Oku



SEN “OKU”, dedin; biz sadece baktık. Baktık, baktık ve baktık. Ama göremedik…

Okumayı birkaç satıra göz atmak zannettik; büyük kütüphaneler önünde poz verdik. Kıyas birkaç satır olunca da bu pozla “olduk” zannettik. “Ciltlerle kitap yüklenmiş eşek” gibi olmayın, diye uyardın ama duymadık.

Alfabeler olmazsa okuyamayız, diye yanıldık. Ne ilginçtir ki hala da fark etmedik. Üstelik, farkındalığımızı birilerinin oluşturabileceğine inandık. Kendimizi hiç fark edemedik. Oysaki SEN “Okumaya kendinden; insandan başla” dedin. Anlamadık, diyeceğim ama çok hem de çok çoğumuz, duymadık bile.

Kendi yaradılışımızı irdelemek için, sadece açık bir bilinç yeterliydi . Ama biz daha fazlanın peşinden koşarken, bilincimizi kapattık. Rızkımı kazanıyorum, kabuğunun içinde çarpan kalpten, haberdar olan “BİR”i var; bilemedik. Yaşamak için en çok ihtiyacımız olanlar bedavayken… Sahi, biz hangi rızıktan bahsediyoruz?

İstekleri yerine gelmediği için şikayet edip duran insan! Onları bunları suçlayarak sızlanıp duruyorsun da… Bilmez misin ki hüküm sahibi BİR’i var. Ona onu yaptırtan var; geç sen orayı… Bırak artık vadide koşturup durmayı. Çık, tepeye… Bak etrafına… OKU!

İşte geliyor Güneş… Nasıl oluyor da sürekli yanıyor ama hiç tükenmiyor; öyle değil mi? Neden her gün doğudan doğuyor? Neden buna mecbur olsun ki? Nasıl karar verdi her gün doğudan gelmeye acaba?

Bak neler düşünebiliyor insan! Bırakalım, entel dantel cevapların gırla aktığı soruları… Tamam, bırakalım… İnsana gelelim haydi! Maymunları da rahat bırakalım ayrıca. Öyle ya hayvan hakları… İnsan, demiştik… Bir damladan ne hale geldik; hiç mi görmezsin? Haklısın, yumurta da var… Peki hangi yumurtanın üzerine su damlamış da orada bir canlı oluşmuş; geçelim insanı…

Güneş,  AY, gezegenler, yıldızlar, meteor, yerkabuğu, kabuğun altı; çekirdeği vs., milyonlarca bitkiyi ve hayavanı da geçelim… Hepsini geçelim… Zor olmasa gerek… Zaten geçmiştik… Cevizin neden sert bir kabuğu ve üzerinde de yeşil bir kabuğu olduğuna hiç şaşırmadık; çok alıştık. Karıncaların hareketleri, yuvalarına sürekli bir şey taşımaları zaten sıradan (!)  

Milyonlarca bitkiyi ve milyonlarca hayvanı ve onların her birine ait milyonlarca, tıkır tıkır işleyen yasayı geçelim… Haydi; geçtik diyelim… Ey insanoğlu! Sen şimdi bu geçişi nasıl yaptın? Düşünmedik ya hani… Sildik… Hani hep yaptığımız şey; gerçeği silmek…. Bak daha gerçekten hiç bahsetmiyoruz. Gerçeğin ne olduğundan…. Gerçeği nasıl ispatlayabileceğimizden… Aslında çok aşikar, net; gözünün önünde durduğundan… Buralardan hiç bahsetmiyoruz. Şunu diyoruz; sildik ya… Hah, işte; onu nasıl yaptık mesela?

Hani, delete tuşuna basıyoruz ya her gün çoğumuz. Basmak yetmiyor ki emin misin, diyor; are you sure, diyor. Şuurun açık mı (!) Bak siliyorsun… Ya yes, diyorsun… Bak bir daha düşün, diyor. Tamam peki, ben şimdilik çöpe atayım, istersen oradan gider alırsın diyor. Belli mi olur kafanın tası atmıştır, atarsın… Sonra gider geri alırsın… Altı üstü bir belge sileceksin. Belki de aslında saçma sapan bir iki cümle yazmıştın… Bir sürü tantana çıkarıyor.

Sen, sana ait gerçekliği siliyorsun sürekli… Hadi geçelim, dedik ve geçtik. Hiç yorulmadın. Nasıl oldu bu mesela(?) Zihninin neresine basmış olabilirsin bunu yaparken; ey insan! O esnada kalbin ne yapıyordu acaba? Sahi nefesini tutmuş muydun yoksa devam ediyor muydu oksijen giriş çıkışı? Bak şimdi oksijen dedik, kafam oraya gitti; ya hu bu oksijen hem yaşatıp hem nasıl öldürebiliyor… Tamam tamam onu biz de biliyoruz da; neden ama yani? Neden öyle oluyor?

