Elindeki küçük, kenarları oymalı
aynaya uzunca baktı. “Meğer ne çok yanılmışım” dedi, cılız saçlarını tararken Meryem...
Gözlerinin mavi, saçlarının sarı, teninin beyaz olmasıyla kendini diğerlerinden
üstün görürdü. Gençliğinde çevresine pek bir şımarıktı. Nasılsa o çok güzeldi,
herkes peşindeydi. Şimdi yaşlanmış, saçları dökülmüş, eli yüzü kırışmış. “Ne
büyük bir yanılgıymış benimkisi” diyerek derin düşüncelere daldı.
İnsan
yanılır.
Aynaya bakar ve “ne kadar da güzelim”
der. Ona doğuştan verilen olumlu özelliğiyle diğer insanlardan üstün görür
kendisini.
Oysa insan ten renginin beyaz olması
için ne yapmış olabilirdi?
Ya da boyunun uzun olması için... Ellerinin,
ayaklarının şekli için...
Ne kadar çabalamış olabilirdi
gözlerinin mavi olması için?
Çok güzel ya da yakışıklı olmak
insanın tercihi miydi?
Anlamıştı Meryem de kendi yanılgısını ama
biraz geç olmuştu.
Peki senin yanılgın hangisi?
Çok önemli birinin çocuğu olman mı?
Önemli bir iş adamı olman mı?
Elit bir semtte oturman mı?
Lüks aracının olması mı?
Ya da senin çocuğun çok başkadır...
Öyle kek yaparsın ki kimse senin gibi
yapamaz!
O projeyi benim kadar iyi dizayn edeni
bulamazsınız!
Ben kaç yıllık çalışanım, tabi ki en
iyi ben bilirim!
İyi
bir okul bitirdim, iyi bir mevkide işe başlamam gerekir.
Babamın
tarlaları bana kalır zaten, çalışmadan yaşarım.
Babamın
şirketinde benim sayemde iş buldu arkadaşım iyi mevkiye geldi. Ben olmasam
yapamazdı!
Ben
var ya mükemmelim aslında!
Bunlar
değilse senin yanılgın hangisi?
Neydi seni insanlardan değerli, üstün
görmene sebep olan?
Ya da
diğerlerini de senden küçük, beceriksiz görmene sebep olan şey?
İmkanların
mıydı? Hiç emek vermeden sahip olduğunu zannettiklerin miydi?
“Yoo
ben öyle biri değilim, ben kimseyi küçük görmem” desen de kendinde hata kabul
etmemen, bunun delili değil miydi?
Peki, neydi insanı değerli yapan?
Doğuştan sahip oldukları mı, sonradan kendine kattıkları mı?
Oysa
sahip oldukları, insana, emanet olarak
verilmemiş miydi?
Bilmiyor muydu bunu insan?
İnsan, öğrenmeye başladığında, bilmediğini fark eder.
İmkanları elinden alınınca ne olacak
peki?
Elinde imkânı olduğu için kendini çok
değerli görüyor. Peki onlar gidince ne hissedecek?
O çok
güvendiği güzelliği bir zaman sonra sönmeyecek mi? O zaman ne kadar değerli
hissedecek kendini? Malı mülkü, evladı, sıfatları hep kendine garanti mi
edilmişti? İnsan bir günde değişen hayatları neden görmezden gelir?
Çünkü insan yanılgıdadır.
Meryem,
gençliğinde ona verilen imkanlarla nereye kadar gidebilmişti?
Kendi
yanılgısını düşündü ve içinde pişmanlık barındıran bir iç çekti. Ama şunu da
biliyordu; eğer zaman varsa hala umut
vardır!
Tekrardan
ümitlendi kalbi.
Seçimleri vardı ve bundan sorumluydu. Nasıl sebep oluşturabilirdi?
İyi olmak, imkânın olmasına rağmen,
elindekilerle ne kadar fayda verdiğinle alakalıdır.
İnsanı bu hayatta değerli kılan, ona
sunulan imkanların arkasına saklanmak değil, imkanlarına rağmen çabalamasıdır.
Peki senin iyi olmana engel olan yanılgın
hangisi?
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Anne, baba, evlatlar, makam, mal, mülk, hatta bedenimiz.
Öyle bir gün geliyor ki...
aslında hepsi geçici olarak verilmiş, emanet edilmiş meğer? Neden? Bakalım bununla ne yapacaksın...
Yaşanan kazalar, doğal afetler, ölümler bunun canlı örnekleri değil mi?