Her an bir sahne, ben neresindeyim?
Soğuk bir kış günüydü. Yasemin okula geç kalmıştı. Zaten yok yazılırım diyerek okula gitmeme kararı aldı. Camdan dışarı baktı. Her yer bembeyaz olmuş, hala kar yağmaya devam ediyordu. Evde kalıp kar seyretmeyi planladı. Zaten bu havada yapılacak en güzel şeydi onun için. Mutfağa kahve yapmak için gitti ki annesi ve Ayşe teyzesi orada sohbet ediyorlardı.
Annesi; Yasemin’i, evin dağınıklığını, oğlunun
vurdumduymazlığını, kayınvalidesini şikayet ediyordu. Şikayetlenmeler esnasında
Yasemin’in okulu asmasına laf vurmayı da göz ardı etmedi.
Ayşe Teyzede de benzer sıkıntılar vardı. Konuştukça önce
rahatlamış gibi oluyorlar ama sonra daha da canları sıkılıyordu. Niye böyle bir
sahneye şahit olmuştu ki Yasemin? Sanki dünya onlara eziyet ediyordu.
Gerçi günümüzde kime sorsan herkes sıkıntıdaydı. Bunları düşünerek kahvesini
içti. Sonra da arkadaşı Fatma’yla buluşmak için hazırlandı.
Öğle saatlerinde Fatma ile buluştu. İyi bir dinleyiciydi
Fatma. Onu yargılamazdı, o konuşsun sıra bana gelsin diye dinlemezdi. Bir problemi
olduğunda çözüm bulmasına destek olurdu. Fatma’nın bu hali Yasemin’e iyi
gelirdi. Fatma’ya annesinden bahsetti; “Sürekli şikayet ediyor memnun olmuyor. Ben de ona benzer
oldum. Olayların hep sıkıntılı eziyetli yönlerine odaklanıyorum. Bu da beni git
gide yalnızlaştırdı. Kimseyi göresim gelmiyor.”
Fatma, Yasemin’in omzuna dokundu ve “Şikayet bizi çözümden uzaklaştırır.
Tıpkı bir kaşıntı gibi başlar ve tüm hayatımızı sarar” dedi.
Mesele o sahnenin
hakkını verebilmekte.
Şikayet eden hangi
rolünde iyi olabilmiş ki, diye devam etti.
Yasemin kendi sahnelerini ve rollerini düşündü.
Bir öğrenci olarak sahnem nasıl? Sabah geç kalkarak nasıl bir
sunum yaptım?
Peki geç kaldım diye gitmekten vazgeçerek ve kendimi eleyerek
nasıl rol aldım o sahnede?
Bir evlat olarak, bir arkadaş olarak nasılım sahnemde?
Ben rolümün hakkını ne kadar veriyorum?
Neye seviniyorum, neye üzülüyorum?
Nerelerde dışlanıyorum hayatımda? Hangileri beni daha çok
üzüyor?
Üzülünce nasıl tepki veriyorum?
Bir olumsuzluk karşısında iyi sunum yapmak nasıldır ki?
Olumsuzluğu yaşayan ve olumsuzluk karşısında güçlenip dik
duran bunu nasıl yapabiliyor?
Peki ben olmayanların öykülerine, sıkıntılarına şahit olurken
nasılım?
Öyle ya her an bir sahne. Dahil değil, şahit olduğum öykülerde sahnem nasıl?
Başkası bir zorluk yaşarken; görmezden gelen rolünde miyim
yoksa elinden geleni yapan rolünde mi?
Yani başımda var olan savaşa ne kadar bilinç veriyorum?
Onların derdi ne kadar benim derdim?
Onların bu kıtlıkta verdikleri mücadelenin ne kadarı bende
var?
O kıtlığa rağmen ne kadar sabırlı ve mutlular.
O yaşama sevinci ve savaşabilecek gücün ne kadarı bende var?
Neyimle var, neyimle yok oluyorum?
Düşüncem, idrakım bilincim nerede?
Üzüntüm, mutluluğum, yorgunluğum, dinlenmem, rahatlamam
nerede?
Zorlandığım noktalar var. Su gibi kolay olan alanlar var.
Ne için zorlanıyorum, nerede marifetliyim?
Daha iyisi olmaya çabalıyor muyum rollerimde?
Birçok insan, birçok olay ve birçok soru var hayatta.
Her an bir sahne, ben neresindeyim bu sahnenin?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Razı olacağı bedeller,
Razı olacağı samimiyet,
Razı olacağı teslimiyet,
inşaAllah...
Yine güzel, düşündürten bir yazı. Kaleminize sağlık 🌸