HOŞ GELDİN BAHAR
Hoş geldin bahar! Bu uzun ve zorlu bekleyişin sonunun müjde
olacağı belliydi. Sanki bir ses, tüm nebatata ‘’Haydi!’’ diye fısıldamıştı. Ilık
havayı emen toprak, hareketlenmeye başlamıştı. İçindeki tohum kıpır kıpırdı. Doğanın
hareketi, doğum zamanı gelen bir bebek gibi iyice artmıştı. Tohumlar, bir an
önce toprağı yarıp nefesini yeni bir hayata verecekti. Ağacın kökündeki su,
çoktan dallara yürümeye başlamış, tomurcuklar kendini çoktan dışarı atmıştı. Pıtır
pıtır açan çiçeklerle bezeli ağaçlar, nazlı bir gelin gibi süzülüyordu. Nasıl
bir yarıştı bu! Toprağa, çiçeğe, ağaca, kuşa, böceğe gelen canı, doğa en güzel
şekilde sunmanın telaşı içindeydi. Daha
dün kuru dallardan donmuş toprağa süzülen fırtınalar vardı. Şimdilerde ise yağan
kar yerini çiçek kokularıyla esen tatlı bir melteme bırakmıştı.
Baharın gelişi, gönle düşen bayram sevinci gibiydi. Laleyi, sümbülü,
zambağı görmek; nergisin hoş kokusuyla uyanmak, doğum sancısından sonra
kucağına bebeğini alan anne mutluluğu veriyordu.
Çiçekler aynı topraktan çıkmalarına rağmen, nasıl oluyor da her
biri bu kadar farklı ve güzel açıyordu. Lalenin o güzel duruşu, resimlere esin
kaynağıydı. Peki ya sümbül! Her mevsimde açan, rengiyle, duruşuyla insanın
içine ferahlık veren bir çiçek... Bir gelin gibi zarif ve narin süzülen zambak...
Nergisin sarı rengiyle güneşin rengi ne kadar da uyumlu... Baharın gelmesiyle birlikte
güneşin ışığı, insanın içini ısıtıyor. İyi ki geldin bahar. Hoş geldin Bahar…
Akşam ev arkadaşı Ahmet’le balkonda otururken karşı komşuları
Neriman teyze tebessümle “Evlenin bak böyle hayat geçmez.” dedi. Emre'de bu
vesileyle ev arkadaşı Ahmet’e dönüp; “Biliyor musun bugün parkta fotoğraf
çekerken birisiyle çarpıştık ve kızın gözlerine vuruldum. Bu hafta sonu yine gideceğim
belki denk geliriz.” dedi. Ahmet, arkadaşının heyecanına, sevincine ortak
oldu. “Emreciğim bu kızdan çok etkilendiğin belli, senin adına çok sevindim. Ortak bir hobiniz var,
çok da güzel bir yerde tanışmışsınız. Çok kıymetli umarım devamı gelir. Madem
paylaştın, ben sana bu konuda birkaç söz söylemek isterim. Daha önce bu yönde
tecrübesi olan birisi olarak sana
biraz kadın-erkek ilişkilerinden bahsedeyim. Bak bu kıyağımı da unutma” dedi neşeli bir sesle.
“Her ilişki dengede başlar ama sen dengeni kaybedip kıza nasıl
çarptıysan ilişkide de dengeyi kaybedersen kazalar olur. Aman deyim, heyecanına sahip ol, aşırılaşma!”
Deneyimsel Tasarım öğretisi der ki; Her ilişki dengede başlar.
“Doğanın nasıl bir dengesi varsa ilişkilerin de dengesi var. Peki, doğa dengesini korurken,
ilişkiler nasıl olur da dengeden çıkar? Bu konuda sana biraz ipucu veririm
ama önce şu denge konusunu iyi anlamak lazım Emreciğim. Benim gibi sıkıntı çekme sonra
:)
İlişkinin dengesi demek,
birbirinize olan beğeninizin, sevginizin birbirine yakın olması demek. Tamamen
aynı değil ama benzer, yakın. Doğadaki hangi çiçek birbirinin aynısı ki tamamen
aynı olsun öyle düşün. Sümbül gülle aynı mı, hatta pembe gül ile beyaz gül aynı
mı? Hatta aynı daldaki beyaz güller bile birbiriyle aynı değil. İnsanlar da
birbirinden farklı ama iki insan bir araya gelir ve bir çift olur, ilişki
başlar. Mesele o ilişkiyi dengede sürdürebilmek.”
Ahmet doğru söylüyordu. Ama Emre’nin kalbi öyle
heyecan doluydu ki heyecanının anlaşıldığını düşündü. Emre, hafta sonu tekrar
bir ümit parka gittiğinde Bahar’ı
görünce çok mutlu oldu. Bu sefer konuşmaya fırsat buldu. Bahar da Emre’ye ilgisiz
değildi. Konuşmaya başladılar ve hatta ortak tanıdık arkadaşları bile çıktı. Zamanla,
Emre ile Bahar
farklı mekanlara, fotoğraf çekimlerine beraber gitmeye başladılar. Ortak ilgi
alanları vardı ve fotoğraf çekimlerinde beraber çok eğleniyorlardı. Emre gün
bitip güneş çekilince onu eve bırakması gerektiği anlardan hoşlanmıyordu. Bahar’dan ayrılır
ayrılmaz hemen onu aramak ve konuşmaya devam etmek istiyordu. Ne güzel bir
duyguydu bu...
Doğada da bahar bitmiş
yerine yaz gelmişti. Emre, yeni yerler bulup Bahar ile fotoğraf çekimi için yaptıkları
yürüyüşlere devam etme niyetindeydi. Her fırsatta arıyor, yazıyor, çekime davet
ediyordu. Bahar’ın işyerinde yoğunluğu artmıştı ve üstelik yaz güneşinin altında
uzun saatler geçirmek de onu rahatsız ediyordu. Bu nedenle, Emre’nin davetleri
konusunda eskisi gibi istekli değildi. Artık Emre’nin yanından daha erken
ayrılmak istiyordu. Sanki Bahar’da
da mevsim değişiyordu. Halbuki en başta her şey ne kadar güzeldi! Bahar’ın yoğunluğu
artmıştı. Aramalarına geri dönüşü de eskisi gibi hızlı değildi. Sanırım
ayrıldık dedi Emre kendi kendine. Çok kötü olmuştu. Şimdi Bahar’sız nasıl
yapacaktı, nefes alamıyormuş gibi hissediyordu. Nasıl olmuştu da işler böyle
karışmıştı. Bahar’ın ilgisi günden güne azalmıştı da bunu nasıl fark edememişti.
Nerde yanlış yaptım diye düşünüyordu. Arkadaşı
Ahmet, başta uyarmıştı kendisini ama neyi kaçırmıştı? Artık içinde heyecan
yerine mutsuzluk ve acı vardı “Her şey başta çok güzeldi dengeliydi,
keyifliydi. Benim aradığım ilgilendiğim kadar O da arar ilgilenirdi. Ne yapmam
gerekir tekrar dengeye gelmek için?” diye sordu Ahmet’e.. Doğanın kuralları
olduğu gibi ilişkilerin de kuralları vardı. Ahmet de; “Sen de hayatına
yoğunluk kat” dedi. Emre, arkadaşını dinleyip hayatına konsantre oldu. Gündemine
meşguliyetler ekledi, dikkatini başka şeylere vermeye başladı. Hayatına yoğunluk girince Bahar’ı unutmamıştı
ama artık pek de arayıp sıkboğaz etmiyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi
der ki; hayatta bir şey ya ilerler ya geriler.
Emre'nin gündemi değişip
yoğunluğu artınca Bahar’ın
dikkatinin çekti. Emre'yi merak etmeye başladı. Eskisi gibi arayıp sormaması, Bahar’ın hem
dikkatini çekmiş hem de rahatsız etmişti.
Daha bir süre öncesine
kadar konuşmak görüşmek için bahaneler arayan Emre gitmişti. Şimdi yerine,
neredeyse hiç aramayan biri gelmişti. “Ne oluyor ya baharın bitmesi ile birlikte bana olan ilgisi de mi
bitti?” diye sesli sesli düşündü Bahar. Bu sefer Bahar, Emre'yi aramak için bahane aramaya
başladı. “Nasılsın merak ettim seni her şey yolunda mı?” diye önce mesaj
attı. Emre şaşırmıştı ama mesaja da o gün dönmedi. Bu Bahar’ı çok rahatsız etti. Emre’den ancak ertesi
gün cevap geldi. “Merhaba Bahar biraz yoğunum, dün dönemedim kusura
bakma, ben iyiyim sen nasılsın?” “Ne yani bu kadar mı? Kaç zaman sonra ilk defa
mesaj attım ve sadece sorduğu bu mu yani?” diye canı sıkıldı Bahar’ın. Şimdi buluşma
planlarını Bahar
düşünmeye başlamıştı. İşler birden tersine dönmüştü. Daha düne kadar buluşmak
için bahane arayan Emre gitmiş şimdi yerine Bahar geçmişti. Hafta sonu fotoğraf çekimine
Emirgan Koru’suna gitmek için Emre’yi teklifte bulundu.
Tekrardan eskisi gibi görüşmeye başladılar. Ama artık Emre dengenin ne olduğunu anlamıştı. Bu sefer eskisi gibi
olmayacaktı. Muhtemelen arkadaşı Ahmet’in öngörüsü doğru çıkacaktı. Bu şekilde
devam ederlerse süreç komşu Neriman’ın tavsiyesine uyulacağını gösteriyordu. Önümüzdeki baharda lale şenliği zamanı, evlilik
olacak gibi görünüyordu. “Hoş geldin Bahar’ım! Hayatıma yeniden hoş geldin.”
dedi içinden tebessümle Bahar’a bakarken..
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Kaleminize sağlık..
Hoşgeldin bahar ☺️🌸🌸