BEKLEMEKTEN ŞİŞTİM😊





Çalar saati kurmadan uyanmanın keyfi içindeydi. Zaman almıştı ama artık başarmaktaydı. Gün ağarırken dağların ardından güneşin doğuşunu hayranlıkla izledi. Evi toparladı, yatağını düzeltti, dişlerini fırçaladı, saçlarını taradı. Çocuklara tost yaptı, kahvaltı sofrasını ortada bırakmadı. Tezgâhı toparladı ve çocuklarla odalarına el attı. Çantalar akşamdan hazırlandı. Yatakta mayışan eşine “Çocuktan betersin Faruk, hadi uyan, geç kalıyoruz” diye seslendi. Çocuklar ve Sinem hazırlanmış, aşağıya inmişlerdi bile. Arabada Faruk’ u beklediler. Uzunca bekleyişin ardından gelen eşine, “Ay beklemekten şiştim. Bekletilen kadınlar olur ama ben hep seni bekliyorum” dedi Sinem. Bunun üzerine eşi; “Ne yapayım anca oldu. Senin ihtiyacın olan da belki beklemektir dedi.

Sinem çalışkan ve hızlı bir kadındı. Bir şey yapılacaksa ertelemezdi. Harekete geçmesi, başlaması hızlıydı, er başlardı. Hemen başlaması, harekete geçmesi iyi özelliğiydi ancak acele ederdi. Sonra hata yapar, canı sıkılırdı. Aceleciliği yüzünden destek de almazdı kimseden. Zaman tanımaz, hak tanımaz, hoş görmez ve tahammül edemezdi. Hayatı tren kaçırıyormuş gibi, yetişmeye çalışır gibi, yaşardı.

Etrafındakilerin aynı hıza hemen yetişmelerini isterdi.  “Yapsak mı, dursak mı?” ne olursa olsun sıkıntı kıvamındalardı. İnsanları harekete geçiremez, kendini yorar, bekleyemez, kendinden de uzaklaştırırdı.  Onlarda hareketi istediği zamanda ve kıvamda görmediğinde söylenirdi. Ki izin vermeyecek hızdaydı. O çöp hemen atılmalıydı, o yerler hemen silinmeliydi. Ödevin hepsi hemen yapılmalıydı. Bir dönem kızına matematikten özel ders aldırmıştı. İkinci dersin ardından çocuğun ivmesinde yükselme beklemişti. Gelmeyen başarıdan dolayı da sık sık öğretmen değiştirirdi. Beğendiği avizenin siparişi hemen verilmeliydi. Tatil planı rezervasyonu onun istediği tarihte yapılmalıydı. Kırmızı ışıkta beklemeye dayanamazdı. “Hadi hadi” diye ritim tutardı.

 “Bir dur, müsaade et, tamam hallederiz” cümlelerini artık duymuyordu. Ne de olsa yapamazlardı, yapsalar da düzgün olmazdı. “Sonuçta yine ben uğraşacağım en iyisi kendimi yormayım da yapayım” derdi. Her şeye yetişmeye çalışırdı ve çoğu şey eksik kalırdı. Kontrolü hep elinde tutmak isterdi. Yapılması gereken, gerekmeyen ne varsa üzerine yük ederdi. Sonra da o yüklerin altında ezilirdi. Omuzlarının ağrısından kaç defa masaja, fizik tedaviye gitmişti. Ancak çözüm kalıcı olmamıştı.

Sinem ne kadar aceleciyse Faruk o kadar sakindi. Bu bir tesadüf olabilir mi?

 Faruk Sinem’e göre ağırkanlı bir adamdı. Faruk bir iş yaparken acele etmezdi. Harekete geçmekte zorlanırdı. Başladığı bir işi ise düzgünce yavaş ve emin adımlarla tamamlamaya çalışırdı.



Yine bir iş çıkışı Faruk Sinem’i iş yerinden almış evlerine gidiyorlardı. “Kaplumbağadan hallicesin Faruk! İçim ezildi. On dakikalık yolda uyutacaksın beni” dedi. Ertesi gün Sinem işe arabayla kendi gitmeye karar verdi. Müziği açtı, saate baktı. Tek başına olmasına rağmen geç kalmıştı. Eyvah! Geç kaldım, hızlanmalıyım dedi. Aniden önüne çıkan aracı görmedi bile. Kaza geliyorum demişti oysaki.  Şükür, kimseye bir şey olmamıştı.

Arabanın ön çamurluğu ve farlarda hasar vardı. Bir telaşla mahcup mahcup Faruk’u aradı. “Canım, şey, ben kaza yaptım, gelebilir misin, kötüyüm” Faruk’un söyleyebileceği o kadar çok şey vardı ki o sahnede, derin bir nefes alıp verdi. “Konum at geliyorum, geçmiş olsun sıkma canını, mala gelsin” diyebildi. “Vurdumduymaz, sen yaşlanmazsın, yavaşsın, geç kalıyorum hep senin yüzünden” derdi kocasına Sinem. Nasıl bakacaktı adamın yüzüne şimdi, utanıyordu Sinem.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Bekleyebilme marifeti olan insana oluşturduğu sebeplerin sonucu verilir.”

