Bir tohum nerede başlar hayat bulmaya? Toprağın altına
girdiğinde mi? Üstüne çıktığında mı?
Ne fark vardı mesela, toprağın altında kalmakla, üste çıkmak
arasında? Bir tohumdan ne olabilirdi ki zaten? Yani, bir tane tohumdu o
sonuçta. Kime ne faydası olabilirdi ki?
Zaten toprağın üstüne çıkmak da çok zor değil miydi? Burası
daha güvenliydi sanki. Alışmıştı da... Bugüne kadar böyle gitmemiş miydi; ne
olurdu sanki güneşi görmese? Yağmuru yüzünde hissetmese ne olurdu? Rüzgarla
mest olmasa... En fazla ne kaybedebilir ki?
Düşündü tohum... Uzun uzun düşündü. Aslında toprağa
atılırkenki hali hayal meyal aklındaydı. O rüzgarın verdiği his aklından
çıkmıyordu. Bir daha hiç o kadar iyi hissetmemişti kendini. Ama çok uzun zaman
önceydi o; tam olarak hatırlayamıyordu. Bir eksiklik hissi hep vardı. Ama
tanımlayamıyordu... Anlamlandıramıyordu... Hangisi gerçekti?
Arada düşünse de dışardaki hayatı, bir türlü cesaret edemiyordu.
Etrafına bakındı; birkaç arkadaşı çıkmıştı dışarı ama kimse
geri gelip orda ne olduğunu anlatmıyordu. Toprağın altında kalanlarsa sanki
onun gibi düşünmüyorlardı. Duymuyorlardı onu hatta görmüyorlardı.
Bütün ömrüm diye düşündü... Korkularla, oyalanmalarla geçti...
Bu kadar mıydı peki ona biçilen hayatın anlamı?
Peki ya bu korku gerçek değilse. Ya, sahte bir korku
yüzünden bu karanlıkta kaldıysam seneler boyu. Ve aslında tüm bunlar benim
korkup hiç hareket etmemem, hiç gözümü açmamam, hiç gerçek hayatı yaşamam
içinse diye düşündü.
Ah dedi! Ah! Nasıl düştüm ben bu tuzağa. Nasıl izin verdim
beni buraya hapsetmelerine. Aslında kimse beni tutmadı ki... Ben kendim kaldım. Ben kendim izin verdim tüm
bu olanlara. Ama nasıl? Beyni düşünmekten karmakarışık olmuştu. Sonra bir söz
geldi aklına, tarlaya atılırken duymuştu “İnsan yanılır, ama yanıldığının
farkında değildir.” Yanılmışım, demek ki diye düşündü hem de ne büyük bir
yanılgı.
O kadar pişman oldu ki, ağlıyordu, titriyordu, hiç
yaşamadığı duygular vardı içinde... Çok acısı vardı ama gerçekti hisleri... Şimdi,
dedi kendi kendine şimdi uyanma zamanı...
Şimdi harekete geçme zamanı.. şimdi köklerimden doğma zamanı.
Çok heyecanlıydı, içi içine sığmıyordu. Hayatında ilk defa
bir amacı vardı, kararını vermişti ve hemen harekete geçmek istiyordu... Baskılara
rağmen, yapamazsın diyenlere rağmen, tüm bedellere razıydı artık. Gelecek
olandan da getirenden de kat kat razıydı..
O kadar net ve kararlıydı ki.. Çabaladı çabaladı hiç ışığı göremeyeceğim
zannettiği anlar da bile asla vaz geçmedi. Oyalanmadı... Çok zaman kaybetmişti
zaten. Artık buna tahammülü yoktu. Kaybedecek zamanı yoktu.
Ve başardı... O gün ilk defa açmıştı gözünü ışığa, ilk defa
dönmüştü yüzünü güneşe. Su, dedi... Gerçek bir su damlası ilk defa yeşeren
yaprağının üzerine konmuştu. Doya doya içti. Dans ediyordu sanki esen rüzgarla.
Müjdeee! diye bağırmak geliyordu içinden. Çok mutluydu. İlk defa tam
hissediyordu.
Sınavını geçmişti…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Tohum olup toprağa düşen ama yeteri kadar bedel ödemeyip yol bulamayınca korkan tüm tohumların güneşle, rüzgarla, suyla buluşması duası ile..