“Sıkı can iyidir yavrum!’’ dedi anne Zeynep Hanım.
- Ne diyorsun anne, canım sıkılıyor diyorum. Lütfen tabletimi verir misin?
- Veremem, ödevlerini bitir, biraz da bana yardım et, sonra…
- Eskiden olsa hemen verirdin. Ne oluyor sana böyle?
Merve’nin hayatında günler,
haftalar, yıllar böyle geçiyordu. Birgün yoktu ki annesiyle telefon ya da
tablet kullanmak için pazarlık yapmasın. Bir saat boş kalacak diye ödü kopuyor,
o boşluğu da kendini en çok eğlendirecek aktivitelerle geçirmek istiyordu.
Sorumluluklarını erteliyor, sürekli şikayet ediyordu. Annesi bu durumdan çok
sıkılmıştı. “Nerede hata yaptım da bu çocuk böyle oldu?” diye hayıflanıp
duruyordu. Aslına bakarsak görünürde hiçbir hata yoktu. Kızıyla daha yakından
ilgilenebilmek için işi bile bırakmıştı. Merve ilkokula başlayana kadar tek
odak noktası kızıydı. Dikkati dağılmasın diye başka çocuk da istememişti.
Merve’nin hiçbir ihtiyacını eksik etmiyor, eğitimi için sürekli okul deniyordu.
Hiçbiri yeterince içine sinmiyor, her şey mükemmel olsun istiyordu.
Merve daha bebekken
annesi onu oyun gruplarına yazdırmıştı. Her saati programlı, bir sonraki
aktivitesi belliydi. Kızını en doğal gıdalarla besleyebilmek için ayrıca
alışveriş yapıyordu. Planladığı gün somon balığı yiyemediyse, Zeynep Hanım’a o
gece uyku yoktu. Kendi uykusu kaçsa sorun değildi ama Merve’nin uyku düzeni bir
gün bozulsa karalar bağlıyordu. Kendi dişi ağrısa bir süre bekleyebiliyor ama
Merve’nin diş kontrollerini bir kez olsun aksatmıyordu. Bir giydiğini bir daha
giydirmiyordu neredeyse. En kaliteli mağazalardan, en güzel elbiseleri alıyordu
biricik kızına. Doğum günü her ay kutlanıyordu bir yaşına gelene kadar; ‘doğum
ayı’ olarak. Sonraki senelerde ise doğum gününe iki ay kala hazırlıklara
başlanıyor, özel konseptler belirleniyordu. Merve hangi karakter olmak isterse
onun kostümleri alınıyor, tüm sınıf arkadaşları davet ediliyordu.
Psikoloğa götürüyordu
Merve’yi daha sekiz yaşındayken. “Ya bir
sorunu varsa ve ben fark edemediysem?” diye düşünüyordu. Merve “Canım sıkıldı” demesine fırsat kalmadan
hemen organizasyon yapıyordu. Bazen bir alışveriş merkezindeki oyun parkına
bazen de arkadaşlarıyla sinemaya götürüyordu. Hava güzelse piknik yapıyorlar,
en sevdikleri yiyecekleri hazırlıyor, dönüşte de dondurma yemeye gidiyorlardı.
Tüm bunlara rağmen akşam eve dönüş yolunda Merve üzülecek bir şey buluyor kimi
zaman gözyaşlarına boğuluyordu. Zeynep Hanım hayretler içerisinde her seferinde
suçu kendisinde bularak kızından özür diliyordu. Onun öz benliğine saygı
duymalı, kişisel gelişimi için onu iyi anlamalıydı. Bazen aklına gelmiyor
değildi: “Bu kadar imkânın içerisinde neye üzülüyordu şimdi? Yoksa sadece
şımarıklık mıydı yaptığı? Yok canım, neden öyle bir şey yapsın. Kesin bir
şeyleri eksik yapıyordu.” diyerek hayıflanıyordu.
Bebekliği, çocukluğu
derken artık yavaş yavaş genç kızlığa doğru yaklaşıyordu Merve. Zeynep Hanım’da
artık eskisi kadar güç, sabır, tahammül kalmamıştı. Çünkü bütün bunları
çocuklukta yapacak, büyüyünce Merve artık kendi kendini idare edecekti. Hatta
Zeynep Hanım işine geri dönecek, kariyerine yeniden emek vermeye devam
edecekti. Hiçbiri planladığı gibi olmadı.
Merve her şeyi
annesinin düşünmesine, her gününün ayrı bir eğlenceyle geçmesine alışmıştı. Yalnız
kaldığında eli ayağına dolaşıyordu. Arkadaşlarıyla bir yere gidecekse annesi
planlamalı hatta gidilecek yere götürmeliydi. Eve geldiğinde yemeği hazır
olmalı, olur da canı sıkılırsa annesi hemen yeni bir şeyler düşünmeliydi. Başka
türlü yaşamayı bilmiyordu. İnsan canı sıkıldığında nasıl çözüm üretir? Boş
kaldığında üretim adına neler yapabilir? Kendi başına nasıl planlama yapılır?
Evde yemek yoksa en pratik ne hazırlayabilir? Hayatta asıl ihtiyacı olan
şeyleri bilmiyor, canı sıkıldığında telaşlanıyordu.
Sonunda Zeynep Hanım’ın
canına tak etmişti. Kızıyla eskisi kadar
ilgilenmiyor, şikayetlerine kulak asmıyordu. Merve ise her bulduğu boşlukta
odasına gidip ya tabletle oyalanıyor ya da salonda televizyon seyrediyordu. Bu
eğlendiriciler olmasa canının sıkılmasına nasıl tahammül edecekti?
Deneyimsel Tasarım
Öğretisi der ki: “İnsanı geliştiren en önemli şeylerden biri can sıkıntısı yönetimidir.”
İnsanın egosu
tüketmek, haz almak ister. Oysaki üretim varsa tüketim hakkı vardır. Can
sıkıntısıyla beraber insanda üretim isteği artar, bilinç daha verimli çalışır.
Her sıkıldığımızda zihni bir şeylerle oyalarsak bir süre sonra üretimden keyif
alamaz hale geliriz.
O yüzden: “Sıkı can iyidir.”
Sıkılabilenlerden ve
bundan keyif alabilenlerden olabilmek ümidiyle.
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar