‘’Pembe güller’’ diye geçirdi içinden, “çok güzeller…” Üstelik mis gibi de
kokuyorlar. Beyza, çok sevdiği yemyeşil parkta yürüyordu. On bin adım sonrası
oturup etrafı seyretmek huzur veriyordu. “Bu
kadar güzel olmayı nasıl başarıyorsunuz?” diye sormak istedi. “Aslında
güzel olduğunuz kadar faydalısınız da!” dedi. Güllerle konuştuğu için
kendine güldü. Sahi neydi onu böyle konuşturan, güllerin kusursuz olması mı?
Doğadaki her şey kusursuzdu aslında. Ee tabi, insanoğlu hariç!
“İnsanoğlu için güzellik önemli vesselam!”
dedi. Kadınlar güzel, erkekler yakışıklı olmak için uğraşır dururlar. Babaannesi,
“İnsanın dışının yanında, içinin de güzel
olması gerekir” derdi. Zira güller;
dışarıdan bakıldığında güzel, detaya inildiğinde bir sürü faydası vardı. Yalnızca
onlar değil, doğadaki her şeyin faydası vardı. Deniz, gökyüzü, toprak, ağaç,
kuş, hepsi öyleydi. Bir düzen, bir kurallar bütünü vardı. Fayda vermelerinin
yanında keyif de veriyorlardı. “İnsan da
öyle olmalı.” diye düşündü.
“Neden insanın derdi sadece keyif ki?” Çok yakın zamanda şahit olmuştu.
Faruk sırf güzel diye o kızı seçmişti. Güzel ama yemek yapmayı bilmiyordu, öğrenmek
de istemiyordu. Temizlik desen o temizlikçinin işiydi. Evindeki düzen için ise
büyük dolaplar, çekmeceler gerekliydi. İnsanın harcayarak mutlu olacağını
zanneden bir yapısı vardı. Kahve çoğunlukla dışarda içilirdi, balık evde
pişirilmezdi. Genç insanlar oldukları için çevresindekilerin desteğine
ihtiyaçları vardı. İnsan bir aramaz mı sorusu karşısında Faruk’un annesi
şaşırıp kalıyordu. Araması, sorması, davet etmesi, desteklemesi gereken
onlardı. Eğlenelim gezelim hayat kısa keyfimize bakalım diyor, faydayı
kaçırıyordu. Dizi ya da film izleyerek bir günü geçirmek onun için sıradandı.
Zihninde konsere, sinemaya, dışarda yemeğe giden insan sosyal hayattan keyif
alan insandı. Modernlik için trend olan akıllı yeni bir eve, özel tasarım
kıyafetlere ve mücevherlere ihtiyacı vardı. Cicim ayları geçince sorunlar gün yüzüne
çıkmıştı. Düğünde takılan takılar bitmiş,
kredi kartı limiti dolmuştu. Faruk Aysun’dan destek beklerken şikâyet ve terk ediliş
payına düşmüştü. “Ben onu tanıyamamışım,
ayrı dünyaların insanıymışız. Güzelliğine aldanmışım, yanlış insanmış.” cümlelerini
duymak da kaçınılmaz oluyordu. “Ne yazık ki süreç kötüye varmıştı.”
Hep
öyle değil midir zaten? Güzel bir kedi yavrusu, mavi gözlü kız çocuğu, güzel
olan hep dikkat çekerdi. Tasarımı harika ama performansı iyi olmayan duvardaki
resimler, biblolar, fenerler, aksesuarlar… Hayran kalanların parmakla
gösterdiği ince bantlı topuklu ayakkabın mesela? Rahat olmadığı için bir daha
giyememiştin. Aslında uzun ömürlü olan, fayda verendi. İyice kaptırmıştı
kendini, sesli sesli düşünüyordu; “Faydalıyı
seçseler ya!”
Aslında
insan faydasına olan şeyi seçme eğilimindedir. Aynı zamanda keyif almak da
ister. Ama bazen
faydalı ile güzel ayrı seçenekler olarak karşımıza çıkar. Hayat sorar, ‘’Neyi
seçeceksin, kararlarını
neye göre vereceksin?’’ Hayattan keyif alma ön plandaysa o zaman kararsız
kalabilir veya yanlış seçimler yapabilir.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki, “Her faydalı, güzele varabilir, eğer insanoğlu sebat ederse.” O zaman pembe gül gibi olmalı insan
seçimlerde; fayda vermeli, faydalıyı seçmeli, estetikten de ödün vermemeli.
Peki,
insan nasıl pembe gül olabilir?
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar