İftira

 

 

İFTİRA

İnsanın acıları olur hayatta, sevinçleri gibi, olağan… Öyle acılar da vardır ki çekenin yüreğine kor gibi düşen... Bilirse içi yanan, o yangının hatırınadır, başka yerlerde hazırlanan bahçeler.

Haddi aşan iftiracı, söyleyivermiştir ağzına gelenleri. Ağzına gelen kalbinden, zihninden geçmiştir, ortalığa düşmeden önce. Zihni kirli, kalbi kirli sözlerdir velhasıl bu sözler.

Kendi canı yanmasın diye yakmıştır başkasının canını. Tıpkı Yusuf’un öyküsü gibi… Kendi kirini, Yusuf’un gömleğine silmişti o kadın. Kuyuların Efendisi, o zamanlar adı henüz Yusuf. Kardeşlerinin oynayalım diye götürüp, kuyuya attığı Yusuf. Kurt kaptı diye, kana bulanmış gömleği babasına getirilen Yusuf.

Kardeşleri değil miydi; tabii ki onlarla oynamaya gidecekti. İnanmıştı onlara, Güvenmişti, Kardeşim diyenlerin, kardeşim gibisin diyenlerin insanı kuyuya atması ne acıdır. Kim bilir ne kadar karanlıktı o kuyu? Kim bilir ne kadar üzüldü Yusuf? Umurunda mıydı kardeşlerinin? Onların içi serinlemişti sonuçta. Biraz süslü konuşma, bir iki sahte gözyaşı, işte muradına erdi iftiracı.

Her inişin bir çıkısı vardır elbet; Yusuf da kuyudan çıktı. Ama hedefi kadar bedeli olur insanın hayatta. Amacın, RAB’binin sevdiği olmaksa nihayetinde, ananın babanın sevgisine benzemez…  Kocanınkine, karınınkine, patronunkine hiç benzemez. Ödül çok büyük olunca, bedelin de benzer ölçüde olması çok tutarlı elbette. İftiracı ise etrafındakilerin sevgisini kazanmaya çalışır; ne acı...

Kuyudan çıkan Yusuf’u, başka acılar bekliyordur..

Yanlışı teklif eden o kadın… Amacına ulaşamayınca, iftira atan da o kadın… Masum olan Yusuf… Bir insan, Hazreti olmaya hazırlanıyor…. Ama ne hazırlık! Kim bilir nasıl içi acıdı(?) Az önce zorla sana saldıran kişi, şimdi senin, o saldırıyı yaptığını söylüyor. Haydi! Kaç kişi ben de Yusuf gibi susardım, diyebiliyor; parmak kaldırsın. Yeminler etsen ne fayda… İftiracı da yemin ediyor.

Yetmedi! Taraftar toplamaya çıktı o kadın. Yakınlarına anlattı; haklıyım, dedi. Haklısın, dedi yandaşları… Tüm ülke, o kadına haklısın, dedi. Keşke Yusuf’un yanında olabilseydik, demek geliyor insanın içinden. Sahi yanında olsak ne derdik? “Üzülme…” “Geçecek…” Ne denir ki sırtını ALLAH’a dayamış bir insana? Ne denebilir? “Bana ALLAH yeter” diyene sen daha iyi ne diyebilirsin?

O kadın ve yandaşları… Birbirlerine hak verdiler. Bir iki bıçak kesiği acısı ile çıktılar işin içinden. Yusuf’a zulmeden iftiracının yandaşları… Ne zavallı bir etikettir sahip olduğunuz. İftiracı hakkın hakim olduğundan habersiz miydi ki sizi de peşinden sürükledi? Yok yok…  o yaptığının yanlış olduğunu biliyordu. Acısına pansuman yapmak isterken, başkalarının gömleğini kullandı.

Yusuf zindana gittiğinde, iftiracının içi rahat mıydı acaba? Yoksa kini, öfkesi ağzından, gözlerinden mi taşıyordu? Bu nasıl sevgi, diye sormazlar mı insana? İnsan sevdiğini zindana gönderir mi? Adına aşk masalları uydurulan kadın! Bir iftiracıya da böylesi şöhret yakışır… Yusuf’a da zindandan dimdik, alnı ak çıkmak… Hazreti olmak yakışır O’na…

Birileri kuyuya attı, birileri zindana… Oradan oraya sürüklediler Yusuf’u. Çok canını yaktılar. Çok acıttılar belki içini ama O’nu hep seven BİR’i vardı. Üzülme kulum, dedi; ben seninleyim…

Gelelim iftira atanın durumuna…

Zannettikleriyle can yakar. “Bence öyle demek istedi” der ve başlar günah kilimini dokumaya… “Öyle mi demek istedin” diye sormak aklına gelmez de gizliden gizliye iş çevirmek lezzetli gelir. Öyle fısıldamıştır dostu kulağına…

Hiç aklını kullanmaz mı peki? Onca hayır gördüğü insan, bunu yapar mı, diye neden düşünmez? Bir tuhaflık olduğunu anlayamaz mı? Bu kadar mı uzaktır gerçekten? Bu kadar mı kalındır perdesi?

İftira atan kişi böyle yapmakla ne kazanır? Ne kaybeder? Kim onu alkışlar yaptığı yanlışa karşılık? Kim onu gerçekten sever? Annesi yanında olmayanın canını yakarak öfkesini mi pekiştirmiş olur?

RAB’bini arayan İbrahim’in “buldum” sevinci gibidir gerçeği bilmenin tadı. İnsan hiç sarsılmayacak, kırılmayacak, yıkılmayacak bir dal bulmuşsa tutunmak için… Kim onu bir üst dala çıkmaktan alıkoyabilir ki… Baban da olsa yanlış yapan, canını yakan, Hz. İbrahim terbiyesidir örnek alınacak olan. Kapıdan kovan babasına, dua edebilen bir ahlak…

İftira atan insana ne denebilir ki? Yazık etmiştir kendine… 

HAK HAKİMDİR… Gerçek gerçekleşir… Hak sahibi hakkını alır.

Bugün istediği kadar kaçabilir ihanet ettiğinin gözlerine bakmaktan. O gün geldiğinde, mecbur bakmak zorunda kalır. Soracaklar, “Bu söyledikleri doğru mu" “Hayır" diyecek iftiraya uğrayan. Artık yüreğindeki yangınlar sönmüş. En ferah yerde... “Yalan söylüyorsun" diyemeyecek iftiracı. Dese de anlamı olmayacak. Her şeyi bilen, yüceler yücesi Hakim var karşısında...

Şimdi iftiraya uğrayana güzel bir sabırla sabretmek düşer. Öyle ya Hz. Yakup’un sabır ödülü değil miydi Hz. Yusuf?

Hz. Meryem gibi susabilmek. Temiz, adı en çok O’na yakışır. Ama inanmadılar O’na… O sustu, Sessizce bekledi… Öyle canı yandı ki keşke ölseydim, dedi. RAB’bi de “Üzülme” dedi.

Peki bu öyküde kim kazanmış olabilir?

 ===   

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 


Yahya Hamurcu




Yorumlar

Ayşe Temelci dedi ki…
Öyle kalbe dokunan bir yazı ki. İnsan nerede sustuğunu soruyor kendine, nerede canı acıdığını, nerede hor görüldüğünü ve konuşacak bir sürü şey varken susmayı seçtiğini.

Bu yazıyı okuduktan sonra haksızlık yaşadığına sevinir mi insan? Sevinir.

Tekrar tekrar okunası 🤲 elleriniz dert görmesin 🫀


Belgin dedi ki…
Gerçek gerçekleşir, hak sahibi hakkını alır....
Adsız dedi ki…
İftira çok can yakıyor ama seni yükseltmek için gelmiştir.
Tepeye çıka bilmek için önce vadiye inmek gerek.
İsmail Bostancı dedi ki…
İçe su serpen bir yazı olmuş, Allah hakikatten yeter... yetiyor da. O her iftiracıya , kibirli zorbaya rakip. kaleminize kuvvet, yüreğinize sağlık.
Fatma Nur Bayraktar dedi ki…
Malum sözü hatırladım:

"O öyle bir mahkeme ki;
Hakimin kendisi şahit!"

Bu güzel yazıda emeği geçen herkese teşekkürler 🌿
Adsız dedi ki…
Yusuf’u kuyu atanlar, kuyudan çıkaranlar ve ona iftira atanlar … Keşke bilseydiler, alemlerin Rabbinin hükmüne hizmet ettiklerini…
İnsan yapmayı ya da yapmamayı seçtiği şeylerle kendi stilini ortaya koyar, eğer varsa …
Ayşe dedi ki…
"Hak hakimdir. Gerçek gerçekleşir. Hak sahibi hakkını alır..." Müthiş adalet, ne güzel anlatılmış.. Çok teşekkürler...
Adsız dedi ki…
Bana Rabbim yeter diyebilmek… acı çekerken susmak… sabır… çünkü gerçek mutlaka ortaya çıkar. Önemli olan hüküm gelinceye kadar sabredebiliyor musun? Yoksa kendi hakkımı kendim alırım mı diyorsun? Birincisinde insan uzun meşakkatli yolda acı çekiyor ama geri kalan her şey Rabbine havale edilmiş… diğeri yine acı çekiyor ama Rabbinin yapacağını kendi yapmaya çalışıyor… insanlar önünde bükük yalvararak… oysa gerçek kimden yanaysa üstün olan odur. Gerçek ispat istemez ve her zaman gerçekleşir. Çok şükür.
Adsız dedi ki…
HAK HAKİMDİR. İftira atan haddi aşanın da, iftira atılan o masumunda hükmünü verecek olan TEK olan BİR olandır. Bunu unutup kötülük peşinde olanların vay haline... kaleminize sağlık...
Elif Korkmaz dedi ki…
🌿 Emeğinize sağlık çok etkileyici bir yazı olmuş🌿 RABBİM kolaylaştırsın imtihanlarımızı…
Fatma Okumuş dedi ki…
Birileri kuyuya atar, birileri kuyudan çıkarır birileri köle diye satar birileri köle diye alır birisini zindana atar birisi dandan çıkarır. Her şey Allah'ın hükmüne hizmet eder. Bu arada insanlar sınavlarını geçer veya geçemez. İftira atan da iftiraya uğrayan da sınavını verir. İnsanlar bir şeyler yaptık zannederler ama aslında her şey Allah'ın hükmüne hizmet eder.
Adsız dedi ki…
Hak sahibi hakkını alır…

