Sisli
bir kış sabahına uyandı Esin. Gün yeni yeni ağarıyordu ama yine de pusluydu.
Elleri cebinde işe doğru yol alırken, şehirde hareketlilik çoktan başlamıştı. Siteden
arabalar seri bir şekilde çıkış yapıyorlardı. Her gidişin bir de dönüşü vardı. Çoğunluk,
bir sabah aydınlığında çıktıkları evlerine bir akşam karanlığında dönüyorlardı.
Orada bile bir döngü vardı. Karşılaştığı komşuyla, arkadaşıyla selamlaştı. Kapıcı
Mahmut amca site önlerini temizliyordu. Çocukların kimi servis bekliyor, kimi
ise okula doğru yürüyordu. Mahallenin esnafları kepenklerini sıra sıra
açıyordu. O kepengin açılma sesini severdi Esin. Erkenden kepenkleri açan bir
esnaf, bereketinden nasiplenmeyi çağrıştırırdı.
Yürürken kavşağa doğru giden bir bisikletli dikkatini çekti. Bisikletin arkasına oturan çocuk el sallıyordu. Esin “Günün aydınlık olsun çocuk” dedi. Çocuk gülümseyerek bisikleti süren yakınına sımsıkı sarıldı. Önünden hızla uzaklaştılar. Yüksek binaların arasında kavşağa doğru yol alıyorlardı. Güzel bir resim gibiydiler. Kimdi acaba o çocuğun sarıldığı? Babası, abisi, amcası ya da dayısıydı bilmiyordu. Bildiği bir şey varsa ona güveniyordu. Kavşak büyük ve kalabalık, yollar ise pusluydu. Sürücü “Korkma, yanımda güvendesin” der gibiydi. Kavşağı geçince gözden kaybolmuşlardı. Esinin varacağı yere az kalmıştı. Kavşağa ve yola yüksekten baktı. Sonra derin düşüncelere daldı. İnsanın sarıldıklarını, dayandıklarını, güvendiklerini ve kavşaklarını düşündü. Puslu havalarını, aydınlık yollarını, gidişlerini ve gelişlerini düşündü.
Her
insanın farklı kavşakları vardı.
Peki,
insan yolda kavşağı nasıl geçmeli?
Neye
sımsıkı sarılıp, neden uzaklaşmalı?
Her
hareket insanı bir yere vardırır.
Peki,
senin hareketin, seni nereye vardırıyor?
Bu
yolda hareket ederken, insan neye sımsıkı sarılmalı?
Sımsıkı
sarıldığın isteklerin, gerçekle uyumlu mu?
Neye
yaklaştırıyor seni sarıldıkların? Ateşe mi, suya mı?
Yola
çıkarken var mı bir hedefin?
Hedefi
olmadan insan yol alabilir mi?
Yol
netlik ister.
Aman
kaza olmasın dikkat et dayandıklarına, sımsıkı sarıldığına!
Peki
ya varacağın yere ulaşmak…
Mesele
varmak, ulaşmak mıdır?
Varmaya çalıştığın yolda, hareketin toplamda
lehine mi?
Bir
denizde yüzmek olsun bu yol,
İçinde
yüzdüğün ateş mi, su mu nefsim?
Hangi
amaçla, ne düşünüyorsun?
Ne
algılıyorsun, ne aktarıyorsun?
Görüyor
musun; aydınlığı da, karanlığı da?
Yaşamı
da ölümü de, iyiyi de kötüyü de,
Duyuyor
musun?
Zalimi
de mazlumu da; hakkı da batılı da,
Gerçeği
de, sahteyi de…
Üzülüyor
musun, inciniyor musun küçük acılardan,
Kim
bilir belki de büyük acıların merhemidir bilinmez,
Sarılıyor
musun gerçeğe sımsıkı, bazen zor gelse de,
Ona
dayanıp, itiyor musun sahtelikleri?
Dayandığın seni RABbine yaklaştırıyor mu?
Yol
puslu da olsa aydınlık da olsa net misin?
Kavşak
yakın çünkü…
Yol
ya gerçeğe varacak ya da sahteye,
Seçim
senin bu yolculukta,
Derin
bir nefes al şimdi, çek içine gerçeği,
Ne
kadar mı alabilirsin içine gerçeği?
Cevabı
sende ve seçimlerinde gizli,
Sımsıkı
sarıldıklarında, dayandıklarında gizli,
Yaklaş
şimdi suya, zıddında uzaklaşarak ateşten,
Hareketin,
sakınman, hedefin anlam kazansın…
Kalbin
rahatlasın,
O
zaman, yol puslu da olsa Hak,
Yol
aydınlık olsa da Hak diyen, şahit
olanlardan olmak ümidiyle ;)
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
İyi düşündüren bir yazı, iyi bir dilek, çok beğendim…
Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık.
RABbimize giden yolda, gerçek yoldaşlarla olabilme ümidiyle…🌷
Gerçeğe yakın seçimler yapabiliriz inşAllah …