Bir fidan ekildiği anda meyve verir mi?

Yavru kedi bir anda büyür mü?

Kuş yumurtadan çıkar çıkmaz uçar mı?

Bir insan bir anda yetişir mi?

Bekleme marifeti olmayan; ihtiyacının ne olduğunu anlayabilir mi?

Bekleyemeden, kendine zulmeden, başkasının ihtiyacını giderebilir mi?

Her şeyi kendi yapmaya çalışan, her şeye yetebilir mi?

Yetişebilir mi, yetiştirebilir mi?

Süre koy, odaklan sebeplere, sonuçları düşünmeden,

Unutma kontrol sende değil,

Esne ve zemin hazırla insana; bekle,

Hiç değişmeyecek belki de, öyle olsa bile,

Sen rolüne odaklan, yapabileceğin ölçüde ve kıvamında,

Bekle! Sabırla, acele etmeden…

 

===

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.


 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

Yahya Hamurcu





Yorumlar

Ncy Bşl dedi ki…
Sebepleri seven,
Sabrı, tahammülü öğrenilen,
Süre koyan,
Yetiştirmeye çalışan, öğrenirken öğreten
Olabilmek ümidiyle:)

Adsız dedi ki…
Hızlı olmak ile aceleci olmak arasındaki ince çizgiyi kaçırmamak lazım 🙏
Sdk dedi ki…
Çok güzel hayatin içinden bir aktarim olmuş ..... Yüreğinize sağlık ..
Sdk dedi ki…
Çok güzel hayatin içinden bir aktarim olmuş ..... Yüreğinize sağlık ..
Bu hayatta herşey taş ve gedik meselesi...
Adsız dedi ki…
Terapi tadında yazınız için teşekkürler. Kaleminize sağlık
Bengü dedi ki…
Hayatın içinde ne çok yaşadığımz bir durum, yazara teşekkürler
Hancaycuk dedi ki…
Bekleyebilme becerisi artan insanlardan olmak dileğiyle
Ayşe AKGÜN dedi ki…
Sabır büyük marifet gerçekten.. Kaleminize sağlık 🌻
Btl dedi ki…
Emeğinize, kaleminize sağlık.
Adsız dedi ki…
Herkes bizim gibi değil. Dibine verilene bir bak niye yanında o var sana ne öğretiyor ondaki farkliiklar. Farkedip gelişmek dilegiyle kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Bazen ne kadar da bekleyemiyoruz onu fark ettim
Adsız dedi ki…
kaleminize sağlık..
Ayşe Budak dedi ki…
Sabrı olmatan insan hem kendine hem de etrafındakilere zarar veriyor farkında olmadan.
Adsız dedi ki…
Beklemesi gerekirken yerde beklemeyi, harekete geçilmesi gereken yerde harekete geçmeyi bilenlerden olalım inşALLAH Denge çok önemli
Derya dedi ki…
Sonuca ulaşma isteği insanda acayip yerlere varıyor. Umarım doğru sebepleri oluşturup o sebeplerden keyif alabilelim:)
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌹
Sebeplerden keyif aldıkça hangi sonuçla karşılaşırsak karşılaşalım hep mutlu oluyor insan. Çünkü hala mücadele edeceğin bir zaman ve ümidini asla kaybetme diyen Allah var…
Dln dedi ki…
İnsan sonucu isteyince acele eder. Oysa sebeplerle ilgilense hakkını verdiği süreç onu kendi için en doğru sonuca da ulaştırır.
Dln dedi ki…
İnsan sonucu isteyince acele eder. Oysa sebeplerle ilgilense hakkını verdiği süreç onu kendi için en doğru sonuca da ulaştırır.
Şükran dedi ki…
Herkes birbirinden ne kadar farklı ve birbirlerinin hayatında avantajlarıyla diğerine fayda verirken dezavantajlarıylada tahammülü artırıyor....
Adsız dedi ki…
Bekleyebilmek... çok hoş bir yazı..
Figen Ekame dedi ki…
Farklılıklarımız zenginliğimizdir :)
Sibel bslgn dedi ki…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Bekleyebilme marifeti olan insana oluşturduğu sebeplerin sonucu verilir.” Bu sözün bilincinde olmak ve sabredebilmek ne kadar kıymetli. Teşekkürler kaleminize sağlık 🪻🪻🪻☺️
Büşra Ç dedi ki…
İnsanoğlu acelecidir…
Havva Ağırdil dedi ki…
Farklılıkların bizi geliştirmesi gerekir bunu görmek için anlamak lazım bu bana neden geldi.
HRK dedi ki…
“Gerçekten ALLAH, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 153)
Doğru şeyler için sabredenlerden olabilme dileğiyle…
Emeklerinize sağlık Sevgili Yazar, teşekkürler. 🌷