Annemden Mektup Var - 10 / Ekşi Ekşi Konuşmalar!

 


                                                                                                                      

Yavrucuğum,

Kısa da olsa, seninle zaman geçirmiş olmanın huzuru ile döndüm buralara… Ve o tat ile devam ediyorum günlerime… Ama mektubundan anlaşılan o ki senin canın yanmış şu günlerde biraz. Ekşi ekşi konuşanlar olmuş ha!

Eskilerin lafı vardır; ağzı çuval değil ki dikelim… Hoş, çuval olsa da dikemezsin ki… Ağzı olan konuşacak tabii ki… Ağız bu işe de yarıyor. Ama çamaşır makinesinin görevi çamaşır yıkamak deyip, gece gündüz durmadan çalıştırırsan, motoru yakarsın. Üstelik kişiye pahalıya patlar. E malum, elektrik faturaları hayli arttı…

İnsan elektriği, suyu tüketince karşılacağı faturadan kaygılanır da konuştuklarının faturasını hiç düşünmez. Mutfağın gideri, çocukların gideri… Hesaplanır da hesaplanır. Ama kimse, kendi hesabını yapmaz. Kendi davranışlarının hesabını yapıp, hesap vereceği güne hazırlanmak, aklının ucundan geçmez. Dolayısı ile ekşisi bol davranışlar, ekşi ekşi konuşmalar kolay olur. Ha, ekşi de bir tatdır ama biraz yüz ekşitir. Ekşinin kaynağına bakmak lazım… Gerçek bir yerden geliyorsa bu tat, şifadır yersin. Ama ne idüğü belirsiz kaynaktan çıkan ekşi, sana şifa değildir, yüzüne bakmaz, geçersin.

Şimdi sen de adı sosyal kendisi asosyal olan ortamdan konuşulan laflara mı üzülüyorsun? Kim olduğunu bile gösterme cesareti olmayan, kimliksiz yazıları mı şimdi kafaya takalım? Tamam, ne denildiğine bakalım. Ama ne denildiği kadar bir de bunu kimin dediğine bakmak gerekmez mi? Seni gizli kapaklı biri olarak suçlayan insanın neden adı açık değil? Madem bu kadar önemli laflar konuşuyor… Madem ne söylediğinden çok emin.. Neden adı sanı yok? Pazara gidince malın üzerinde etiket görmek ister insan; değerini bileyim diye… Sonra o da yetmez o maldan tatmak ister ederi ne diye. Bir de işin ehli vardır; malın içeriğini analiz eder, zehir var mı diye…

Anneciğim, haklısın… İftira can yakar… Zehirlidir… Geceleri uykun kaçar. Kalbin tam orta yerinden sızım sızım sızlar. Gözüne yaş olur o sözler, tepkiler… Sen ağlarsın akar gider. Zehiri panzehire çevirmek, zehiri yaratana zor değil. Ama o lafın kaynağı ne yapsın, bir de onu düşün… Yazık değil mi ona(!) Tüm kini, nefreti ağzından yüreğine akıyor her seferinde… Kalbi ne yapsa huzur bulamıyor. Yiyor olmuyor, içiyor olmuyor, geziyor olmuyor, konuşuyor hiç olmuyor… Ama tabloya bakınca olmuş gibi görünüyor. Ne resimler var, ne anlattığını ressamın da bilmediği… Ama karşısında binlerce insan anlamış gibi yapıyor çağdaşlık kaygısından.

Çağdaşlık ve çağdışılık kavramları arkasında kendini tatmin eden sözler… “Hiç modern değil, çağdışı” diye tepeden tepeden dökülen boş konuşmalar…. Ne oldu; on sene önce çok moderndin ama şimdi gülüyorsun o haline! Modernlik senin çağına olan uyumun demek ki… E bu nasıl çağ on senede değişmiş… Onunki on sene de değişmiş ötekinin ki günlük değişiyor. Demek ki bu iş kişiye göre değişiyor. Herkesin modernliği kendi normallik anlayışına göre… Bir kere oraya geçmeden şuna bakalım: normal olanın doğru olduğunu onlara kim söylemiş? Sürü psikolojisini aşağılayan zihniyet, ne oluyor da toplumsal kabul görmüş şeylere bu kadar sarılıyor(?) Tutarsız değil mi? Toplumun çoğunluğu buna modern diyor diye herkes normal olmak zorunda mı? Ne biliyorlar belki anormal olan doğrudur! Bin kişiye sordular da binbirinci kişiyi neden küçük gördüler?

Sonra sosyal, toplumsal kavramlarını bu kadar çok severken, topluluklara düşman olmak da neyin nesi? Neden yüzlerce, binlerce topluluk ile iş birliği içerisindeyken…. Hatta her gün bin kişilik iş yerine giderken, sizin sayılarınız bu kadar problem oldu? Kime ve neye zarar verdiniz? Buna bakmanı tavsiye ederim… Bakıyorum, fayda üzerine fayda vermişsiniz… E o zaman, konuşan nefsinden konuşur. Nefs de insanı yanıltır be yavrum. Bunlar yanılmış sözler, yanılmış eller…

Bir kişi, bir grup doğrunun bekçisi olamayacağı gibi, gerçeği tekrar tekrar oluşturmaya çalışmak da imkansızdır. Gerçek bir kez yaratılmıştır ve değişmesi söz konusu değildir. Bunu ancak, gerçeği idrak edebilmiş olanlar görür. Yanılmamış değil, yanılmış ama yanılgısını fark edip doğruya yelken açanlar. Yoksa, doğrunun günlük değiştiği yerde doğru insan diye bir şeyden de söz edilemez olurdu. Dürüstlük, sahtekarlık kavramları gün be gün değiştiği için, insanlar da canının istediği kavrama tutunurdu… Hatta bugün tam olarak bu oluyor.

