Semra,
insanı seven uyumlu bir insandı. Her şeyin çözümünün sevgide gizli olduğuna
inanırdı. Sözcüklere kalsa sevilmek çok da önemli değil derdi. Yaşantısında ise
önceliği sevilmek üzerineydi. Sevilmemek onu üzerdi. Bazen bu durumun farkına
bile varmazdı.
Çocukluğundan
itibaren çevresinin söyledikleri onun için çok önemliydi. Mutlu bir anı olsun
hemen arkadaşları ile paylaşırdı. Mutsuz bir anı olsun, başarılarını veya
başarısızlıklarını hemen paylaşırdı.
Son
zamanlarda hayatında işler pek de yolunda gitmiyordu. Üniversitede yüksek
lisans yapıyordu. Ne var ki hocasıyla yıldızları kendine göre pek de
barışmamıştı. Kendini sevdirmeye ne kadar çalışsa da başarılı olamamıştı. Bir
gün arkadaşı Feyza’yla dertleşti.
-
Ya İkbal Hoca ne yapsam
beni sevmiyor. Ben bugüne kadar hep hocalarımla iyi anlaştım ve sevgi temelli
ilişkiler kurdum. Yalnız İkbal hoca sanki bunu hiç umursamıyor. Bu durumda beni
çok üzüyor. İçin için sanki benden hoşlanmadığını düşünüyorum. Çok uzak,
mesafeli sanki bana; “Uzak dur, bana bulaşma” der gibi bir hali var. Çok
mesafeli, donuk donuk bakıyor. Çok az konuşuyor, ders haricinde hemen hemen hiç
muhabbet etmiyoruz. Yanlışlarımı pat pat söylüyor. Doğrularımı “Tamam olmuş bu
kadar” diyip geçiştiriyor. ‘’Bu kız mutlu mu, mutsuz mu?’’ hiç yok. Bak o kadar
bilgili ki ondan çok şey öğreniyorum. Aramızdaki o mesafe var ya o duvarı
aşamayınca canım sıkılıyor. Bence benden hiç hoşlanmıyor.
-
İlahi Semra hiç
güleceğim yoktu. Belki de onun yapısı böyledir. Sevgisini her insanın gösterme
şekli farklı. Bir de ne olacak; İkbal hoca seni sevse ne,sevmese ne... Gir
dersine, sana olan faydasını al ve çık takılma böyle şeylere.
-
Nasıl takılmam? Seni gerçekten
anlamakta zorlanıyorum, duygusuz gibisin. Buram buram İkbal Hoca kokuyorsun. Gerçekten
kendini ve insanları sevmiyor mu, öyle mi yani? Acaba onu kimse sevmedi mi, o
yüzden mi böyle? İçin için bunu bile düşündüm. Yazık, hayatı boşa gitmiş gibi...
Sevgisiz yaşanır mı?
-
Fazla anlam
yüklüyorsun. Ben hiç takılmam; hoca beni sevmiş, sevmemiş. Hem bakalım beni
sevse bile ben onu sevecek miyim? Çok da önemli değil yani. Bana sorarsan sen de
bu kadar takılma.
-
Peki, senin için ne
önemli? Sen neye bakarsın, neye takılırsın?
-
Kimse beni dediğim gibi
sevmek zorunda değil ama benim için saygı çok önemli. Kırmızı çizgim
diyebilirim. Karşımdaki kişi bana saygı duymalı ve ben de ona. Benim yaşam stilime
saygı duyulmaması beni üzer. Düşünen, kendini geliştiren, fayda odaklı
insanları severim ben. Diğer türlü çok samimi gelmiyor. Hatta mesafeli insanlar
bana daha yakın gelir. Gerçekçi, net
sınırları olan tabii ki bir de tebessümlü
olsa tamamdır. Bir insan düşün, arkadaşın olsun; çok
sıcakkanlı, eğlenceli, sınırları yok. Senin neye ihtiyacın olduğunu hiç
anlamamış. Ne yapayım ben o sevgiyi? Bana hiçbir faydası yok ki? Toplamda
zarardayım. Ya bugün, yarın ya da yakın bir gelecekte bana zarar verecek.
Kendime saygım varsa uzaklaşırım o insandan... Aynı olalım, benim gibi düşün
diye demiyorum Ancak herkes benim ya da senin gibi sevmek zorunda değil.
Anlarsak daha mutlu olabiliriz.
-
Hımm!
Farklı bir açıdan baktın hiç böyle düşünmemiştim. Bu bana soğukkanlı bir
yaklaşım gibi gelirdi. Yalnızlaşırım elimde hiçbir şeyim kalmaz gibi gelirdi.
Sevmeyen sevilmeyen, sıkıcı mutsuz insandır diye düşünürdüm.
-
Ben
sevmiyorum demiyorum ki... Zor seviyorum ama saygıyı daha çok önemsiyorum.
Herkesi sevebilmemiz mümkün değil ama saygı duyabiliriz. Zamanla sevmek,
seçerek, detayda sevmek daha samimi geliyor.
Her
insanın hayatta kıymet verdiği kavramlar birbirinden farklı farklıdır.
Kimi
insan için sevgi önemliyken kimi insan için
ise saygı daha önemlidir.
Esasında
ikisi de ilişkilerimizde doğru miktarda ve doğru kıvamda
elzemdir.
Farklılıkları fark ediyor olmak
insanın ne işine yarar?
İnsan, hayatı boyunca iletişim ve ilişki
kurmak zorunda bırakılmış bir canlıdır. O yüzden en çok da kendini ve
çevresindekileri tanımak zorundadır. Neye ihtiyacı var ve kimin hangi ihtiyacı
giderebileceğini öğrenmeli ki kaliteli bir hayatı olsun.
Deneyimsel Tasarım
Öğretisi der ki; “Farklılıklarımız zenginliklerimizdir.”
Nasıl
ki akşama fasulye yemeği yapmak isteyen biri marketten ne alır? Tabi ki ihtiyacı olan malzemelere göre
alışveriş yapar; taze fasulyesi, soğanı.
Tekstil sektöründe imalat yapan bir üretici
neye bakar? İmal edeceği kumaş için hangi üreticiden ne alacağına. Neyden ne
çıkacağını bildiğinde ortaya iyi bir ürün çıkarır.
İnsanın
da kendini ve çevresini tanıması bu yüzden önemlidir. İnsanları doğru yere
konumlandırmamızı ve doğru beklentiler oluşturmamızı sağlar.
Sağlıklı
ilişkiler kurmak için kendini ve insanı tanıyanlardan olmak ümidiyle...
Böylece
eksik parçalar zamanla yerini bulacaktır...
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Yorumlar
Kaleminize sağlık… 🌸
Neyini sevdin, neden?
Neyini sevmedin, neden?
İnsan saygı duyulmaya deymez mi?
Anlayabilenlerden ve insanları doğru yerlere konumlandıran olmak ümidiyle
Saygı için mi?
İnsan kendisini ve çevresindekileri tanıyıp özelliklerini deşifre ettiğinde hayat kalitesi artar.
Oysa insanın farklı olana ihtiyacı vardır. Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık.🌷
İnsanı tanıdıkça ihtiyaçlarını iyi deşifre edersin ve böylelikle daha sağlam ilişkiler için zemin hazırlarsın