Ah insan! Her lafa bir cevabın var da sana saçmaladığını kim söyleyecek acaba; bunu düşündün mü? Sürekli kendi dairenin etrafında dönüp duruyorsun. Mutfak ve salon arasında geçen bir yaşamda, insan yemeği nerede pişireceğini ne kadar düşünebilir sence? Ara sıra para verip daha güzel yemek yapan ile tanışma ihtiyacı duymayana, sen çok daha güzel yemekler var, desen ne olacak… Sonra, başka yemek tatmak istemeyene yemek tarifleri kitabı hediye etmenin ne anlamı var(?)

Kendini okur yazar zanneden insan! Başını kaldır ve bak! Perdeni aç da gör! Görüyor musun; lisanın ne olursa olsun, her yer kitap… Baktığın ve gördüğün her şey; dilden, dinden, ırktan bağımsız sana bir şeyler anlatıyor. OKU!


===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu




Yorumlar

Sümeyrak dedi ki…
Yer gök ve arasındakiler... herşey mükemmel bir kitap ama okumayı bilene...
Adsız dedi ki…
Emeğinize sağlık...
Çok anlamlı ve çoğu kez olduğu gibi insanı yine gerçeklerle yüzleştiren çok güzel bir yazı...
ALLAH razı olsun 🌿
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık 🙂
Cml dedi ki…
RABbim razı olsun ne kadar düşünüyoruz çok düşündürücü bi yazı olmuş yüreğinize sağlık
Tuba dedi ki…
Gerçekleri okuyabilmek dileğiyle, bu muhteşem yazı için teşekkürler, yine bizi yukarılara götürdünüz..
Ayşe Temelci dedi ki…
Hayat bana ne diyor? Ne yapmamı istiyor? Tüm evren insanın iyi olması İçin işaretlerini verirken “ben” ne ile uğraşıyorum?
“Oku”kelimesinin etkisin ve teması bolca olanlardan eylesin yüce Rabbim 🕊

Kaleminize kuvvet olsun 🤍
Adsız dedi ki…
Çok güzel anlamlı yazı olmuş. Teşekkürler 🌷
Adsız dedi ki…
Ne çok yanıldık, gerçek varken hep sahtenin peşinden koşturdular.
Ne alıyordu insan. Bilseydi ona verileni, idrak etseydi, nasıl bu kadar bilinci kapatıldı? Aradığımız neydi ve sahip olduğumuzu zan edip aslında hiç bir şeyin bizim olmadığını anlamak, umarım geç olmaz
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir anlatım. Çok keyf ve daha da meraklanarak okudum. Kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Çok güzel ve düşündüren bir yazı, kaleminize sağlık🌿
Serhat dedi ki…
Sonra, başka yemek tatmak istemeyene yemek tarifleri kitabı hediye etmenin ne anlamı var(?)
👏👏👏
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize, kaleminize sağlık 💐
Adsız dedi ki…
Yazanın eline sağlık, okuyanı defalarca düşündürüyor.
Rabia Bahşi dedi ki…
Çok güzel yazılmış ellerinize sağlık. Gerçeği görememek bu kadar güzel anlaşılabilirdi. Insan bakıpta göremediklerinde,duyupta idrak edemediginde sırlar gizli.
Adsız dedi ki…
İnsanın kendini tanıyan,düşünen,irdeleyen ,gerçeği kabul edip yaşayan olmasını anlatan muhteşem bir yazı olmuş,emeği geçenin emeğine sağlık.
Aynur dedi ki…
Her bir cümlesi özenli her bir cümlesi yüreğe dokunuyor... Yüreğinize ,kaleminize sağlık gerçekten...
Emine dedi ki…
Ne kadar doğru.. Ne kadar düşündürücü.. Güneş neden sürekli doğudan doğsun ki.? Hakketten neden mecbur olsun.? Bir cevizin kabuğu neden sert.? Ve neden bir de yeşil kaplı.? Ne kadar alışkın ne kadar normal gibi zannediyoruz.. Düşününce aslında bu kusursuz evren, insan, doğa..

Düşünse, delirir insan …
Esra dedi ki…
**Oku Yaratan RABbinin adıyla oku
ALLAH kainatı okuyan yasasal düşünebilen kullarından eylesin. Kaleminize sağlık ☘️
Kadriye dedi ki…
Allah razı olsun ne güzel bir yazi insanın içini ısıtan hayatı anlamlandirmaya sebep olan düşündüren faydada bi yazi olmus yüreğinize saglik
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık🌹
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı ✨💐
Adsız dedi ki…
Oku: Anla demek… İnsanın okumaya önce kendinden başlaması çok kıymetli…
Kaleminize sağlık…
Adsız dedi ki…
Bilinç açıcı bir yazı olmuş. Emeyinize bereket
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌹Yaratan RABBİNin adıyla Oku!
Öykü zaten böyle başlamamış mıydı ?
Adsız dedi ki…
"Sen, sana ait gerçekliği siliyorsun sürekli"... Nefsine ve sahte süslerle bezenmiş isteklerine bakadururken, asıl görmen gerekenlere sırtını dönüyorsun farketmeden.
Cevizin neden sert bir kabuğu ve üzerinde de yeşil bir kabuğu olduğuna hiç şaşırmadık... Hayatın içinde en şaşırılacak şeyleri hiç şaşırmayıp şaşırılmayacak şeylere şaşırıyor olmamız ne şaşırtıcı....