Azın Bereketi

 





“Azın bereketi vardır.” diyerek çıkmıştı bu yola Ahmet. Pandemiden bu yana alım satım işlerine merak salmıştı. Başlarda kazanamazsa da sabrettikçe işler iyiye gitmeye başlamıştı. Yılda taş çatlasın iki tane araba satıyordu ama aldığı araçlar tahmin ettiğinden daha iyi kâr bırakıyordu. Hem bu şekilde parası da bereketleniyordu. Tabii bu kazanç arkadaş çevresinde sadece Ahmet’in yüzünü güldürüyordu. Zira arkadaşları az zamanda çok kâr ettiklerini düşündükleri işlere girmişlerdi. Ellerinde ne var ne yoksa buraya bağlamışlardı.  Ahmet alım satıma başladığı sıralarda onlar da bu işe girmişlerdi.

“Oğlum, deli misin? Öyle para mı kazanılır gıdım gıdım? Bak bize, oturduğumuz yerden bir yatırıyoruz beş kazanıyoruz.” diyorlardı. Ahmet, arkadaşlarının bahsettiği bu kolay kazanç durumunu hiç anlayamıyordu. Bu yöntem ona çok karmaşık geliyordu. Karmaşık gelmese bile içi rahat etmezdi ki… Çünkü babası, Ahmet’i hiç öyle yetiştirmemişti; “Bir kazancın içinde mutlaka alın teri olmalı” derdi.

Sadık Bey, araba tamircisiydi. Çok da kazanmazdı. Sabah erkenden işe gidip akşamın karanlığında eve gelirdi. İşinden de hayatından da hiçbir zaman şikayet etmezdi. Hatta “Çalışmasam hasta olurum.” deyip dururdu eşine.

Annesi de arada yakınırdı; “Asıl çok çalışmaktan hasta olacaksın!”

“İşleyen demir paslanmaz hanım, işleyen demir paslanmaz!” Babasının bu sözlerini çokça duymuştu. O yüzden çok çalışır, mümkün olduğunca şikayet etmezdi. Emek harcamadan yenilen yemeğin lezzeti olmadığını bilirdi.

Ailece bir araya geldiklerinde keyiflerine diyecek olmazdı. Eğlendiricileri, imkanları çok fazla yoktu ama birbirlerinin yüzünü güldürmeyi her zaman başarırlardı. Babası hiçbir zaman eve iş taşımazdı. Evet, çok çalışırdı fakat ailesini de ihmal etmemeye gayret ederdi. Her gün kapıdan içeri girdiğinde eşiyle ve çocuklarıyla ilgilenirdi. Pazar günü dükkanını kapatır; çocukları gezmeye, pikniğe, alışverişe götürürdü. Hep beraber çok güzel vakit geçirirlerdi. Çevredeki insanlar onların birbirlerine olan bağlarına imrenirdi.




“Şimdi düşünüyorum da babam çok kazanmazdı ama evimizden de hiçbir şey eksik olmazdı.” dedi kendi kendine. Kolay kazancı tavsiye eden arkadaşlarının şimdiki hallerine bakıyordu ve babasının neden öyle söylediğini daha iyi anlıyordu. Sürekli ellerinde telefon, “Para kaybettim!” ya da “Kazandım!” gündemiyle yaşıyorlardı. Bazıları telefonlarına alarm bile kurmuş, saat başı kalkıyordu. Siteye girip son durumu kontrol ediyorlardı. Çoğu zaman başlarını yastığa rahat koyamıyorlardı.

