ACI YOK ROCKY!
Sağlıklı olmak insanın kendi seçimi mi?
Son zamanlarda ağrıları iyice artmaya başlamıştı. Özellikle dizlerindeki ağrılar dayanılmaz hale gelmişti. Artık yaşlandığını ve başka hastalıkları da olduğu için bunların normal olduğunu düşünüyordu. Yani yaşlanmak böyle bir şey olmalıydı; hastalıklarla boğuştuğun bir süreç…
Kendini iyice bırakmıştı. “Ağrılarım var”, deyip tüm gün uyuyor ya da televizyon seyrediyordu. Her geçen gün ağrıları da paralel olarak artıyordu.
Kendisinden çoktan vazgeçmişti.
Ailesi ve etrafındaki insanlar, hareket etmesini, etmezse her geçen gün daha kötü olacağını söylüyordu. Öyle ya, hala ayakları tutarken şükrünün göstergesi olarak kendini yürümeye zorlaması gerekmez miydi? Ayağı olmayan bir sürü insan, tek ayağıyla ya da koltuk değneğiyle hayatını devam ettirirken…
Aslında bu ilk tecrübe değildi. İlk kez kendinden vazgeçmemişti. Hayatında hep birileri için bir şeylerden vazgeçmişti. Kendi için değil, başkaları için hayata gelmiş ve onlar için yaşıyor gibiydi. Motivasyonu hep başka insanların düşünceleri olmuştu. Kendisi ile baş başa kaldığında, bir şey yapmak istemiyordu.
Daha önce spor yapmak için girişimleri olmuştu. “Artık karar verdim, sağlıklı yaşayacağım” demişti. Birkaç arkadaşıyla çıkıp her gün yürüyüş yapıyordu. Çok da iyi hissetmeye başlamıştı. Ağrıları yine vardı ama daha uzun süre ayakta kalabildiğini fark ediyordu. Bu durum hoşuna da gidiyordu. Çünkü geçmişinde çok hareketli, yerinde duramayan, hızlı hareket eden, kıpır kıpır biriydi.
Bir dönem yaşadığı ruhsal bunalımlar onu sürekli yatmaya meyilli hale getirmişti. Akabinde geçirdiği rahatsızlıklar da onu uzun süre yatağa bağlı kılmıştı. Bu uzun hareketsiz süreçte kaslar, iyice zayıflamış ve kendini taşıyamaz bir hale gelmişti. Artık iki adım atsa yoruluyor ve bunu hastalıklarına bağlıyordu.
Arkadaşlarıyla olan bu yürüyüşler de uzun sürmedi. İki hafta sonra arkadaşları gelmeyince o da bıraktı. Tekrar evde, yatağına ve televizyonuna bağlı hayata geri döndü. Hareket etmesi gerekiyordu ama motivasyonu yoktu.
Peki, onu zorlayan şey neydi?
Spora başladığında tüm vücudunun ağrıması mıydı? Ama her güzel ve faydalı şeyin başında olduğu gibi sporun başında da biraz zorluk vardı. İlk spor yapmaya başladığında birkaç gün kasları ağrıyacaktı. Ama bu geçici bir şeydi. Kısa bir süre sonra, tüm vücudu, yaptığı şeye uyumlanmaya başlayacaktı. O zorlu kısmı geçince, daha zinde daha sağlıklı olduğunu hissedecekti. Zaten bunu daha önce deneyimlemişti. Ama o, başında acı olan bir şey yapacaksa, en azından keyif olmalıydı işin ucunda. Bu yüzden arkadaşlarıyla olmak istiyordu. Ama dış dünyayı kontrol edemezdi. Arkadaşlarının işi çıkabiliyor, her zaman gelemeyebiliyorlardı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İyi olan her sürecin başında bir miktar acı vardır…
Diyete ilk başladığında ne zordur sabretmek. Herkes yerken insanın önüne gelen en sevdiği yiyeceği reddetmesi… Bir de buna açlık acısı, baş dönmeleri, halsizlikler eklenince… Ama bir süre sonra insan buna uyum sağlamaya başladığında “Aslında çok yemek ne kadar yükmüş. Midem artık daha rahat… Hem kilo verince vücudum da rahatladı” demeye başlar.
Ama ne zaman?
Bir süre sonra…
İşte o zaman diliminde insandan istenen şey; “Sabır” Çünkü baştaki zorluk geçicidir.
Peki o neden sabredemiyordu?
Yalnız olmaktan hoşlanmıyordu. Oysa motivasyonunu dış dünyaya bağlamasa, kendi sebebine odaklansa…. Küçük hedeflerle spora başlasa, sürekliliği yakalamış olacaktı. Arkadaşlarıyla sohbet ederek müzik dinleyerek değil, tek başına olmanın verdiği geçici acıya katlanarak devam etseydi kim bilir hayatında neler değişecekti.
