Bir bahar sabahına saatinin bitmek bilmeyen alarm sesi ile yatağından sürünerek kalkmaya çalışıyordu Meltem. Yine çok geç yatmıştı. Son zamanlarda takıldığı dizileri, bilgisayar oyunları, sosyal medyada boş boş gezinmeleri vardı. Sınava bir ay kalmıştı. Bütün bir yıl çok da verimli geçmemişti. Bu ikinci girişi olacaktı. Oysa ne çok söz vermişti kendine, ailesine... Sırf bu yüzden şehirden ev tutmuştu babası, dershaneye gidebilsin diye.
Yaşadıkları
kasaba küçüktü. Tek başıma sınava hazırlanamam diye şikayet ediyordu. Ailesi bütün
imkanlarını önüne sermişti, yeter ki kazansın o çocukluğundan beri istediği tıp
fakültesini. Ne de olsa evin tek kızı, göz bebeğiydi Meltem. Bir üniversiteye
girse mesleğini eline alsa, gerisi gelir diyorlardı. “Biz hep senin
arkandayız.” Ne çok duyuyordu bunu onlardan.
Beş dakika daha
deyip, alarmı kapattığında bu sefer mutfaktaki kaşıkların şangırtısı, yatağının
sanki gemideymiş gibi sağa sola savrulması ile uyandı, rüya değilmiş, deprem
oluyormuş. Telefonunu kaptığı gibi dışarı attı kendini. Apartman kalabalık
insanlar can havliyle koşarak merdivenlerden inmeye çalışıyorlardı. Dokuz katı bir
çırpıda inmişti. Kalbi yerinden çıkacaktı sanki. Hiç bu kadar korktuğunu
hatırlamıyordu.
Anne ve babası
haberi alır almaz telaşla yola çıkmış, canı her şeyden daha önemli olan
kızlarına ulaşmaya çalışıyorlardı. Onu orada bırakmaya gönülleri razı
gelmemişti ve Meltem’i tekrar evlerine geri getirmeye ikna etmişlerdi.
Sınav günü gelip
çatmıştı. Ama biliyordu ki zaten yeterince bedel ödememiş ve hayal ettiği meslek
için yeterli çalışma ve gayret göstermemişti tüm yıl. Tahminlerinde yanılmadı,
beklediğinin bile altında bir sonuçla karşılaştı.
Annesi ve
babasının karşısında mahcup, sözünde duramadığı için pişman ve üzgündü. Bir aylık
yaz tatili misafir ağırlamakla geçmişti. O dönem düşünmek için çok fırsatı
olmamıştı. Evdeki kalabalık dağılıp da kendiyle odasında baş başa kaldığında
temiz bir kağıt alıp yeni bir başlangıç yapmaya karar verdi.
Önünde yaklaşık on
ay vardı, hedefe kilitlenmesi gereken on ay. Nerede hata yapmıştı, neyi
düzeltmesi gerekiyordu? Bir hedef nasıl belirlenmeliydi? “Hayatta şans ve
tesadüf yoktur.” demişti misafir akrabalarından bir ablası. Bir hedefi vardı
evet ama somutlaştırıp detaylandırması gerekiyordu, yeni bir çalışma planı
yaptı. Bitirmesi gereken bütün kitaplarını çıkardı, yeniden, bu sefer gün gün
on ayın planını hazırladı, ajandasına not aldı. Yapabilirdi, hiçbir şey için
geç değildi. Anne ve babası her an arkasında bu kararını destekleyip, şevk veriyorlardı.
Pişmanlığı vardı,
üzgündü ama bu sefer emindi bir şeyleri doğru yaptığına. Bu moral ve ümidini
sonuna kadar taşımasıyla en sonunda girdiği sınav belki de hayatı boyunca
gireceği en konforlu sınav olacaktı. Bu çalışmanın sonunda gelecek her sonuca
razı olacaktı Meltem..
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yorumlar
Girdiğimiz sınavlarda hep ümit ve moral olması ne kadar kıymetli. Bu sınav bir okul içinde olabilir bambaşka soyutta olan bir sınavda olabilir. Hepsinde ümitli olmak kıymetli☺️