Çeviri

Sayfalar

Bu İşin Kestirme Yolu Yok Mu?

 


-        Biliyor musun, maydanozdaki C vitamini portakaldakinden daha yüksekmiş.

-      Nereden öğreniyorsun bu bilgileri. Biraz da derslerine mi çalışsan ne? Bak, bu sene üniversiteyi kazanman lazım. Bir yıl daha kaybetmemen gerekiyor. Ayrıca babanın tavrını da biliyorsun bu konuda.

-      Off anne! Söylediğime pişman ettin. Ne alakası var bu konunun üniversiteyle? Çalışıyorum işte, daha ne yapayım?

Ozan’ın lise son sınıfta girdiği üniversite sınavı başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Buna sebep olarak da derslerin ve okulun çok ağır, yorucu olduğunu söylemişti. Annesi Ozan’a bir şey demese de aynı yaştaki komşu çocuğu Ferhat’ın tıp kazanmış olması takılmıştı kafasına. Okul ve dersler bu kadar zorluyorsa Ferhat tıbbı nasıl kazanmıştı? Hele geçen gün gazetede okuduğu haber… Bir kız çocuğu dağlarda çobanlık yaparken arada çözdüğü sorularla 500 tam puan almıştı. “Evde vaktim yok, çünkü hayvanları otlattıktan sonra evde kardeşlerime bakıyorum, yemek yapıyorum” diyordu. Tek çalışabildiği zaman hayvanların otlarkenki zaman... “Ne çocuklar var” diye düşündü.

-          “Ahh Ozan! Neyini eksik ettik ki? “

“Acaba bu IQ ile ilgili bir şey mi” dedi kendi kendine. “Belki o çocukların IQ’su yüksektir.” Sonra aklına birkaç yıl önce yaşadıkları olay geldi. Babası Ozan’ın notlarının kötü gelmesine çok kızmış, “eğer okumayacaksa vakit kaybetmeyelim, hemen bir işe sokalım” demişti. Ozan buna çok sinirlenmiş, o sınav haftası odasından çıkmadan ders çalışmıştı. Ve inanılmaz bir şekilde sınavlarının çoğundan iyi not almıştı. Kendini ispatlamak için yapmıştı bunu. “Bakın ben istersem başarabilirim. Zekâm ile ilgili bir sorun yok” demek istemişti sanki. Çünkü sonrasında yine ders çalışmayı bırakmış, daha çok arkadaşlarıyla vakit geçirir hale gelmişti. Kalan zamanlarında da evde bilgisayar oyunları oynuyordu.

 

Hayatta Şans ve Tesadüf Var mıydı Gerçekten?

Bu gerçekten IQ meselesi miydi? Ya da insanların bazıları şanslıyken bazıları şanssız mıydı? Ferhat doğuştan şanslı olduğu için mi ilk senesinde, üstelik lise son sınıfı okurken tıp kazanmıştı? Ya o çoban kız? Evi çekip çevirip kardeşlerine bakıyor, bir yandan da hayvanları dağlarda otlatıyor ve o arada bir de sınavda tam puan alıyor. Bir an aklından o çoban kız geçti. “Ders çalışmak için hayvanları otlatmaya götürmek zorunda. Ne de çok seviyordur o hayvanları. Onlar olmasa çalışmak için kaçacak bir aralık bulamazdı herhalde” diye düşündü. Sonra kendi kendine “Yok yok! Bu şans olamaz. Ferhat misafir geldiğinde bile selam veriyor, sonra odasına geçip ders çalışıyordu. Hatta öğretmeni “sabah güneş doğmadan uyanıp çalışırsan, öğrendiklerin kalıcı olur’’ dedi diye karanlığın aydınlıkla buluştu o saatlerde ders çalışmıştı. Ferhat’ın annesi de “ben hiç ders çalış demem, o zaten girer çalışır”, demişti bir keresinde. Bu iş ders çalışmakla ilgiliydi. Zaten hayatta şans ve tesadüf yoktu. Verilen emekler vardı. Yoksa hayat adaletsiz olmaz mıydı?

Ferhat da çok imkanlara sahip bir çocuk değildi. Babasını küçükken kaybetmişti. Babadan geriye sadece oturdukları o ev kalmıştı. Babaannesi Ferhat’a bakarken annesi de çalışıp zar zor evi geçindirmeye çalışmıştı. Ozan’ın annesi o an bir şey fark etti: Ferhat ders çalışmasa onun dışında ne yapabilirdi? İmkanları olmadığı için öyle sürekli arkadaşlarıyla gezemezdi. Evde bilgisayarı bile yoktu.. Akıllı olmayan bir telefonu var iletişim kurmak için. Evde hep babaannesi ile kalıyordu... Birlikte eğleneceği bir kardeşi bile yoktu... Üstelik evde kurallar da vardı. Televizyonu kafasına göre açması bile yasaktı. Dışarı çıktıysa kiminle olduğunu söylemeli ve belli bir saatte eve dönmeliydi. Belli bir miktar harçlığı vardı. Hafta sonuna kadar onunla idare etmesi gerekiyordu. Annesi fazla para vermek istemediğini söylemişti bir sohbetlerinde. “Çok para harcamaya alışmasın. Her zaman imkânımız olmayabilir”, demişti. Hatta üniversiteye hazırlandığı süreçte Ferhat bu imkanları kendi kendine daha da azaltmıştı. Daha az arkadaşlarıyla görüşmüş daha az uyumuş daha az boş zaman geçirmişti. Hatta en sevdiği şeylerden biri olan kitap okuma saatlerini bile çok azaltmıştı. Şimdi bu kadar emek verdikten sonra tıbbı kazanması nasıl şans olabilirdi. Bunun IQ ile ne ilgisi olabilirdi?


Ne kadar emek verdin o hedef uğruna?

O zaman tüm bunlar neyle ilgiliydi? Yani sonuçlar… Kazanımlarımız… Nasıl ulaşıyorduk bunlara. Çoban kızı düşündü. Belki de kendi için yaptığı tek şey ders çalışmaktı, hayvanlar karnını doyururken. Oturup manzarayı da izleyebilirdi ama onu zaten hep görüyordu. Manzaraya karşı bir açlığı yoktu. Ferhat gibi, hayatını kurtarması gerekiyordu. Arkasında sırtını dayayacak bir babası ya da imkanları yoktu. Yani başka çaresi yoktu. Hedeflediği şey için çok çalışmalı, doğru sebepleri oluşturmalıydı. Zaten Deneyimsel Öğreti de ne diyordu: Hiçbir sonuç yoktur ki bir sebebe bağlı olarak verilmesin insana. İnsan oluşturduğu sebeplerin sonucunu yaşıyordu gerçekten. Şimdi insan şuna bakmalıydı:

Ben şunu istiyorum, evet. Peki istediğim şeye ulaşmak için ne yaptım? Ne kadar emek verdim?

Tüm bunlar Ozan’ın hayatında çok eğlendirici, oyalayıcı, haz veren şeylerin olmasından mı kaynaklıydı diye düşündü. Kendini koydu Ozan’ın yerine. Ben genç olsam ve etrafımda eğlenceli bir sürü imkânım olsa… Arkadaşlarım, param, bilgisayarım, bisikletim, patenim, yaptığıma hiç ses çıkarmayıp beni destekleyen bir anne baba. İyi de ben neden ders çalışayım ki o zaman diye düşündü. Belki de imkanları azaltmak, daha sınırlı daha kontrollü vermek gerekiyordu. En azından bu sene. Sınavına odaklanıp ders çalışabilsin diye.


Neydi emek?

Hayat hiçbir şeyi altın tepsi de sunmuyordu. “Emek olmazsa hiçbir kazandığın senin değildir” der Deneyimsel Öğreti. Emek vermek ne demekti? Ozan nasıl emek verecekti? Sebep oluşturarak; ders çalışarak. Her zamankinden daha fazla ders çalışarak. İnsan kazanmak istediği şey için azimli olmalıydı. Azim sabırla bağlantılıdır her zaman. Azimliyse bir insan sabırlıdır aynı zamanda. Sabrı gitmeye başladığında da kısa yoldan çabucak hedefe ulaşmaya çalışır, hırslanır. Kestirme yollara girmeye çalışır. İşte burası insanın yanıldığı yerdir. Çünkü emeğin kestirme yolu yoktur. Kısa yoldan elde edeceği şeyi kazanç zanneder. Oysa insan oluşturduğu sebeplerin sonucunu yaşar bu hayatta. Az bir emekle çok büyük bir şey elde ettiğini zannediyorsa yanılıyordur. Çok yakında kaybettiğini anlayacaktır.

 

Biraz acı… Ama sadece başında…

İnsanı sebep oluşturmaktan alıkoyan ise imkanlarıdır. Anda haz aldığı şeyler ona güzel gelir. Ama Deneyimsel Öğretiden öğrendiğimiz bu bilgi her şeyi değiştiriyordu: Her güzel şeyin başında acı vardır. Spora başladığımızda bile ilk zamanlar tüm kasları acımıyor muydu insanın? Okula ilk başladığında hiç okuma yazma öğrenemeyecek gibi gelmiyor muydu? Üniversiteden sonra ilk işe başladığında ne de çok stres olmuştu hata yapacağım diye. İnsan daha doğarken rahat doğmuyordu ki. Bebek kendini iterek zar zor kendini dışarı atmıyor muydu?

Evet! Her güzel şeyin başında bir miktar acı var… ve insan da genellikle bu acıdan kaçar. Buna takılmadan sabırla sebeplerini oluşturmaya odaklandıktan sonra hangi sonuç verilmezdi ki insana. Yeter ki sebeplerini oluşturmaya engel olacak, anda haz veren şeylerden bir süre uzaklaşsın. Yahya Hamurcu ne güzel söylemişti: Açlık… İnsanın hareket etmesini sağlayan şeydir. Bir ayıyı şehre indiren, gözü açılmamış bir bebeğe annesinin memesini bulduran, Fırat’a evde, çoban kıza dağda ders çalıştıran açlık… Karnı tok olanın yerinden kıpırdayası gelmez. Ama aç olan nasıl karnını doyuracağını düşünür, stratejiler bulur.

İşte onu diri tutan, güçlü kılan şeydir. Sebep oluşturması için harekete geçmesini sağlar… ve insan yeter ki sebep oluştursun. Oluşturduğu her sebep onu sonuca götürecektir. O zaman biraz sabır…


===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

“Kim Kimdir”“İlişkide Ustalık”“Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu

You May Also Like

20 comments

  1. Ayşe Temelci14/9/22

    Büyüklerimiz emek etmeden ekmek yok derdi.

    Ulaşabileceğimiz hedefimiz için çabayı sabrı mücadeleyi hatırlattığınız İçin teşekkür ederiz.

    Elleriniz dert görmesin ☺️🌸

    YanıtlaSil
  2. Adsız14/9/22

    Doğru sebepler doğru sonuçlara götürür. Sen sebebini oluştur da sonucu düşünme, balık bilmezse Halîk bilir. ☺️

    YanıtlaSil
  3. Doğrusu çok bonkör bir blog yazısı olmuş 😊 Yıllar içinde öğrendiğimiz pek çok öz bilgiyi barındırıyor 🙂 Herkesin bildiği (!) ama nedense herkesin uygula/ya/madığı nice yasaları içeriyor. Umarım okuyanlara teması da bol olur ♻️

    YanıtlaSil
  4. Pınar Y.15/9/22

    Evet azim sabır ile yoğrularak gelen bir süreç, tüm başarıların anahtarlarını oluşturan kısım, emek... emek... emek... Kaleminize sağlık 👏

    YanıtlaSil
  5. Adsız15/9/22

    Bir kestirmesi olduğunu zannederek geçti güzelim ömürler…

    YanıtlaSil
  6. Sümeyrak15/9/22

    Her imkan insanı tembelleştirip öldürürken imkansızlıklar ise diri tutar. Çabalamak, elde etmeye çalışmak çok kıymetli. Her sahip olunan şey aslında bir emeğin ürünü. Emek varsa sahip olmak ve sahip olduklarının kıymetini bilmek var

    YanıtlaSil
  7. Hatice Ş16/9/22

    Kısa yolu yok; AZİM, SABIR ve SEBAT ETMEK var gerçek başarı öykülerinde. Başarıya gidebilmek içinse önce hareket ve merak var olmalı...bunlar için de gereken bir miktar AÇLIK.

    YanıtlaSil
  8. Adsız20/9/22

    Hersey emeklerle alakalı bu kestirme yolu yok !!! Çok güzel ve çarpıcı bir anlatım olmuş kaleminize sağlık ;)

    YanıtlaSil
  9. Adsız23/9/22

    Açlık insanı diri tutar; tokluk öldürür.

    YanıtlaSil
  10. Belgin23/9/22

    Başarının sırrı emek.

    YanıtlaSil
  11. Açlığı ne kadar güzel anlatmışsınız
    Ellerinize sağlık.. Açlığımızı doğru yerlerde konumlandırmak duası ile..

    YanıtlaSil
  12. Bu aralar çok karşılaştığım bir soruna değinmeniz beni çok sevindirdi, çok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık🙏

    YanıtlaSil
  13. Adsız23/9/22

    Çok güzel bir yazı teşekkürler 🪷

    YanıtlaSil
  14. Hazal23/9/22

    Açlığın öneminin çok iyi anlatılldığı bir makale olmuş. İnsanın açlığı olmazsa çalışma isteğide olmaz.

    YanıtlaSil
  15. Adsız24/9/22

    Açlık ve emek... Başarının sırlarından iki tanesi gerçekten.
    Ellerinize sağlık 🌿

    YanıtlaSil
  16. Çok güzell bir gerçek olmuş. Açlık insanı diri tutar yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  17. Adsız24/9/22

    Karnı tok olanın yerinden kıpırdayası gelmez. Ama aç olan nasıl karnını doyuracağını düşünür, stratejiler bulur.

    Çok doğru... ALLAH razı olsun

    YanıtlaSil
  18. Adsız29/9/22

    Ne güzel bir yazı:))

    YanıtlaSil
  19. Adsız13/10/22

    Sebepler… ne kadar güzel anlatılmış💐

    YanıtlaSil
  20. Emek vermeden başaramadığımiz şeyleri şansa bırakmak yada emek olmadan hedeflerimize ulaşamayacağımizi çok güzel anlatan Bi yazı olmuş emeğinize sağlık

    YanıtlaSil