Spor yapmak istemesinin asıl sebebi “Sağlık” olmalıydı. Ama ne var ki, o arkadaşlarla bir arada olmak için spor yapıyordu. Bu nedenle bir araya gelmediklerinde spor yapmak istemiyordu. Kendine şu soruları sormalıydı:
- Amacım ne? Sağlıklı yaşamak mı?
- Evet, sağlıklı yaşamak.
- Neden sağlıklı yaşamalıyım?
- Çünkü daha kaliteli bir hayat istiyorum.
- Nasıl sağlıklı yaşarım? Ya da sağlıklı yaşamak için neler yapabilirim?
Amacı sağlıklı yaşamaksa, ona göre hedef belirlemeliydi. Hedefini küçültüp, belki 5 dakikalık yürüyüşlerle işe başlamalıydı. İlk hedefi, 5 dakikalık yürüyüşleri sürekli hale getirmekti. Yani adım adım hedefe yaklaşmak… Sonra da hedefi yavaş yavaş büyütmek.
Seçenekler arasında sağlıklı olmak varken, acı çekmek, insanın kendi tercihiydi. Her seçim bir vazgeçişti. Sağlıklı olmaktan vazgeçtiği anda insan, sağlıksız olma yolunda adım atıyordu.
Peki şimdi o ne yapacaktı?
Hangisini seçecekti?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsan kendisi için faydalı olan bir şeye ulaşmak istiyorsa mutlaka başında bir miktar acıya sabretmeli. Tohumun, toprağın altından zorlanarak ilk filizi vermesi gibi. Annenin doğumda çektiği acıdan sonra evladını kucağına aldığındaki sevinç gözyaşı gibi. O anda çekeceği acı, insanı yolundan çevirmemeli. O acı aslında, gül bahçelerine açılan bir kapı…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Hemen olsun istiyoruz...
Küçük küçük başlamak istemiyoruz...
Bu da sonucu uzaklaştırıyor bizden...
Neden olmuyor?
Neden devam edemiyorum?
Bilmeyince çok zor, cevap veren bir yazı olmuş,teşekkürler...
Gerçekte neyin neden nasıl olması gerektiğini bildiğinde o yönde hareket ettiğinde fayda kapıları açılıyor.
Güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık🍒
Hayatımızda sabır olmasaydı kiloluyken sadece keşke zayıf olabilsek diyerek yeterli olurdu bizim için, ama gerçek hayatta öyle bişey yok :)
Ufacık bir bedele karşı yüksek bir sonuç hemde hemen istiyor. bunu aşabilirsek bir çok yönden de toparlanmış oluruz. İnşaALLAH
Teşekkürler bu anlamlı yazı için...
Hedefini hemen başlayabileceğin kadar küçült der DTÖ. Hemen başla, erteleme.
Kararla eylem arasına zaman sokma..
Kaleminize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş..
Çözüm aslında çok kolay, yanıbaşında ama insanın en büyük düşmanı aynada gördüğü kişi ne yazık ki...
Gerçek problemi görüp, gerçek çözümü uygulama sürekliliğini nasip etsin RABBİM...
Hele bunu uzun zamandır ertelemişsek direnç haline getirmişsek o testi tek başımıza bedellerimize tazyik vermeden geçemiyoruz
Allah bize çok güzel çok güçlü bir vücut vermiş mükemmel bir işleyiş
Bu sistemin üstesinden gelemeyeceği şey yok yeterki doğru sebepler oluşturmaktan vazgeçmeyelim …
Sadece spor yapmak değil onun arkasındaki vazgeçmişliklerimizle de yüzleşebilmeliyiz …
İnsanın sabırsız olmasının başında yaratılışımızdaki fıtrat özelliklerimizden aceleci oluşumuz gelir. O yüzden hemen sonuç olsun isteriz. Sebeplerimize degilde hep bizim kontrol alanımız dışındaki şeylere odaklanırız çoğu zaman. Hatta bu yüzden hayat bizi elemeden pek çok şeyden kendimizi eleriz. Sabırsızız birde acı olmasın zorluk olmasın hep haz olsun istiyoruz ama faydalı olan her şeyin başındaki o bir miktar zorluk ve acıya sabredebildiğimizde sürekli hazzımız da artıyo. Bu bağlamda DTÖ ile önce insanın kendini tanıması sonra yasalar ve çeşitli stratejilerle yaşam kalitesini artırması tabi ki uygulayabildiğimizde çok büyük bir nimet çok büyük bir konformuş. Buna bizzat kendi adıma şahit oldum. Kaleminize sağlık🙂🌺
Teşekkürler 🦋
Elinize sağlık...
Kaleminize sağlık :)