Velhasıl evlat,gerçek her daim çok net ve anlaşılırdır. Basittir bir saçmalığı ortaya çıkarmak. Ancak kibrin bu kadar güçlü ve hakim olduğu “modern” dünyada “KRAL ÇIPLAK” diyecek cesaretler eksiktir. Acılar içinde kıvranan ve acısından hareket edemeyen, zehri tüm hücrelerini sarmış zehirli zihniyet, anca elindeki telefondan seslenir taraftarlarına… Kim olduğunu söylemez çünkü yaptığının yanlış olduğunu, sahtekarlık olduğunu söyleyen bir iç ses vardır hala, yaradılışın hatırına…

Üzül tabii, üzülme diyemem. Biliyorsun, üzülmek iyi insanlara yakışır. Ha, o yüzden sakın o insanların üzülmesini isteme, dileme… Çünkü bu mümkün değil. Onlar üzülmezler, onlar geleceği kesin olan bir güne kadar, eğlenirler. Özünü kaybetmiş, sahte kimlikleriyle var olmaya çalışırlar. Ama bir şey olamayınca da sinirlenir, seni değişmekle suçlarlar. Sesi gür çıkanın doğru söylediği kabul edilen hayatta da elbette olan yine masuma olur. Kavgada en çok haksız olanın sesini duyarsın. Haklı olan sessizdir. Sessizliğinin gücü, olgunluğundan gelir. Olgun olduğu için sessizdir, acizliğinden değil.

Senin değişmiş olman neden birilerini bu kadar sinirlendiriyor? Neden bunu bir alay konusu yapabiliyor? Değişmenin neyi tuhaf? Hangi yaratılan canlı değişmeden durabilmiş? Değişmeyen tek çiçek, vitrindeki yapay çiçektir. Sahte olandır yani… Bir de çiçeklerin katilleri vardır. Onlar her dönem olmuştur. Ama asla çiçeklerin varlığını engelleyememişlerdir.

Gerçek olan değişir. Önemli olan değişimin yönüdür. Eskiden çirkin yollardan para kazanan bir insan bugün doğru kazanç yöntemine ulaşmışsa, bu bir başkasını neden rahatsız eder? Çünkü kendisi hala o çirkinliği yapıyordur da ondan…

Yazılanlara yanıt vereyim mi diye soruyorsun. Tabii ki verme yavrum! Ne diyebilirsin ki? Sen akıllıca konuşacaksın. Ama onlar, senin akıl sağlığının yerinde olmadığını söyleyeceklerdir. İnsanlık var olduğundan beri hiç değişmemiştir bu; toplumun en akıllıları, akılsız olmakla suçlanmıştır. Akıl sağlığını yitirmiş olmakla… Buna kim inanmıştır peki? Gerçeği söyleyeni deli olmakla suçlayan zihniyet, kimleri buna ikna etmiştir? Kendisi gibi, aklı kolayda arayanları…

Sahtenin yüzü makyajlıdır; hoşa gider. Gerçeğinki ise biraz biçimsiz… Peki, yıkayınca boyası akacak olan kumaşı  alan tüccar mı daha akıllıdır, yoksa biraz rengi soluk ama hiç eskimeyecek olanı alan mı?

Sonra, doğa çıkarımlarla doludur. Sahibinin bahçesinden havlayan köpeğe hoşt, demeye gerek var mı? Anca koşarak sana doğru geldiğini gördüğün köpeğe karşı tedbir alırsın. Ama hiçbir köpek, durup dururken seni ısırmaya gelmez. Zarar vermeyene zarar vermek, hatta iyilik yapana kötülük yapmak, meyve veren ağacı taşlamak, insana has davranışlardır.

İnsanoğlu aldanır, ama aldandığını fark etmez. Kandırılır, kandırıldığını fark etmez. İnsan, en çok kendine yabancıdır. Kendi yanılmışlığını, aldanmışlığını, aldatılmışlığını, içinde bulunduğu tuzağı, esiri olduğu mercileri, esaretini, bağımlılıklarını görmez. Hiç gözünü eliyle kapatan, elini görebilir mi(?) Birinin ona önce, gözünü kapatması için eline ihtiyacı olmadığını söylemesi gerek. İkna olursa, elini gözünden çeker. Ve en önemlisi ona şunu fark ettirmek gerek: Sen gözlerini kapatsan da kapatmasan da gerçek, gerçekleşmeye devam edecek!

 

===

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 

===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu

Yorumlar

Merve Özenen dedi ki…
Daha güzel anlatilamazdi..
Adsız dedi ki…
Emeğinize sağlık
Meryem dedi ki…
Elinize sağlık🌱
Zaman gerçekten yana elbet ortaya çıkacak…
Betül dedi ki…
Çok kıymetli ve çok ihtiyaçtı... Emeğinize sağlık
Adsız dedi ki…
Elinize saglik...Nasil olsa gerçek zamanla kendini ispat edecek.
Nermin dedi ki…
'Gerçek' görmek isteyene!
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık,
Adsız dedi ki…
Bugünün özeti olmuş. gerçeğe, gerçekliğe hasret kaldık.. ne güzel anlatılmış.. elinize sağlık..
Adsız dedi ki…
Muhteşemm🎊