Eşine, çocuğuna vakit ayırmayı bırakın; bilgisayarın başından kalkıp tuvalete gitmeye korkanlar vardı. Bu kadar heyecanlı bir hayatı nasıl kaldırdıklarını anlayamıyordu. Stres seviyeleri yüksek olduğu için haliyle hayatlarına konsantre olamıyorlardı. Evet, iyi kazanıyorlardı ama kazançlarının onlara bir teması olmuyordu. Eşini, çocuğunu ufak hediyelerle mutlu edemiyorlardı. Paraları arttıkça ailesinin harcamaları da artıyordu. Tatmin olmaları ise hep azalıyordu. Kimisi de “Benim şu kadar param var.” diyordu ama uzunca bir süredir o parayı bu sitelerde döndürüp duruyordu. Tek bir kuruşu ile eve bir şey alamayıp üstüne eşinden para isteyenler vardı.

Ahmet ise pandemiden beri nakit parasıyla ufak ufak araba alıp satıyordu. Aldığı arabaların da çok hayrını görmüştü. İçine eşi dostu doldurup tatillere giderdi. Memlekete gidip zeytin, kurutmalık ne varsa arabaya doldurup getirirdi. Şehir dışına tatile gidip arabada uyuduğu zamanlar bile olmuştu. Hem kullanıyor hem de kâr ediyordu. Bu kârlar yüksek miktarda değildi ama her seferinde bir tık daha iyisini alabilecek duruma geliyordu.

Ahmet’in babasından duyduğu ve hiç unutmadığı bir söz vardı: “Az olsun evladım ama bizim kazancımız olsun; azın bereketi vardır.” Evet, Ahmet’in babası çok kazanmazdı ama hep kazancının hayrını görmüştü. Ahmet de parasının hayrını görenlerdendi. Çok iyi olmasa da küçük bir ev alabilmişti. Orta halli bir arabaları vardı. Çocuklarını şehir dışında üniversitelere gönderebilmişti. Babasının sözlerini her zaman kulağına küpe yaptı.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki “Bir işte ne kadar emeğin varsa o kadar bereketin olur.”



===   

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.


 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 


Yahya Hamurcu




Yorumlar

Firuze dedi ki…
Temasının olması o kadar kıymetli ki...emeğinize sağlık
Havva Ağırdil dedi ki…
Azın bereketini kuyumcular çok iyi bilir.
Fatma Okumuş dedi ki…
Alın teri olunca o paradan hayır görüyor insan alın teri olmayınca bir yerden giriyor bir yerden çıkıyor insana temas etmiyor. Oturduğun yerden para kazananlar çok para kazanmış olsalar bile o paranın hayrını göremiyorlar. Ya hasta olup ameliyat oluyorlar ya kaza geçiriyorlar evlerinde de bir ton huzursuzluk. Neden böyle diye soruyor sonra acaba kazandığını iddia ettiğin para da alın teri olmadığından olabilir mi?
Ayşe Budak dedi ki…
Ne kadar ekmek o kadar köfte derler ya :) Verdiğimiz emek bir şekilde karşılık bulur ...
hemen veya daha sonra...
Duygu Erkmen dedi ki…
Azın bereketi o kadar kıymetli bir şey ki uygulayabilen ancak anlar 🤲 bereketli olmak dileğiyle teşekkürler…
Gülfem dedi ki…
Hayırda kazanılmış bir rızkın bereketi ne kadar kıymetli...
Havva Ağırdil dedi ki…
i “Bir işte ne kadar emeğin varsa o kadar bereketin olur.”
Hasret Horasan dedi ki…
İnsanın kolay meyil ettiği bir durum, ne kadar çok o kadar iyi... Oysa teması olmadıktan sonra çok olmasının da bir anlamı kalmıyor. Kaleminize sağlık..
ZelihaE dedi ki…
İnsan emeği olmadığının kıymetini bilemiyor. Harvurup harman savuruyor. Emek varsa da az ama teması yüksek, kıymeti fazla oluyor. Emek olmayan bir anda gelip bir anda gidiyor. Ellerinize sağlık:)
Adsız dedi ki…
İnsan kendi bereketini çok zıddı yerlere bakarak bulmaya çalışıyor...
İnci k dedi ki…
Azın bereketi çoktur bu hayatta