, belediyenin koyduğu aletlerle egzersiz yaparlardı. Güle
oynaya gider, sevdikleriyle vakit geçirirlerdi.
Nermin
duyduklarının şaşkınlığı içindeydi. Geçen sene de bir otel ziyaretinde aynı
duyguyu yaşamıştı. Peyzajı için gittikleri mekan bir doğa harikasıydı. Kim
bilir burada insanlar ne güzel eğleniyordur diye düşünürken ne görsün? Akşama
kadar uyuyan, bütün günü yiyip bitiren insanlarla doluydu. Bütün gece ayakta
olup gündüzü uyuşuk geçirenler, güzelim denize girmeden tatili bitirenler…
Hele
o yazlıkçılar yok muydu? “Ah ah ben olacaktım nasıl da keyif alırdım.
Adımlarını atsalar ayakları denize değecek olan evlerinden çıkmazlar.” Oysa
Nermin o denize girebilmek için Pazar sabahı saat 6.00’da yollara düşüyordu.
Ailesiyle 40 kilometrelik yol gidip denizin tadına doyuncaya kadar yüzüyordu.
Akşam güneşin batışını seyretmeden eve dönmek istemiyordu. Her gün olsa yine de
bu yolu gelirim derdi.
Babasının
sesi ile daldığı düşüncelerden sıyrıldı.
“Hadi Nermin, gidiyoruz”
Arabaya
bindiklerinde Nermin’in düşünceli hali Mehmet Efendi’nin dikkatini çekti.
-
Noldu, daldın yine hayırdır?
-
Bir şeyleri anlamaya çalışıyorum.
-
Neyi?
-
Neden imkâna sahip
olanlar hiç farkında değilken imkanı olmayanlar özenip dururlar?
-
Çünkü sen sadece resmin bir tarafını görüyorsun. Asıl mesele
göremediğin tarafta olabilir mi?
-
Nasıl yani?
- Mesela sen güzel evleri, siteleri görüyorsun ama evlerinin içini
göremiyorsun. Sana göre o gün havuza gidip yüzmeleri gerekir ama o sırada
onların zamanı ve sağlığı elvermeyebilir. Esasında insanlar o imkanı
koruyabilmek için çalışmaktan yaşamaya fırsat bulamıyor. …”
- Hiç öyle düşünmedim, ben hep onların yerinde olsam diye hayaller
kuruyordum. Hiç ellerindekinin kıymetini bilmiyorlar. Ne kadar şanslı
olduklarını bilmiyorlar diye düşünüyordum.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der
ki; Önemli olan sahip olduğumuz imkanlar
değil, onların bize ne kadar temas ettiğidir. İnsan payına razı olmakla başlamalı ve
çalışmaya da devam etmeli. Hayatta her şeyin avantajıyla beraber dezavantajı da
vardır.
İnsanoğlu
başkalarının hayatına baktığında güzel kısmını görür ama onun yanında bir de
zor olan tarafı vardır. Kimse o zorluğu görmek istemez. Kendine verilenin ise
olumsuz tarafını görüp olumlu kısımlarını önemsemez. Dolayısıyla asıl problem
kişinin verilene kanaat etmiyor olmasıdır. İnsan dışında bunu yapan var mı? Bir
kiraz ağacı, şeftali olmak istiyor mu? Hayır, doğada her ne kadar canlı varsa
payına razı, insan dışında…
Peki,
biz elimizdeki imkanlara mı yoksa olmayanlara mı odaklanıyoruz? Perdenin bir
tarafını görürken diğerinden göz mü çekiyoruz?
Asıl
soru…
Bize verilene, payımıza razı mıyız?
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar