Çeviri

Sayfalar

Aşk Başa Düşünce

Telaşlı ki telaşlı olmadıkları bir sabahları yoktu ailece  Yuvasından dağılan, birbirlerine çarpmadan bir o yana bir bu yana koşan ama hep sabit bir yolu takip eden karıncalar gibi koşuşan aile bireyleri için, standart bir sabahtı.

Banyo kapısını tıklatan ki bu pek kibar oldu aslında yumruklayan bir abi, sabah haberlerinden gözünü ayırmayan üstü gömlek, gravat, alt tarafı eşofmanlı bir baba,  banyo lavabosunu var gücüyle ovalayan anne, tüm bunların yanında bambaşka bir hayat yaşıyorcasına güne uyanan evin Leyla’sı…

Gözleri aşka gülen taze söğüt dalı gibi dolanıyordu evin içinde. Tabiri caiz ise aval aval bakıyordu herkese. Sevdiği çocuk hariç tabii; onu görünce kilitleniyordu gözleri ona. Annesinin tabiri ile “konuştuğu çocuk”, arkadaşlarının tabiri ile âşık olduğu çocuk.

O ise bir kelime, cümle ile tarif edemiyordu onu ve ona olan hislerini. Bir onu konuşuyor, onu düşünüyor tüm hayatı oymuş gibi yaşıyordu. Aynı kitaplarda okuduğu büyük aşklar gibi tutkulu bir şeydi yaşadıkları. Kolay mı; kavuşmaları yıllar sürmüştü. Ne emekler sonrasında, nihayetinde kavuşabilmişlerdi. Ondan öncesi ve sonrası diye hayatını ikiye ayırıyordu. Çok güveniyor, seviyordu. Ciddi düşünüyorlardı üstelik…

Bir yerlerde okumuştu; “İnsan âşık olunca bilinci kapanır, yanlış kararlar verebilir.” Sonra bir arkadaşı söylemişti iyi düşünmek, düşünebilmek gerekir, diye…

Birini bu kadar sevmek güvenmek doğru mu?

Biraz daha beklesek mi ciddi kararlar vermek için?

Her şeyin bu kadar iyi gitmesi normal değil acaba göremediğim bir şeyler olabilir mi?

Bu kadar duygum yoğunken doğru kararlar verebilir miyim acaba?

O bu kadar düzgün biri mi yoksa ben mi onu öyle görüyorum?

Ailelerimiz uygun mu ilerde sorun yaşar mıyız?

Gibi sorularla havada uçarcasına yol alan ayaklarını yere değdirmeye çalışıyordu. İşe de yarıyordu esasında. Bugüne kadar neyi nasıl yapamam diye çalışan zihni artık her şey mümkün bu hayatta ne istersek başarabiliriz motivasyonu ile yaşıyordu.

Yıllarca alıştığı kendini tanıyamıyordu ve bu da çok ürkütücü geliyordu. O nedenle yaşadığı mutluluk, her şey mümkün hissi ona yabancı geldiğinden, onu eski günlerdeki kendisine, o aklı başında kişiye dönüştürecek müdahalelere ihtiyacı vardı. Olayın dışına çıkıp yaşadıklarını, kendini, karşısındakini sorgulamak ona çok iyi geliyordu. Sevdiğine güvendiği kadar kendine, düşüncelerine güvenemiyordu. Çünkü ne kendine ne de düşüncelerine yön veremiyordu.

Eskiden ne yaptığından emin,  aklı başında insan gitmiş, ne zaman ne yöne gideceği belli olmayan  bir kuş, eyeri boşa çıkmış koşu atı gibiydi. Tam da bu sebeplerden kendini “güvenilir” olarak tanımlamaması çok normaldi. Bu nedenle de başkalarının ne dediğini daha bir önemser olmuştu.

 “Kendini bırak, tadını çıkar, geçiyor bu günler” diyenler olduğu gibi “Aman ha dikkat et; aşk başa düşünce akıl elden gider, geçiyor bu günler” diyenler de oluyordu. Zaten öyle diyenler, böyle diyenler hiç bitmiyordu. İşin aslını söyleyecek, ona yol gösterecek birilerine, bir şeye ihtiyacı vardı.

Daha yolun başında daha ilk adımları idi…

Eş, iş, çocuk daha nice kararlarım olacak, bu kararları kime göre neye göre vermeliydi?

İlk seven, ilk iş kuran, ilk çocuk sahibi olan ben olmayacağım gibi son da ben olmayacağımdır, diye düşündü.

Birileri bunları yaşadı, olumlu olumsuz deneyimleri oldu…

Kamp sandalyesinin bile, çarşaf kadar kullanım kılavuzu var da bizim yok muydu acaba?

Öylesine göre mi böylesine göre mi şöylesine göre mi yaşamalıyız?

Referansımız ne olmalı?

Sorularının cevaplarını çok merak ediyordu…

Tek merak eden kendisinin olmayacağını düşündü. Birileri düşündü ise cevabını da bulmuş olabilirler miydi?

İşte böyle tanıştı, Deneyimsel Tasarım Öğretisi gerçeği ile…

Geriye dönük baktığında da yüzünü, özünü güldüren, ne kadar sağlam ne kadar doğru ama küçük adımlarla büyük ilerlemeler kaydetmişti.

Gözleri aşka gülen taze söğüt dalı olmanın yanında,  köklerini de toprağa salıvermişti. Meyvesi, dalı, yaprağı kökleri ile var olduğunu hissediyordu.

Hala ailesi ile yaşarken ki telaşlı sabahları eksik olmasa da tatlı bir huzur, içini ısıtan bir güvenle güne başlayan bir Leyla idi artık…



                                                                                 ===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu


You May Also Like

1 comments

  1. Ne yazikki insanın bilinci kapalı olunca karsidaki insanı vazgeçilmezi yapabiliyor. Oysa insan odedigi bedeli sevmiyor Muydu? Yanlış bedeller insanın gözünü kör edebiliyordu. O da seviyor ama bunlara inanmak istemişiz. Kaleminize sağlık. Hoşçakaliniz🤍

    YanıtlaSil