Çok güzel yazı ellerinize sağlık 🍃
Berra dedi ki…
Susabilmek ne büyük marifet. Ne büyük örnekler, temiz insan olabilmek için ödenen bedeller. Çok güzel 👏👏👏
Adsız dedi ki…
Hak hakimidir… Ne büyük lütuf sunmuşsuzsun bize Allahım şükürler olsun… Hangi şükür yeter ki bu ilmi bilmeye… İftira karşısında hangi insanoğlu sabredebilir ki ilmini bilmeden…Çok güzel bir yazı teşekkür ederiz❤️
Adsız dedi ki…
Lezzetli olmuş ellerinize sağlık 🌿
Adsız dedi ki…
Hak edene hak ettiği verilir..
Sadece zamana ihtiyacı vardır..
Gerçek mutlaka gerçekleşir ama önemli olan biz hangi taraftayız??
Soru bu, sınav bu..
Adsız dedi ki…
Emeklerine sağlık..
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık çok etkilendiğim öykülerdi, çok güzel bir dille anlatmışsınız. Gerçekten her kötü de Allah’ın hükmüne hizmet ediyor.
Adsiz dedi ki…
Hak sahibi hakkını alır...
Adsız dedi ki…
Arzu güneş
Hak sahibine hakkını hak olandan başka kim verebilirki ?gerçek manada.
Eğer hakikaten haklıysan , hangi iftiracının yanında olmasını istersin .
Senin hiç bir değer vermediğine, sahibi değer vermiş . İş böyle olduktan sonra ağlamakta, iftiraya uğramakta, zindanda, hor görülmekte ne olabilirki ? Hakkın senin için dizayn ettiğinin yanında .
Arzu güneş dedi ki…
Hak edene hak ettiğini haktan başka kim verebilir ki ? Hakiki manada. Senin hiç bir değer vermediğine sahibi değer vermiş . Eğer gerçekten haklıysan , ne önemi var sana iftirayı atanların yanında olmasına . Hak yanında olduğunu söylemiş . İş böyle olduktan sonra üzülmeninde ,ağlamanında ,iftiraya uğramanında ne önemi varki hakkın senin için dizayn ettiğinin yanında
Betül dedi ki…
Gerçek fenomenler, gerçek takip edilmesi gerekenler, gerçek bilinmesi, gerçek beğenilmesi gerekenler...
Onları yalnızca gerçekle ilgili hayali olanlar sevebilir
Pek güzel sevmişsiniz inşALLAH
Kalbinize sağlık 💜
Adsız dedi ki…
Yaratıcının desteğini haketmişse, iftiracının çelmesinin acısı bile tatlı gelir anlayana..
Adsız dedi ki…
Hak sahibi hakkını alır…
Çok güzel bir yazı olmuş 👏🏻💐
Havva Nur dedi ki…
Her inişin bir çıkısı vardır elbet; Yusuf da kuyudan çıktı. Ama hedefi kadar bedeli olur insanın hayatta. Rabbim hayırda bedel ödemeyi nasip etsin inşallah
Öznur dedi ki…
Hakkımız olanı insanın vereceğini zannedderiz. Bizi övenin işine gelmeyince bizi yereceğini, canımızı acıtacağını düşünmeyiz.
Çok güzel bir yazı, ellerinize sağlık 👏
Adsız dedi ki…
RAB’bini arayan İbrahim’in “buldum” sevinci gibidir gerçeği bilmenin tadı...
Rabia Bahşi dedi ki…
Çook içten kalpten bir yazı olmuş. Koruyanı RAB'bi olanı kim yenebilir. Kim haksızlık edebilir? Her zaman gerceklikte kalabilmek nasip olsun. Yusuf gibi kuyunun dibini görgümüzde, RAB'bimizin bizi görduğünü unutmamak nasip olsun. Elinize yüreğinize sağlık...
Adsız dedi ki…
Bu öyküde toplamda kazanan kim olur?
Beyzanur A. dedi ki…
Emeğinize sağlık 🌺insan canı yanmasına rağmen hakkını almaya çalışmakla değil Hakedişini artırmakla uğraşmalı. Gerçek Hak sahibi her şeye Hakim olan ve Adil olan çünkü 🤲🏻
Adsız dedi ki…
İyi ki adalet insanın elinde değil. Haklı çıkmaktansa hak edenlerden olmayı tercih etmek ne güzel. Sırtını dayadığın en Adil olan varsa bir de…
Gülfem dedi ki…
Gerçek Gerçekleşir...
Naciye dedi ki…
Hak sahibi hakkını alır, kaleminize sağlık
İftiraya uğramak insanın elini bereketlendirir tıpkı Yusuf gibi eğer gerçek gerçekleşecekse kişinin derdi dermanı olacak demektir